Bir futbol takımının gösterişsiz ancak en faydalı bölgesi kuşkusuz ki müdafaa hattıdır. Hücumlar ve gösterişli orta saha aksiyonları basit, sade ve güvenli oynanması koşuluyla esasen bu bölgeden başlar. Ama bu bölgenin işi aslen kaleyi ve ‘topu korumak’tır. Yine de iyi bir takım için bu hattaki oyuncuların gayreti tek başına yetmez. Öndekilerden gelecek ‘dayanışma’ onların yükünü azalttıkça katkılarını da artırır...
Dakika 6... Kale önüne gelen ve aslında ‘ciddi bir tehdit’ de oluşturmayacak bir pozisyon... Efe İnanç’ın attığı golde yay üzerine kümelenmiş 4-5 Beşiktaşlı aslında “müdafaa nasıl yapılmaz”ın öğretici bir örneğini sergiliyor. Örnekler bitmiyor. Holmen-Efe-Visca’nın 12 dakikada art arda girdikleri pozisyonlarda kalabalık Beşiktaş müdafaası şaşkın bir izleyici topluluğunu andırıyor... 38’inci dakikadaki Webo ortasında da keza gol müdafaa olduğundan değil biraz da ‘olmadığından’ yapılamıyor!..
Evet, Fernandes oyunu süsledi ama yeterli miydi? İBB’nin gerek ilk yarı gerekse Fernandes-Simao-Pektemek yapımı golün ardından bulduğu onlarca pozisyona bakınca “Bu işte bir yanlışlık var” diyor insan...
‘Süper final’deki - bunca kepazeliğin ardından bu adı bulanları ayrıca özel olarak tebrik etmek gerekir - gerilimi yüksek maçlarda daha dayanaklı olabilmek için daha efektif oynamak şart. Bir iki kişinin ‘özel gayreti’nin dışında daha dengeli ve sakin oynayabilmek icin ‘müdafaa’yı sahanın her santimine taşımak gerek? Evet, dün çok zevkli bir maç izledik ama iki maç sonra daha zevkli sonuçlar için çok daha akıllı, çok daha kolektif oynaması gerekecek Beşiktaş’ın. Dün en azından müdafaa açısından ‘akıl’ ve ‘kolektiflikten’ söz etmek sanırım pek mümkün değildi.