Herkesten şüphe duyulan ama bir türlü bulunamayan Fuat Avni meselesi, giderek Aziz Nesin'in 60 yıl önce yazdığı 'Fil Hamdi Nasıl Yakalandı' öyküsüne iyice benzemeye başladı. Şu anda gerçek anlamda bir "Tam da Aziz Nesin'lik" durumu yaşıyoruz. Böyle giderse Fuat Avni tarihe 'Cihan liderini çıldırtan sanal bir kişilik' olarak geçecek.
Ne ana muhalefet, ne "yavru muhalefet"; şu anda siyasal hayatımızın Erdoğan kadar etkili, belki de onun en büyük rakibi Fuat Avni'dir.
"Tamam" demiştim, "Artık bundan daha fazla rezillik olmaz.'
Cumhurbaşkanlığından "Başkan Baba"lığa dikey geçiş hazırlığında bulunan Erdoğan, kürsüden meydan okuyordu adeta:
"Erkeksen çık ortaya!"
Kime?
Takma bir adla twitter kullanan "sanal kahraman"a.
Oysa "ihale vermek suretiyle" kurdurduğu "havuz medyası" daha bir gün önce yakalamıştı Fuat Avni'yi!
Eskinin deyimiyle "72 puntoluk şimşir başlıklarla" yazmışlardı; "Fuat Avni, Emre Uslu çıktı!" diye.
Belli ki Erdoğan kendi medyasına bile güvenmemişti.
Elbette ne kadar yalancı olduklarını ondan iyi kim bilebilirdi ki!
Aslında bu yılın Şubat ayında yakaladıkları "Fuat Avni görünümlü" Emre Uslu'yu, geçen sene, 2014'ün Temmuz'unda da yine "Fuat Avni" olarak yakalamıştı "havuz medyası".
Baktılar koca devletin istihbarat örgütlerinin yakalayacağı yok, onlar da kendilerini "Yeni Türkiye" devletinin bir parçası olarak saydıkları için "dördüncü kuvvet medya" olmaktan "birinci kuvvet medya"ya terfi edip devletin işini yapmaya kalktılar.
Aslında biraz Türkçe bilen bir gazeteci olsalar, "de"leri, "da"ları ayırmakta zorlanan, dar bir sözcük dağarcığıyla yazan bir insanı "Fuat Avni" diye yakalamazlardı.
Anlamıyorlar da karşılarındaki "sanal kahraman"ın Türkçeye çok hakim, Farsça ve Arapçayı bilen, gizliden gizliye mizah yapan nüktedan bir insan olduğunu.
Bir parça gazeteci olsalar, yazdığı cümlelerden, kullandığı sözcüklerden, esprilerindeki derinlikten, Fuat Avni'nin robot resmini bile çizebilirler.
Ama kader işte, havuza düşen gazeteci, Fuat Avni diye Emre Uslu'ya sarılır!
Bugüne kadar hiçbir "sanal kahraman" ülkenin siyasal hayatında bu kadar etkili olmamıştı.
Tek tek kentleri yazıyor, isim isim gözaltına alınacak polislerin adlarını veriyor bir gece önceden.
İşin ilginci sanki hepsi Fuat Avni'den talimat almış gibi onun twitter mesajlarını harfi harfine uyguluyordu.
"Paralel medya"ya operasyon yapılacağını yazmıştı geçende.
"Paralel medyacılar" bu mesaj üzerine gazetelerinde, televizyonlarında direniş başlatmışlar, savcılığa başvurup "Fuat Avni'nin dediği doğru mu?" diye sormuşlardı.
Savcılık önce "Hayır" da dese sonunda Fuat Avni'nin yazdığına gelinmişti.
Hatta gözaltılarla ilgili olarak Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'a sorulduğunda o bile "Hayır" diyemeyip "İnşallah doğru çıkmaz" temennisinde bulunmuştu.
Aslında bu bir temenni değil, bir teslim oluş ifadesiydi.
İş bununla kalsa iyi.
Sadece emniyet hayatımızı değil, bankacılık hayatımızı da biliyordu Fuat Avni.
İktidarın Bank Asya operasyonu da aynen onun dediği gibi yapıldı.
Hatta biraz daha ileriye götürüp işi Hükümetin TBMM'ye anayasa değişikliği bile sunmasına neden oldu.
Bir twitt atıp CHP ve MHP'nin kapatılması için iktidarın hazırlık yaptığını yazdı.
Özellikle CHP ayaklandı. Kılıçdaroğlu, grup toplantısına, televizyon programlarına taşıdı bu Fuat Avni'nin öne sürdüğü kapatma iddiasını.
Başbakan Davutoğlu da "Hodri Meydan" dedi ve parti kapatmayı "sözde" zorlaştıran bir anayasa değişikliği önerisini yola çıkardı bile.
"Marifetli Bay Fuat Avni" siyasal, ekonomik ve güvenlik hayatımızda bu kadar etkin ama, bir türlü yakalanamıyor.
Erdoğan "Erkeksen çık ortaya!" diyor, o da "Kızının arkasına saklanma sen çık ortaya!" diye yapıştırıyor yanıtı.
"Tamam bundan daha fazla rezillik olmaz" derken son mesajlarında yine yıktı ortalığı.
Artık Fuat Avni'nin "sanatı", yerine kimin yakalanacağını yazacak kadar zirve yapmıştı.
İşte o mesajlar:
"1. Yezid bana 'Delikanlıysan çık' dedikten sonra tamamen kontrolden çıktı. Ankara ve İstanbul'daki KÇG'yi ayağa kaldırdı.
2. Bizzat Twitter tarafından yalanlanan Emre Uslu-Umut Oran DM rezaletini unutturmak için yeni bir Fuat Avni bulmak zorundalar.
3. Fidan'ın çizilen karizmasını kurtarmak için kurmaca operasyon üzerinde harıl harıl çalışıyorlar.
4. Daha önce hatırladığım kadarıyla Arınç, Babacan, Suat Kılıç, Kerim Gün, Mahmut Akpınar, Emre Uslu demişlerdi bana sağ olsunlar (!)
5. Kaçak Saray'a gelen son dosyada yeni bir Fuat Avni bulmuşlar. Yeni günün Fuat Avni'si, Haberdar sitesinin genel yayın yönetmeni Said Sefa.
6. Sır gibi sakladıkları operasyonu yakın zamanda yapacaklar. Ama beni daha çok ararlar.
7.Bilmediğiniz bir şey var sizler içeri girmeden Fuat Avni'nin kim olduğunu bilemeyeceksiniz. Ziyarete geldiğimde kulağınıza fısıldarım belki."
(Şu mesajlardaki zerafete ve mizahtaki keskinliğe bakıp karar verin, bu Fuat Avni'den bir Emre Uslu çıkar mı?)
Yani "Erkeksen çık ortaya!" deme aşamasına gelen bundan sonra sadece kayışı koparmaz, debriyajı sıyırır, vites kutusunu dağıtır vallahi.
Herkesten şüphelendiler. Bülent Arınç'tan Emre Uslu'ya kadar koca bir liste oluştu "İşte gerçek Fuat Avni" diye. Gözaltına aldıkları bazı polislere "Fuat Avni'ye yardım ve yataklık yaptı" suçlamasında bile bulundular. Ama hiçbiri tutmadı.
Hatta son Hakan Fidan olayında o kadar senaryo yazıldı ama, işin gerçeğini kimse göremedi. Yapılan esprilere göre Fidan'ın milletvekilliğini Erdoğan "Fuat Avni'yi bulmadan MİT'i bırakmak yok" diye engellemiş.
Yaşadığımız süreç işte böylesine komik bir hale gelince ister istemez insanın aklına da Aziz Nesin geliyor.
Çünkü ortada tam bir "Aziz Nesin'lik durum" var.
Yok bu mecazi değil. Çünkü biz alışmışız, ne zaman komik bir olayla karşılaşsak "Tam Aziz Nesin'lik" deriz.
Şu anda karşılaştığımız durum ise gerçek anlamda "Aziz Nesin'lik".
Gerçi o zaman twitter, internet, facebook falan yoktu ama Aziz Nesin usta tam olarak görmüştü bu Fuat Avni durumunu.
1956 yılında yazdığı ve İtalya'da Altın Palmiye Ödülünü kazandığı "Fil Hamdi Nasıl Yakalandı?" öyküsünde sanki bu günün sosyal medyasız halini anlatmış büyük usta.
Aziz Nesin'in bu ünlü öyküsü "İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden, bütün taşra vilayetleri Emniyet Müdürlüklerine şu telgraf çekilmişti" diye başlar.
“Otuz beş yaşında, uzun boylu, iki yüz kilo ağırlığında, kumral, üç dişi eksik, üst çenede bir azı dişi dolgulu, alt sol köpek dişi altın kaplama, çizgili kahverengi elbiseli, saçları oldukça dökülmüş, ablak çehreli, kahverengi gözlü “Fil Hamdi” adında azılı sabıkalı bir dolandırıcı, üç gün üç gece içinde oturdukları nöbet kulübesini büyük dikkatle bekledikleri için uykusuz kalan iki polis memurumuzun, yolda giderlerken uyuklamalarını fırsat bilerek ellerinden kaçmıştır. Yaptığımız tahkikat, takibat, tetkikat sonunda, Fil Hamdi’nin kaçtığı kesin olarak anlaşılmıştır. Vilayetiniz ve vilayetinizdeki kaza karakollarından birine uğradığı veya bir polis memuruna yol, adres sorduğu takdirde, kendisine lütfen merakla yolunu beklediğimizi, bizi daha fazla intizarda bırakmıyarak, münasip, boş bir zamanında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne gelerek teslim olmasını rica ettiğimizi söyleyin, Azılı sabıkalı Fil Hamdi’nin fotoğrafı ilişiktir.”
Aynen şimdi olduğu gibi, o yıllarda da memlekette bir "Fil Hamdi avı" başlar. Yapılan tarife benzesin benzemesin herkes "Fil Hamdi" diye yakalanmaktadır.
"Bir taşra vilayetinin Pazar yerinde iki memur konuşuyor:
-Ayıp oldu be Şükrü kardeşim. Akşama kadar fır dolandık, şu Fil Hamdi’yi yakalayamadık.
-Şu adam olmasın?
-Belki de odur, soralım.
Adamın yanına giderler.
-Bayım senin adın ne?
-Mustafa..
Birbirinin kulağına:
-Mustafa diyor.
-Hamdi diyecek değildi ya..Adını saklıyor.
-Aklı sıra bizi kandıracak.
-Bayım, biraz gelir misiniz?"
Bir başka Fil Hamdi yakalama anektodu:
"Bir vilayetinin kahvesinde iki memur konuşuyor .
-Dün ben üç tane Fil Hamdi yakaladım, komiser hiçbirini beğenmedi.
-Şu bizim komiser de amma müşkülpesent haa..
-Hişşt!.. Yavaş konuş, çaktırma. Şu çay içen adama yan gözle bak!
-O be..Ta kendisi!..
-Ama, gelen evrakta şişman diye yazıyordu. Bu zayıf, iskelet gibi herif..
-Zayıflamıştır birader, kaçak gezmek kolay mı?
-Öyle ya.. Ama bu esmer. Fil Hamdi kumralmış.
-Dağda bayırda gezmekten rengi atmıştır.
-Haklısın. Yalnız birader bunun sık siyah saçları var. Evrakta Fil Hamdi’nin saçları dökülmüş diye yazıyordu.
-Eh artık o kadarcık da olur. Herif tanınmamak için belki peruka takmıştır.
-Ne duruyoruz, yakalayalım.
Adama yaklaşırlar.
-Adın ne senin?
-Hamdi..
Birbirlerine manalı bir şekilde bakıp gülümserler.
-Yürü bakalım karakola.. Haydi!"
Bütün Anadolu kentlerindeki Emniyet Müdürlüklerinden İstanbul Emniyet Müdürlüğüne her gün yüzlerce telgraf yağmaya başlar.
“Falan falan tarihli, filan filan sayılı telgrafa cevaptır:
Vilayetimiz dahilinde on dört tane çizgili kahverengi elbiseli, sekiz tane köpek dişi altın kaplamalı olmak üzere on dört Fil Hamdi yakalanmıştır. Bu miktarın isteğe yeter olup olmadığının, araştırmağa devam edip etmeyeceğimizin emir buyurulmasını saygı ile rica ederim.”
“Falan falan tarihli, filan filan sayılı yüksek telgrafınıza cevaptır:
Vilayetimiz dahilinde 180 kilo ile 220 kilo arasında iki düzüne Fil Hamdi yakalanmış olup,aradaki kilo farkının, kantarların ayarsızlığından ileri geldiğini, hepsinin de gözlerinin kahverengi olduğuna göre, Fil Hamdi olduklarından en ufak bir şüpheye yer kalmadığını, yakalanan Fil Hamdiler sevke dilmiş olup, gözden kaçmış olanlar varsa, onların da büyük dikkatle arandığını ve peyderpey sevk edileceğini saygı ile arz ederim.”
Sonunda İstanbul Emniyet Müdürlüğü, bu kadar çok Fil Hamdi yükünü kaldıramaz ve Anadolu'daki Emniyet Müdürlüklerine bir telgraf yazar:
“Koyacak bütün yerler dolmuş olduğundan, şimdilik eldeki Fil Hamdiler yeter görülmüştür. İkinci bir emre kadar Fil Hamdilerin yakalanmasına ve aranmasına ara verilmesini teşekkürlerimle arz ederim.”
Memleket henüz aynen Fil Hamdi Nasıl Yakalandı öyküsünde olduğu gibi şimdilik "Fuat Avni yakalama aşaması"nda.
Aziz Nesin ustanın bu öyküsünün sonunda bir "Not" vardır:
"Firar eden Fil Hamdi yakalanmıştır."
Ne yazık ki koca "Cihan Lideri" henüz "Fuat Avni serüvenine" bu notu düşecek durumda değil.
Ama madem ki işin rezilliği çıktı, sonunda Fuat Avni'yi yakalama konusu da Türkiye'nin darbeler döneminden kalma bir fıkraya dönecek korkarım.
CIA'sından MOSSAD'ına kadar dünyanın bütün büyük istihbarat örgütleri Afrika'da bir ormanda toplanmış "maymun yakalama" yarışı yapıyorlar.
Ajanlar maymun bulmak için dalmış ormana, tüm dünyanın istihbarat ajanları birer maymun yakalayıp getirdiği halde MİT'ten ses yok. Sonra bütün örgütler ormanda MİT'i aramaya başlamışlar. Karşılarına çıkan manzara şu:
MİT ajanları yere yatırıp gırtlağına sarıldıkları bir zürafaya "Ben maymunum, de lan, ben maymunum, de lan" diye işkence yapıyorlar.
Gidiş o gidiş ki, aynen askeri darbeler döneminden kalma fıkradaki gibi şimdi her tuttuklarının gırtlağına yapışacaklar "Ben Fuat Avni'yim, de lan, ben Fuat Avni'yim" diye.
Koca devlet iki yıldır Fuat Avni'yi arıyor, ama buldukları gerçek Fuat Avni çıkmıyor. İş şimdiden "Fil Hamdi Nasıl Yakalandı" hikayesine dönmüş durumda.
Bulun artık şu Fuat Avni'yi de dünya kayışı kopuk, balatası sıyrık, şanzımanı dağınık bir "Dünya Liderliği" tehdidi yaşamasın.
Bulun da hiç değilse Hakan Fidan'a siyaset yolu açılsın. Yoksa adam Fuat Avni yakalanana kadar MİT'in başında kalmaya mahkum edilecek!
Çık ulan Fuat Avni ortaya!
"Filden büyük deve var" bile diyemez olduk.
Artık "Fil Hamdi'den büyük Fuat Avni var" diyoruz.
Bulun artık şu Fuat Avni'yi. Deli etmeyin adamı!
Neden bulunamıyor bu adam?
Yoksa bu Fuat Avni'yi yakalama işi de, avanta var, sanılıp Bilal'e mi verildi!