“Telefonda birini 50 milyon dolardan fazla dolandırmak nasıl bir duygudur?
Bu, tüm zamanların en büyük dolandırıcılarından biri olan Gilbert Chikli'nin hikayesidir. Ödüllü gazeteci Evan Ratliff bu podcast serisinde Chikli’nin yılllarca nasıl kaçmayı başarıp Robin Hood benzeri bir kahraman gibi yaşayabildiğini araştırıyor. Ratliff, Chikli’nin dünyanın en güçlü insanlarından bazılarının servetlerini kendisine teslim etmeleri için nasıl kandırdığının izini sürüyor. Bu seri, bir suç dehası hikayesinden çok daha fazlasını, içinde yaşamakta olduğumuz dolandırıcıların bu altın çağında baştan çıkarmanın gücünü anlatıyor.”
Yukarıda tırnak içinde verdiğim ifadeler, Amerikan podcast platformu Wondery’nin en popüler şovlarından biri olan “Persona: The French Deception” için kaleme alınmış tanıtım notundan. Şu ana kadar 12 bölümü yayınlanan The French Deception, 2022 yılında Apple’ın en çok dinlenen üç podcastinden biri olmuş. Bu başarıda gazeteci Evan Ratliff’in araştırmacı damarı kadar bir casus romancısınınki andıran kurgu tekniği de önemli rol oynuyor. Anlatının aralarına döşenen müzikler ve yorum alınan konuklar sayesinde olay örgüsünün karmaşıklığı hafifletilip dinleyicinin merakı canlı tutuluyor.
Pekâlâ, ben neden Türkiye’nin bir yığın öncelikli politik gündem maddesi arasında başlığını Türkçeye “Fransız Aldatmacası” şeklinde tercüme edebileceğimiz bu podcast serisinden bahsediyorum sizlere?
Maksadım geçen sene dijital platformlarda yayınlanan Inventing Anna, WeCrashed ya da The Dropout gibi empati dozu yüksek dolandırıcı dizilerine bayılanlara hafta sonu önerisinde bulunmak değil.
Müsterih olun, “The French Deception”ın 4 Temmuz 2022’de yayınlanan altıncı bölümü çok daha fazlasını vaat ediyor. Gazeteci Ratliff, birkaç yıl önce Türkiye medyasını da epey meşgul eden İsrail asıllı Fransız Gilbert Chikli’nin bildiğimiz hikayesini kazıya kazıya gün yüzü görmemiş pek çok detaya ulaşmış.
Chikli’nin Anthony Lasarevitsch ile birlikte 2015-2017 arasında dönemin Fransa Savunma Bakanı Jean-Yves Le Drian taklidi yaparak dünyaca ünlü iş insanları ve din adamlarından para kopardığını biliyoruz. Kurbanlarını tavlamak için “Fransa’nın zor durumda ve dost yardımına muhtaç olduğu” teması üzerinden hikayeler yazdığını da biliyoruz. Hatta bazıları görüntülü olan telefon konuşmaları sırasında Chikli’nin Bakan Le Drian'a benzer bir silikon maske kullandığını da biliyoruz. Chikli’ye en çok para kaptıran üç meşhurdan birinin Türk iş insanı İnan Kıraç olduğunu da elbette biliyoruz.
Olayı hatırlatmakta fayda var.
Gilbert Chikli Fransa Savunma Bakanı Le Drian'mış gibi yaparak İnan Kıraç’ı arayıp Suriye’de IŞİD’e esir düşen iki Fransız gazeteci için ödenecek fidye için yardım istemişti. Hazır nişanını taşıdığı Fransız devletine jest yapma fırsatı ayağına kadar gelmişti, Kıraç da hiç düşünmeden kesenin ağzını açmıştı. Üst düzey bir dolandırıcılık vakasıyla karşı karşıya olduğuna milyonlarca Euro'yu Chikli’nin verdiği hesap numaralarına gönderdikten haftalar sonra uyanmıştı. Zira telefondaki sesin vadettiği “geri ödeme” bir türlü yapılmıyordu.
Gilbert Chikli 2017’de gittiği Ukrayna’da tutuklandıktan sonra Fransa’ya iade edildi ve cezaevine koyuldu. Yargılama sürecini takip eden Fransız medyası Chikli’nin toplamda 80 milyon Euro vurgun yaptığını, bu rakamın yarısından fazlasını ise İnan Kıraç’tan kopardığını iddia ediyordu. Kıraç ise o dönem ısrarla Fransız medyasının işi abarttığını, Chikli’ye kaptırdığı paranın sadece 4,1 milyon Euro olduğunu söyleyip durdu. Hatta Ertuğrul Özkök, 27 Şubat 2019’da Hürriyet’teki köşesinde şunları yazdı: “’Geçmiş olsun’ dedim. Kıraç tamamen insani nedenlerle kendinden istenen 4.1 milyon Euro’yu ödemiş. ‘Ancak paranın bir Çin bankasına yatırılması istenince şüphelendim. Buradaki Fransa büyükelçiliğini arayınca iş ortaya çıktı’ diyor.”
O tarihten sonra Türkiye medyası hiç de şaşırmadığım biçimde Kıraç’ın konuya ilişkin beyanını -yani 4,1 milyon Euro dolandırılmış olduğunu- kabul etti ve konuyla ilgisini kesti. Fransa’daki bazı gazeteciler ve Amerikalı Evan Ratliff ise olayı didiklemeye devam etmişti. Ratliff’in gazetecilikte ısrar etme sonucunda ulaştığı bilgilerin toplamı enteresan, dinleyin derim. Ancak bu ülkede yaşayan bizler açısından en önemli detay gazeteci Ratliff’in İnan Kıraç’ın yıllardır söylediği yalanı deşifre etmiş olması. Hem de bunu İnan Kıraç’ın kendi kaydettiği ses kayıtlarının bir kopyasına ulaşarak yapmış olması.
"The Fat One" isimli bölümün 25. dakikasında İnan Kıraç’ın Chikli’ye İngilizce olarak “Hayır dostum, gayet iyi anlıyorum. Parayı biraz gecikmeli gönderiyorum. Paranın geri ödemesi Fransız hükümeti tarafından ne zaman yapılacak?” diyen sesini duyuyoruz. Gazeteci Ratliff ses kaydını kendisine ulaştıran kaynağı konusunda ipucu vermiyor. Ancak bu kayıtları Kıraç’ın dolandırıldığını anladıktan sonra bizzat kendisinin yaptığını ve Fransız makamlara teslim ettiğini anlatıyor. Ratliff mahkeme kayıtlarına göre Kıraç’ın Fransız makamlarına bildirdiği para transferlerinin toplamda 50 milyon ABD dolarını aştığını da ekliyor.
Ratliff’in podcastini dinledikten sonra Fransız meslektaşımın ulaştığı bilgi ve belgelere ben nasıl ulaşırım diye araştırmaya başladım. Kıraç’ın ses kaydının orijinaline ulaşamadım ama elime önemli bir mahkeme tutanağı geçti.
Aşağıda ekran görüntüsüne yer verdiğim tutanakta Kıraç’ın Hong Kong ve Şangay’daki hesaplara 28 Kasım 2016 ile 10 Aralık 2016 arasında 10 ayrı transfer emriyle toplam 54,9 milyon ABD Doları gönderdiği belirtiliyor.
Belgede şu ifadelere de yer verilmiş:
“Muhataplarının gerçek kimliğinden şüphelenen İnan Kıraç, dolandırıcılarla yaptığı son telefon görüşmelerinin ses kaydını yaptı. Bu ses kayıtları üzerinden ses karşılaştırması yapıldı. Müfettişler, Nijer olaylarında Jean Yves Drian kılığına giren sesin, İnan Kıraç ve Landes CCI ile temasa geçen dolandırıcınınkiyle benzerliğini hemen fark ettiler.
12 Ocak 2017’de İnan Kıraç'ın avukatı Osman İlkan Koyuncu dinlendi ve müvekkili adına X hakkında suç duyurusunda bulundu.
İnan Kıraç'ın uğradığı fiili zarar 47.430.000 ABD Doları veya olayların meydana geldiği tarihteki EUR/USD kuru üzerinden yaklaşık 45 milyon Euro tutarındadır.”
Bu aslında, “devlet” lafı duydu mu yanında hizalanmak için ne gerekiyorsa yapabilen bir adamın hazin hikayesi. Sezgin Baran Korkmaz gibi şaibeli bir isme borcunu sildirmek için ideolojik olarak hiç haz etmediği bir hükümetin hamiliğini kabul ediyor iddialarından rahatsız olduğuna dair bir emare görmedik. Bu iddiaları bir itibar sorunu olarak görmüyor sanki. Aynı 85 yaşında bir baba olarak kızı İpek Kıraç’a miras davası açmış olmayı bir itibar sorunu olarak görmediği gibi. Levent Göktaş’ın yurt dışına kaçışında parmağı olup olmadığına ilişkin soru işaretlerinin giderilmemiş olması da çok umurunda değil gibi. Silivri'de Cumhuriyet davası için tanık kürsüsündeyken tutuklu yargılanan gazetecilerin yok yere hapse atılmasına göz yummuş olmasına dönük bir pişmanlık ifadesi de duymadık kendisinden. Yakın tarihin pek çok karanlık sayfasında parmak izlerini bırakmış olması mühim değil. Yeter ki Fransızlara yaranmak için düştüğü dolandırıcı tuzağında kaybettiği gerçek meblağ ortaya çıkmasın.
Cansu Çamlıbel kimdir?Cansu Çamlıbel, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun oldu. Yüksek lisansını, Britanya’daki Cardiff Üniversitesi’nde Uluslararası Gazetecilik bölümünde yaptı. 2002 tarihli master tezi, "Türk medyası ve otosansür sorunsalı" başlığını taşıyor.NTV’de diplomasi muhabirliği, 2005-2008 arasında da Brüksel muhabirliği yaptı. 2008'den Şubat 2019’a kadar Hürriyet ve Hürriyet Daily News gazetelerinde muhabirlik, haber müdürlüğü, yazı işleri müdürlüğü, köşe yazarlığı görevlerini üstlendi.Yaklaşık 5 sene boyunca, "Yüz Yüze Pazartesi" köşesinde, Hürriyet'in haftalık siyasi söyleşilerini yaptı. 2015-2016 döneminde ABD’de Harvard Üniversitesi’nin Nieman Bursu’nu kazandı.Nisan 2017-Şubat 2019 döneminde ise Hürriyet Washington Temsilcisi olarak görev yaptı.Gazetenin, siyasi baskı sonucu el değiştirmesinden sonra istifa ederek, Türkiye'ye döndü. Gazete Duvar’daki köşesinde, dış politika alanında yazılar kaleme almaya başladı. Eşzamanlı olarak Gazete Duvar’ın İngilizce edisyonu Duvar English’in kurucu Yayın Yönetmeni oldu. Bu görevi, Ekim 2021’e kadar sürdürdü.Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi üyesi olan Çamlıbel, IPI için hazırlayıp sunduğu, "Özgür Sohbetler" isimli podcast serisinde, günümüz Türkiyesinde gazetecilik yapmanın bedeline, içeriden bir bakış sunmaya çalışıyor.Ocak 2023’te, T24 ekibine katıldı.Lulu’nun annesidir. |