Yalnız değilim, biliyorumBinlercesi var, on binlercesi vardı.Kara bir ömürle buradan geçen.(Birhan Keskin)
Çıkış koridorunda iyice öfkelendirildi, sonra kapıyı açtılar ve onu insanların çepeçevre sardığı alana salıverdiler. Besleyip semirtenler bu çıkış anı için ona defalarca idman yaptırmıştı ama bu ‘idman’ değildi.Koşarak fırladı önce. Sonra ortaya yakın bir yerde durdu. Şaşkın ve öfkeli çevresine bakındı. Neler oluyordu?Hafızasını yokladı. Çayırda birlikte otladığı, ineklere birlikte kur yaptığı arkadaşlarını düşündü. Bir gün alınıp götürülen ve geri dönmeyen arkadaşlarını.
Kulaklarında ‘hayır’ sesi‘Arena’ denen bu alana, neşe içindeki insanlar neden gelmişlerdi? O an anladı. ‘Esas oğlan’ kendisi olamazdı. Çünkü, ‘esas oğlan’ hep sonradan çıkardı ortaya.Hatırladı yanından gidenleri.Hatırladı, tavında dövülmüş parlak, keskin kılıçları olan birinin, çıkış koridorunun yanında kırmızı bir pelerinle antrenman yaptığını.Babasını hatırladı. Arkasından öylece bakarken, babasının çıkıp gittiği günü...Kulakları uğuldayıp gözleri kararırken, birden ahırda önüne ot koyan adını unuttuğu Sevillalı o işçi genci de hatırladı. İşini bitirdikten sonra bir köşeye çekilmiş, samanların üzerinde yüksek sesle kitap okuyordu genç arkadaşlarına. Ara ara duyuyordu onu. Şöyle diyordu genç; “Paranın ve ölümün övülmesine hayır diyoruz. En çok malı olanın değerli olduğu, mallara ve insanlara (O burayı hayvanlar diye duydu) fiyat biçen bir sisteme hayır diyoruz.”“Bize ne yiyecek ne de sevecek bir şey veren, çoğunluğu yiyecek açlığına, çok daha fazla kişiyi de kucaklaşma açlığına mahkum eden bu sisteme hayır diyoruz.”
Hayal kırıklığının cazibesi“Yalana hayır diyoruz.”“Biz düşünenleriz, ama düşünenler olamayız. Yankıya hakkımız var, ama sese yok, yönetenler bizim papağanlık yeteneğimizi överler. Biz hayır diyoruz: Bu pespayeliği kader olarak kabul etmeyi reddediyoruz.”“Bu dünya tablosunda, biz insan sözünün tarafsızlığına hayır diyoruz. Çevremizde gerçekleşen gündelik çarmıha germeler karşısında, bizi elimizi yıkamaya davet edenlere hayır diyoruz.” “Dünyayı bitimsiz bir kışlaya çeviren güçlülerin, intihara varan egoizmine hayır derken, bize evrensel bir anlam katan, tüm o gardiyanlara rağmen bütün sınırlardan daha güçlü olan kardeşlik gücünü onaylayan insan dayanışmasına, o güce evet diyoruz.”“Hayal kırıklığımızın hüzünlü cazibesine hayır derken, geceyi yırtarak gelen o isyankar umuda evet diyoruz.”“Biz korkuya hayır diyoruz. Korkuya hayır diyoruz ve hayırderken de evet diyoruz.”
‘Sizin için eğlence bitti’İçindeki sese kulak verdi boğa. Gidip de geri gelmeyen babası “Bitir şu iğrenç eğlenceyi. ‘hayır’ de” diyordu. Konuştu ama arenadakiler duymadı. “Sizin için eğlence bitti arkadaşlar” dedi ve öne doğru fırladı. Tribünü aştı insan eğlencesini istemeye istemeye kana buladı.Uyuşturularak yakalandı. Öldürmeleri gerekmiyordu ya, bir boğa tarafından iktidarı ve eğlencesi sarsılan insan aklı ve ruhu tersini yapmazdı. Öldürdüler ve pahalı yemekler satan bir restoranda iri bir porsiyon olarak, o gün arenadaki karşı tribünde olan biteni izleyen, bir süre korkan, sonra şaşıran, ardından boynuzlanan çoluk çocuğu gördüğü için eğlenen adamın önüne koydular. Adam ailesiyle gelmişti, güzel kızı ve fırlama oğlu yemek istemediler boğanın o parçasını. Adam sevimli bir edayla “Yiyin” diyerek çatalla usulca vurdu kafalarına.İşçinin o gün okuduğu kitaptaki konuşmayı 1988 ortalarında Şili Santiago’da ‘Şili Yaratıyor’ günlerinin açılış konuşmasında Eduardo Galeano yapmıştı. Boğa çocuğun midesine inerken güldü: “İlk ‘hayır’ diyen ben değildim ki, sonuncu da olmayacağım.”BOĞA SEYİCİLERİN ARASINA BÖYLE DALDI / VİDEO