Daha merdivenleri çıkarken duyduğum şarkı için Hasan'a, "Oğlum adam buram buram detone. Bunu saklamak için de komik ses numaraları yapıyor, gel dönüp başka yere gidelim" dediysem de dinlemedi.
Geçen hafta Nahide'de yarısından yetiştiğim Nev'i dinledim. Sonra, gözlerim ve kulaklarımın şahit oldukları üzerine gazetelerde yazılanları okuyunca, "Cem Dizdar senin bu hayatla ilgili ciddi sorunların var ve ne yazık ki bunları halledebilecek gibi görünmüyorsun. O nedenle iki yakan hiçbir zaman bir araya gelmeyecek" dedim..."Çocuk detone, dönelim!"Daha merdivenleri çıkarken duyduğum şarkı için Hasan'a, "Oğlum adam buram buram detone. Bunu saklamak için de komik ses numaraları yapıyor, gel dönüp başka yere gidelim" dediysem de dinlemedi. "Yürü ya, her şeye bir kulp takarsın zaten. Ne olacak? Detoneyse detone, sana ne? Rahat ol biraz. Yürüüü" diyerek iteledi arkamdan...Girdik. Her zamanki yerimize kurup masayı, dinledik Nev'i. 'Türk Sanat Müziği' ya da 'alaturka' adı verilen tür de her müzik türü gibi 'ruh'la ilgilidir. Şarkıcının 'ruh'u da gözünden okunur. Onu bilir onu söylerim, gözü açık şarkı/türkü söyleyen vatandaşın iyi şarkıcı olması zordur. Gördüm, Nev'in 'gözü açıktı.''Açık gözlülük' iyi bir tutum değildir, faydacılıktır. Faydacılık, kişiseldir, kendine dönüktür. Oysa iyi müzisyen dışa dönüktür. Kendinden çok karşıdakileri önemser.Haliyle 'açık gözlü' Nev'in şarkıların ruhuna girmesi zordu. Öyle de oldu. Bu şarkılar, "Ben yeni bir teknik geliştirdim, şimdi şurasını eğiyorum burasını büküyorum"la okunacak şarkılar değildir. Şahane gitar çalan, kendi tarzında da gayet başarılı işler yapan bir müzisyenin işi bu denli ucuzlatması kendine zarar verdiği gibi 'iyi dinleyiciye' de büyük ıstıraptır.Adam müzikten anlamaz ama 'her şeyden anladığı' için oturur seni öven yazılar yazar, sen de o yazıyı hakikat zannedersen olmaz. O zaman iş 'vasat'a kaçar. Bu ülkede de vasatı övmek için kuyruğa girmiş otobüsler dolusu vatandaş vardır.Nev'in alaturkaya yaptığı iş, 'iyi iş' değil. O şarkılar Nev'in okuduğu gibi okunursa 'içleri boşalır', kuru bir şiire dönerler. Benim önerim iyi bildiği şeyleri söylemesi ve o gece ara sıra yaptığı gibi bolca gitarına yüklenmesi.Zaten yaptığının iyi iş olmadığını anlamış olmalı ki, sahneden inerken geceyi kendisi özetledi; 'Rock'çudan bu kadar..." İyi bir rock'çudan bu kadar olmamalı. Ya çok daha iyisi ya çok daha iyisi olmalı...
Zorlayınca olmuyor işte!Gecenin hayli dramatik bir bölümü vardı ki, iki cümle de onun için etmek elzem görünüyor. Nev bir ara sahneye Kuruçeşme'de ortak konser vereceği Ajda'yı davet etti. Nev ilk şarkıya yanlış yerden girince Ajda söyleyemedi. Birlikte okudukları şarkının sözleri unutuldu. Ajda tek başına okuduğu şarkıda içinden çıkılmaz numaralar yapmaya çalıştıkça içinden çıkamadı. Sonra, "Hayatım boyunca Türk sanat müziği okumak istemişimdir" türünden bir hayıflanmaya girişti. Hayır... Gerek yoktu bütün bunlara. Ajda her haliyle yeterince baştan çıkarıcı bir şarkıcı zaten. Zorlayınca ne söz ne saz yerini buluyor.Elbette samimiyet en iyisi. Elbette TRT Radyosu şarkıcılarının o ağdalı ve samimiyetten uzak dillerine ihtiyaç yok. Ne var ki onların şarkılar için gösterdikleri o muhteşem titizlenmeye, o kılı kırk yarma gayretlerine fazlasıyla ihtiyacımız var, öyle değil mi?* * *Çıkışta ben söylene söylene merdivenlerden inerken ya Hasan'ın sesiydi ya ben kendime uydurdum, şöyle bir şey vardı kulaklarımda; "Hoş gör sen, affet gitsin aldırma, büyüklük sende kalsın sonunda..."
O şarkılar Nev'in okuduğu gibi okunursa 'içleri boşalır', kuru bir şiire dönerler. Benim önerim iyi bildiği şeyleri söylemesi ve o gece ara sıra yaptığı gibi bolca gitarına yüklenmesi.