Bugünlerde çocuk edebiyatı dünyasında tuhaf bir olay, bu tuhaf olayın çevresinde de ilginç bir tartışma yaşanıyor. Ülkemizde de yalnızca çocukların değil, gençlerin, dahası yetişkinlerin bile çok sevdiği Roald Dahl'ın kitapları yayıncısı Puffin Books tarafından elden geçiriliyor, "günümüz okurları açısından aşağılayıcı, kırıcı ya da yakışıksız" bulunan kimi sözcükler ve sıfatlar düzeltiliyor, "modern okurlara daha uygun kılınmak" üzere güncelleniyor, Roald Dahl neredeyse "yeniden yazılıyor"! Ben de yazarın Charlie'nin Çikolata Fabrikası, Charlie'nin Büyük Cam Asansörü, Cadılar, Koca Sevimli Dev, İrikıyım Timsah gibi kitaplarının çevirmeni olarak bu garip olayı hayretler içinde izliyorum.
Öncelikle, yapılan ya da yapılmak istenen değişikliklerden örnekler vereyim:
- Charlie'nin Çikolata Fabrikası'ndaki obur Augustus Gloop'a bundan böyle "şişman" denmeyecek, "kocaman" denecek…
- Bay ve Bayan Kıl kitabında geçen "acayip bir Afrika dili" sözünden "acayip" sözcüğü çıkarılacak.
- Dahl'ın kitaplarında kullandığı "deli" ve "kaçık" sözcükleri atılacak. Bunlar "akıl sağlığı" etiği açısından uygun bulunmuyor.
- Renklerle ilgili de kısıtlama getiriliyor. Sözgelimi, Koca Sevimli Dev'in sırtındaki siyah pelerin artık "siyah" değil. Aynı kitapta, Kraliçe'nin hizmetkârı Mary'nin "yüzü bembeyaz kesilmiyor", Mary "put kesiliyor".
- İrikıyım Timsah'ta, "Biz küçük oğlanları ve küçük kızları yeriz" sözü "Biz küçük çocukları yeriz" olmuş.
Uzatmayayım. Daha neler, neler…
Bu "temizlik" işlemini yerinde bulanlar yok değil. Ama neyse ki, doğru bulmayanların sayısı da az sayılmaz. Geceyarısı Çocukları ve Şeytan Âyetleri'nin yazarı Salman Rushdie yapılanları "Saçmasapan bir sansür" olarak niteliyor.
Tartışma o kadar büyümüş ki, Dahl'ın karakterlerinin kılık kıyafetleri, görünüşleri, şişmanlık ya da zayıflıklarıyla ilgili bazı nitelemelerin kaldırılması karşısında Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak sözcüsü aracılığıyla bir açıklama yapma gereği duymuş: "Edebiyat yapıtlarının korunması, temizlenmeye kalkışılmaması gerekir. Başbakan, zengin ve rengârenk kültür mirasımız söz konusu olduğunda, sözcüklerin orasını burasını çekiştirmememiz konusunda Koca Sevimli Dev'e katılıyor…"
Birleşik Krallık'ın yeni kralı III. Charles'ın eşi Camilla bile yazarlara bir çağrıda bulunmadan edememiş:
"Lütfen, uğraşınıza sadık kalın. Anlatım özgürlüğünüze gem vurmak ya da hayalgücünüze sınır koymak isteyebileceklerin engellerine takılmayın…"
Gerçi kimileri bu değişikliklerin "son derece duyarlı" bir biçimde yapıldığını söylüyor, ama pek çokları da, "Bazı sözcükleri 'uygunsuz' buluyorsanız, o zaman bu kitapları baskıdan kaldırın. Dahl'ın sözlerini değiştirelim, ama yarattığı karakterleri koruyalım diyemezsiniz. Onun kendine özgü sözcüklerini 'sterilize ederseniz' kitaplarının ruhunu yok edersiniz…" diyorlar.
İngiltere'deki yayıncı kuruluş, bu eleştiriler karşısında, hem özgün metinlerin hem de "düzeltilmiş" metinlerin basımlarını yapacağını açıklıyor.
Roald Dahl'ın Fransa'daki yayıncısı Gallimard ise bu "düzeltmeleri" uygulamamak, kitapları eskisi gibi yayımlamak konusunda kararlı görünüyor.
İnsan düşünmeden edemiyor: 1990'da yetmiş dört yaşında ölen Dahl bugün hayatta olsaydı ne derdi?
Çok fazla düşünmeye gerek yok. Çünkü Dahl bu sorunun yanıtını, daha 1982 yılında bir hafta sonu yalnızlığın, şiddetin ve korkunun ressamı Francis Bacon'la sohbet ederken vermiş; yıllar sonra yaşanacakları bilmiş sanki!
Kırk yıl kadar önce yapılan bu sohbet şimdilerde gün ışığına çıktı. Yazarın, yayıncıların yazdıklarını günün birinde sansüre uğratabilecekleri düşüncesi karşısında büyük bir öfkeye kapıldığı ve onları "taş kalpli, açgözlü, dişlek canavar" İrikıyım Timsah'ı üstlerine salmakla tehdit ettiği görülüyor!
"Yayıncılarımı uyardım," diyor Dahl, "sonradan kitaplarımın tek bir virgülüne bile dokunurlarsa, bir daha benden tek bir kelime bile göremezler. Asla!"
Bunu söylerken de, Norveç asıllı olduğu için, kötü devlerin amansız düşmanı, insanlığın koruyucusu Tanrı Thor'a, bir de İrikıyım Timsah'a da güveniyor:
"Eğer ben öldükten sonra böyle bir şey yaparlarsa, dilerim yüce Thor o koca çekicini kafalarına indirir. Olmazsa, onları yutup mideye indirsin diye İrikıyım Timsah'ı gönderirim!.. Tanrı'dan, ben Viking mezarımda huzur içinde yatarken yapıtlarımın başına böyle bir şey gelmemesini dilerim…"
Yoksa İngiltere'deki yayıncılar İrikıyım Timsah'ı bu yüzden mi evcilleştirmeye çalışıyorlar? Onları hapır hupur yemesin diye…
Hiç kuşku yok ki, çocuklar için bir öykü yazarken çok duyarlı olmak gerektiği kanısındayım. Ama çocukların çok zeki ve düşgücünün uçsuz bucaksız zenginliğine bazen tahmin edemeyeceğimiz kadar açık olduklarını da unutmamalı. Kaldı ki, yumuşak başlı, evcimen çocuk edebiyatını kökten değiştiren Dahl'ın onlarca kitabı dünyanın dört bir yanında bugüne kadar milyonlarca çocuk ve genç tarafından okundu, okunmaya da devam ediyor. Evet, Roald Dahl barışık, halim selim bir yazar değil, alışılmış kuralları kıran, hırçın, uzlaşmaz bir yazar. Çocuklara tozpembe bir dünya sunmuyor. Ama görebildiğim kadarıyla, çocuklar ondan hoşnut… Onun sıradışı, delibozuk öykülerini okurken çok eğleniyorlar, üstelik gerçek dünyayı ve hayatı daha iyi tanıyorlar…
Bütün bunların ötesinde, Dahl'ın kitaplarındaki birtakım sözlerin, sözcüklerin değiştirilmesi, gerekçe ne olursa olsun, her şeyden önce ifade özgürlüğünü ayaklar altına alan bir girişim. Yazarın yaratıcılığı yok edilmekle kalmıyor, yapıtların anlam bütünlüğü de iğdiş ediliyor. Dahl'ın kullandığı asi ve yabansı dil ve sözcükler, yaptığı keskin mizah, onun hayata ve topluma aykırı bakışının ayrılmaz bir parçası. O yüzden, o dili ve sözleri değiştirmek, "nezihleştirmek", günümüz için "sorunsuz kılmak", o yapıtların içini boşaltmaktan başka bir şey değil.
Aynı işlemin Shakespeare'in, Dickens'ın, Dostoyevski'nin, Victor Hugo'nun yapıtlarına da uygulandığını düşünün. Geriye edebiyat diye bir şey kalır mı?
Şu günlerde Roald Dahl'ın kitaplarına uygulanan işlemin gerçekte ne demek olduğunu George Orwell 1948'de yazdığı 1984 adlı romanında çok daha iyi anlatmıştı:
Winston'ın "Gerçek Bakanlığı"ndaki küçük odasındaki basınçlı borulardan birinden eski gazetelerin düzeltilmesi gereken sayıları, birinden de yazılı mesajlar gelir. Mesajlarda nelerin nasıl düzeltileceği yazılıdır. Örneğin, Times gazetesinin belirli bir sayısında gerekli görülen tüm düzeltmeler bir araya getirilir getirilmez o sayı yeniden basılır, asıl sayı yok edilir ve arşivde asıl sayının yerini düzeltilmiş sayı alır. Üstelik bu değiştirme işlemi yalnızca gazetelere değil, kitaplara, süreli yayınlara, broşürlere, posterlere, filmlere, ses bantlarına, karikatürlere, fotoğraflara, siyasal ya da ideolojik bakımdan önem taşıyabilecek her türlü kitap ve belgeye de uygulanır.
Giderek geçmiş, günü gününe, dakikası dakikasına "güncellenir". Böylece, hem Parti'nin tüm öngörülerinin ne kadar doğru olduğu belgeleriyle kanıtlanmış olur, hem de günün gereksinimleriyle çelişen tüm haber ve görüşler kayıtlardan silinir. Artık tüm tarih, "gerektikçe sık sık kazınan ve yeniden yazılan bir palimpsest"e dönüşmüştür. Yok edilmesi gereken belgeler ise, bellek deliği denilen bir yarıktan içeri atılır ve binanın gizli bir köşesindeki dev fırınları boylar.
Orwell'in yıllar önce en ince ayrıntılarına kadar betimlediği ve günümüzde pek çok ülkede şu ya da bu ölçüde yaşanan totaliter yönetimlerde aykırı düşünceler de, aykırı düşünenler de buharlaşır!
Ben çocuk edebiyatını, farklılıkları olmakla birlikte, edebiyatın kendisinden tümden farklı bir edebiyat olarak görmüyorum. Edebiyatın bütün türlerinin olmazsa olmazlarının yaratılıcık ve düşgücü olduğu kanısındayım. Edebiyat, Mario Vargas Llosa'nın dediği gibi, insan yaşamını düşgücü aracılığıyla zenginleştirerek var olur. Yazar, sözcüklerle boğuşarak yapar bunu. Bir yazarın kullandığı sözcükleri ortadan kaldırmak ya da hangi nedenle olursa olsun değiştirmeye kalkmak yalnızca sözsel bir sınırlama değildir, zihinde ve düşgücünde de bir kısıtlamaya yol açar; düşler ve düşünceler sözcüklerden bağımsız bir biçimde var olamayacağı için yazarın düşünce ve düşlem dünyasını yoksullaştırır.
Roald Dahl, büyüdükleri zaman yazgılarına boyun eğmeyecek, hayatı sorgulayacak çocukların yazarıdır. Bence, çocuklar, bunu sezinledikleri için onun yazdıklarını büyük bir keyifle okuyorlar ve onun "aykırı" sözlerinden bir rahatsızlık duymuyorlar.
Dahl'ın yapıtlarını "evcilleştirmeye" çalışanları izlerken, Ülkü Tamer'in bir dizesini yinelemekten kendimi alamıyorum: "Hem dersini bilmiyor, hem de şişman herkesten…"
Ama belki de bu uygulamaya girişenler derslerine iyi çalışmışlar, çünkü "Roald Dahl operasyonu" acaba iyi çalışılmış bir pazarlama kampanyası mı diye düşünmeden edemiyorum.
Celal Üster kimdir? Celal Üster, İngiliz Erkek Lisesi ve Robert Academy'yi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde öğrenim gördü. 1983'te George Thomson'ın Tarihöncesi Ege adlı yapıtının çevirisiyle Yazko Çeviri dergisinin Azra Erhat Çeviri Ödülü'ne değer görüldü. Aralarında Yeni Dergi, Aries, Sözcükler ve Notos'un da bulunduğu birçok dergide çevirileri yayımlandı. Belgelerle Türk Eczacılığı, National Geographic Fotoğraflarıyla İstanbul, Metropolis: Ana Tanrıça Kenti, Unforgettable/Unutulmaz Dizisi, Ortak Kültürel Miras: Birlik İçinde Çokluk gibi kitapları yayına hazırladı. Uzun yıllar Cumhuriyet Gazetesi Kültür Editörlüğü'nü, ilk yayımlandığı yıllarda Cumhuriyet Kitap'ın, 1996-2005 arasında P Dünya Sanatı Dergisi'nin, 2003-2008 arasında Can Yayınları'nın yayın yönetmenliğini üstlendi. “Yeryüzü Kitaplığı” yazılarını Radikal Kitap'tan sonra Cumhuriyet Kitap'ta sürdürdü. Robert Louis Stevenson, H. G. Wells, Jaroslav Hašek, James Joyce, Liam O'Flaherty, George Orwell, Juan Rulfo, Iris Murdoch, Roald Dahl, Jorge Luis Borges, John Berger gibi yazarların yapıtlarının yanı sıra Marx ve Engels'in Komünist Manifesto'su ve Lenin'in Devlet ve Devrim'i gibi Marksist klasikleri dilimize kazandırdı. Ünlü yazarlardan özlü sözleri Sözün Özü, eski ozanlardan aşk şiirlerini Aşk Olsun! adlı kitaplarda bir araya getirdi. İngiliz ve Amerikan Edebiyatında Kısa Öykünün Büyük Ustaları adlı bir antoloji hazırladı. Körün Taşı ve Bir 'Çevirgen'in Notları adlı kitapları yayımlandı. |