Bir düşünün…
Ahmet Davutoğlu ve Selahattin Demirtaş bir duruşma salonunda müdahil ve sanık olarak karşı karşıya geliyorlar… Hem siyaseten hem hukuk tarihinde suç ve ceza hakkında tartışma yürütüyorlar. Biri hukukçu diğeri akademisyen… Bir dönem siyasi muarızlar, şimdiler de ise muhalefet yelpazesinin farklı yerlerinde konumlanıyorlar. Bu iki siyasetçinin, suç ve cezaya ilişkin felsefi tartışması, yine çok merak edilen siyasi döneme ilişkin (2014-2016) yüzleşmesi, mevcut siyasi vasat için bir sıçrama olmaz mı?
Bunu düşündüren şey bugün, 6 yıldır tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın Küçükçekmece 23. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen “Kamu görevlisine hakaret” davasının son duruşmasında yaptığı çağrı oldu.
Demirtaş, Edirne Cezaevi’nden SEGBİS’le (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) AKP Genel Başkanlığı ve Başbakanlık yapmış, AKP’nin eleştirisi olarak Gelecek Partisi’ni kurmuş Ahmet Davutoğlu’na çağrı yaptı ve dedi ki: Şu ana kadar hakkımda 144 soruşturma yürütüldü. Bunların 47’si davaya dönüştü. 6 yıldır haksız yere tutukluyum. AİHM Büyük Daire’nin hakkımda verdiği karara göre siyasi tutukluyum. Şu ana kadar yargılandığım dosyalardan; biri 10 ay olmak üzere “Ahmet Davutoğlu’na hakaret”, biri 3,5 yıl olmak üzere “Cumhurbaşkanına hakaret”, biri 4 yıl 8 ay olmak üzere “örgüt propagandası” olmak üzere toplam 9 yıl ceza aldım. Bunlardan biri kesinleşti, diğerleri temyiz aşamalarında. Bununla birlikte 38 ağırlaştırılmış müebbet ve 10 bin yıldan fazla hapis cezasıyla da yargılanmam sürüyor. Sayın Davutoğlu’na yüz yüze gelirsek de sormak isterim; yüreğini soğumadı mı bunlara rağmen. Tam olarak ne kadar cezalandırılmamı istiyorsunuz. İçiniz soğumadı mı, tam olarak amacınız ne, tam olarak ne yapmak istiyorsunuz, ben ona göre savunmamı yapmak isterim.”
Demirtaş, bu açıklama öncesi avukatlarına Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun avukatının her hangi bir dilekçe verip vermediğini sordu. Avukatları, "sadece mazeret dilekçesi sunmuş" dedikten sonra yukarıdaki cümleleri kurdu.
Demirtaş duruşma salonunda hukukçu kimliğinin yanı sıra siyasi kimliği ile Ahmet Davutoğlu’nun, Fox TV’deki (Kasım 2021) “Bu davaların önemli kısmı kamu davası niteliğinde. Şahsımla ilgili bütün davalardan vaz geçtim Gelecek Partisi’ni kurduğumda vaz geçtim muhatabım kim olursa olsun. Bunların bir kısmı, Cumhurbaşkanına, Başbakana ve bakanlara hakaret davalarının bir kısmı kamu davası olarak ortak başlatılan süreçler. Onlara benim dahlim olmayabiliyor. Ama Sayın Demirtaş’la ilgili bütün davaları… Gelecek Partisi’ni kurduğumda temiz bir sayfa açıyorum, hiç kimseyle şahsi davam yok deyip hepsini kapattım” sözlerine atfen (ki ilgili dosyaya avukatlar bu sözleri sunacaklarını belirtti) muhalefetin “fikir özgürlüğü, ifade özgürlüğü” sınavına vurgu yaptı. Muhalefet “birbiriyle de yüzleşebilmeli” mesajı verdi.
Demirtaş’ın yargılandığı “hakaret” davaları Davutoğlu’nun şikayeti üzerine başlamıyor. Yargılama resen devam ediyor, edecek de… Ancak bir belirsizlik var ki, o da Gelecek Partisi liderinin Demirtaş’ın yargılandığı “hakaret” davalarındaki dahli…
Gelecek Partisi bugün bir açıklama yaptı ve dedi ki “Yürüyen davalar resen açılan davalar, Davutoğlu şikayetçi değil, şikayetçi olmadığı gibi davaya katılım ve takip talebi de yok.”
Ancak Demirtaş’ın avukatları bu açıklamanın gerçeği yansıtmadığını ifade etti ve Davutoğlu’nun avukatının Küçükçekmece 23. Asliye Ceza Mahkemesi’ne 09.09.2021 tarihinde sunduğu, “Şikayetimizin devam ettiğini bildirme ve mesleki mazeretimizin sunulmasından ibarettir” ifadelerinin yer aldığı dilekçeyi paylaştı. Yani Davutoğlu, Demirtaş'ın yargılandığı "hakaret" davasında mağdur, katılımcı ve şikayetçi görünüyor.
Davutoğlu’nun avukatı bugünkü duruşmaya da katılmadı. Bugün sunulan mazeret dilekçesinde “Şikayetimizin devam ettiği” ifadesi yoktu. “Başka bir duruşma” mazereti dile getirilmiş.
Benim duruşmada gözlemlediğim Demirtaş, Ahmet Davutoğlu’ndan siyasi bir tutum bekliyor. AİHM Büyük Daire’nin “siyasi cezalandırma” kararının Türkiye’deki bütün muhalefet partilerini siyaseten bağladığını düşünüyor olmalı.
Evet, AKP Türkiye’sinin turnusolu olmuş davalarla ilgili muhalefet ne yapacak? Adaletsizlik üreten yargılamalarla ilgili “yokmuş” gibi mi davranacak?
Çözüm Süreci sonrası yaşanan şiddet ikliminin sorumluluğu, sadece HDP’li siyasetçilere mi yüklenecek?
“Mağdur”, “fail” dilemmasında, bağlamlar hep koparılacak mı?
Muhalefetin “restorasyon” ya da “yeniden inşa” vaatleri, siyasi eleştirinin sınırlarını genişletecek mi yoksa daraltacak mı?
Kim bilir, “iklim değişir, Akdeniz olur” ve siyasette nitelikli bir tartışmaya şahit oluruz.
Candan Yıldız kimdir?Candan Yıldız, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi mezunu. Gazeteciliğe HBB’de On’da On Haber Program editörlüğü ile başladı.Kanal D, TV 8, Birgün Gazetesi, CNNTürk, İMC TV, Halk TV’de muhabirlik, editörlük, ana haber editörlüğü ve haber program koordinatörlüğü yaptı. Haber kanallarında çeşitli program formatları yarattı. Radyo ve Gazetecilik Ödülleri En İyi Program Ödülü/(1997), Çağdaş Gazeteciler Derneği En İyi Haber Program Ödülü/ (2002) ödülünü aldı. Avustralya’da SBS Türkçe Radyo Haberler servisine haber yaptı. “Öteki Sesler” isimli belgesel yaptı. “Dicle’nin Göz Yaşları” ile “Şiddete Karşı Anlatılar-Ayakta Kalma ve Dayanışma Deneyimleri” ortak çalışmalarda yazarlık yaptı. T24’le birlikte internet gazeteciliğine adım attı. |