Aborijinlerden söz etmeye devam... Zira o kadar bilinmeyen bir tarih ki, yaşadıkça daha çok farkına varıyor insan. Yerli halkın (Aborijin ve Torres Strait Islander) tarihi, “Beyaz adam geldi, yerlileri katletti” ye sığdırılamayacak kadar uzun, çok katmanlı, ve mücadele dolu bir geçmiş. Haklar gökten zembille inmemiş, siyasi eşit haklara uzun kavgalardan geçilerek gelinmiş. Beyaz adam, (İngiltere) işgal ederken bu toprakları, hiç kimsenin yaşamadığı “uninhabited” bir coğrafya olarak sıfatlamıştı. Bir zamanlar insan olarak kabul edilmeyen halklar, bu kıtanın demokrasi duvarının güçlü ama kırılgan tuğlaları. Bu hafta sizleri bir sergiye götüreceğim. Serginin adı: “From Little Things, Big Things Grow”.Teknik olanaksızlıklar nedeniyle sınırlı bir zaman dilimini kapsayan sergi (zira mücadele daha eskilere gidiyor), Aborijinlerin 1920’lerden 70’lere kadar verdiği eşitlik ve adalet mücadelesini anlatıyor. Bu kısa gezide bize, serginin küratörü Dr. Jay Arthur eşlik edecek yanıtlarıyla.
İlk sorum serginin amacıyla ilgili. Fotoğrafların, objelerin, video kayıtlarının kullanıldığı sergi, yerli olmayan Avustralyalılar ile genç Aborijinlere aslında pek de bilinmeyen bir geçmişi bugüne taşıyor. Amaç bu toprakların gerçek sahiplerinin bir kavgası olduğunu hatırlatmak, göstermek. Temel haklar ve toprakları için verilen bir kavgada kazanılanlar verilmedi, alındı. Herkesin gözünden kaçan bir tarihi zihinlerde diri tutmak önemli; tarihsel bilinci çarpıtılmaması için. 1788’den beri (kıtaya İngilizlerin geliş tarihi), yaşam yerli halklar için hiç bir zaman eskisi gibi olmamış. Bu tarihten sonra gösterilen direniş 1920’lere kadar örgütlü olmamış. Sömürgeci hakimiyete karşı bu tarihten sonra organize muhalefet örgütlenmiş. Dernekler kurulmuş. Örneğin; Yıl 1965. Aborijinlerin topraklarına el koyan bir İngiliz şirketi, çiftliklerinde Aborijinleri çok düşük ücretle çalıştırıyormuş. Eşit ücret için mücadele eden Aborijinler (Grundji kabilesi) greve gider. 10 yıl süren bir mücadeleden sonra Aborijinler eşit ücret hakkını ve topraklarını geri kazanırlar.
Beyazların destek verip vermediğini sorduğumuzda Küratör Jay Arthur, Doktor Barry Christophers’ın liman işçisi Aborijin joe Mcginnes’le çok yakın çalıştığını, her ikisinin de birer aktivist olduğunu, Joe’nun, yerli halk arasında dolaşıp adaletsizlik ve eşitsizliklere dair öyküler topladığını, arkadaşı Christophers’ın ise bu olayları mektup yazarak politikacılara ulaştırdığını anlatıyor.
Mücadelenin kilometre taşlarından notlar aktarmak istiyorum
Yıl 1938...
26 Ocak’ta Sdney’de İngilizlerin kıtıya gelişinin 150. Yıl dönümü kutlamalarında Aborijinler aynı gün sokağa çıkarak kendileri için yas anlamına gelen bugüne örgütlü tepki gösterdiler.
Yıl 1963...
Aborijinlerin topraklarının maden şirketlerine kiralanmasını önlemek için Federal Meclis’e iki dilde (İngilizce ve Yolngu) hazırlanan, kendi motiflerini içeren itiraz dilekçesi sunuldu. İlk kez yerli halkların simgelerini taşıyan bu dilekçelerin kabul edilmesi zımni tanınma anlamına geliyordu.
Yıl 1967...
Referandum’da yüzde 90’a varan bir oyla Aborijinlerin yurttaşlık hakları tanınıyor. Seçimlerde oy kullanma hakkının alınmasının yanı sıra ilk kez yerli halkın nüfus sayımı yapılıyor.
Sergide sözlü tarih çalışmasından örnekler de var. Yaşlı yaşlı Aborijinler anlatıyor neler yaşadıklarını kendi seslerinden: “Garson olmak istiyordum ama bize sadece mutfak işleri reva görülüyordu”, “Okulda matematik ya da İngilizce derslerinde bizleri çöp toplamaya gönderiyorlardı", “Alış veriş yerlerinde öncelik hep Beyazlarındı.”
Bir tarih geride kalmış. Ancak kırsal bölgelerde eğitim, sağlık, barınma konusunda hala ciddi sorunlar var. Irkçılık ise gündelik hayatın ince damarlarına sızmış durumda. Bu sorun hala mücadele edilmesi gereken bir konu.
“Küçük şeylerden büyük şeyler büyüyebiliyor” gerçekten. Küratör Arthur’un dediği gibi verilen mücadele bir ezberi daha bozmuş; rengi farklı olanlar, haklar için Beyazları takip etmek zorunda değiller ve etmiyorlar da.