Düne kadar Akp’ye açık, gizli destek verenler,
Düne kadar “ama Türkiye’nin ekonomisi iyi” savunmasıyla, bütün insan haklarının çiğnenmesine göz yumanlar,
Düne kadar halka yansımayan, gelir uçurumunu kapatmayan, emekçinin yaşam seviyesini yükseltmeyen ama nereye aktığı belli olmayan ya da olan kâğıt üstündeki yüksek rakamları kutsayıp, AKP’yi onaylayanlar,
Hedefi doğrultusunda her tayiyyeyi, yalanı mubah sayıp, yasaları çiğnemekten çekinmeyen lideri “ama karizmatik, ama kararlı, ama tuttuğunu koparıyor, ama eyvallahı yok” sözleriyle yüceltenler,
“Adamlar çalışıyor canım, AKP’liler karınca diğerleri tembel, Ağustos böceği” diye oturdukları yerden sallamadıkları laf kalmayıp tembelliğin kitabını yazanlar,
Taksicilerden kamuoyu yoklaması yapıp, halkı nabzı şudur diye ahkam kesenler,
Alevilerin haklarını, Kürtlerin haklarını açıkça savunmayıp, kaçak güreşip sonra “bu CHP’nin de ne dediği belli değil” diyenler,
Yeri geldiğinde Atatürk nutku atıp, yeri geldiğinde kemalizm eleştirisi yapanlar,
AKP’nin her yasal düzenlemesini en yüksek noter kimliğiyle onaylayan Abdullah Gül’den medet umanlar,
“Bülent Arınç da vicdanlı adam, Numan Kurtuluş da iyi adam, Ali Babacan da parlak zekâlı adam, Binali Yıldırım da uygulayıcı adam vs. vs.” benzetmeleriyle AKP kadrolarını onaylayanlar,
AKP parçalanırsa, kontrol edilebilir bir kanatla Türkiye düze çıkar inancını körükleyenler,
Cumhurbaşkanlığını kazanma ihtimali olan bir tek isim öneremeyip, muhalefetin ortaya koyduğu adayı yerden yere vurmak dışında bir tahlil yapamayanlar,
“İlkelerdir asıl olan” edebiyatı parçalayıp, toplumsal dönüşümün kodlarını çözmekten aciz olanlar,
Bir AKP İslam ideolojisinin karşısına, ideoloji koyma kapasitesine sahip olmayanlar,
Misyon adamı olmanın ne demek olduğunu hiç bilmeyenler,
Bir dava uğruna savaşmanın ne demek olduğunu, kendi çıkarlarını bir kenara bırakarak, bir dava uğruna hiç savaşmadıkları için anlayamayanlar,
Mevkilerini, paralarını, şöhretlerini, unvanlarını kaybetmek pahasına bir davanın adamı olmayı hiç göze alamadıklarından, dava adamı olmanın ne demek olduğunu kavramaktan uzak olanlar,
“Bakın ne kadar objektifiz” intibası yaratmak için CHP’ye vurdukça vurup, arkadan AKP’nin sempatisini toplamaya çalışanlar,
Cahil kesimle bir dil tutturamayıp, orta gelir grubunun gittiği yerlere gitmeyi bile prestij kaybı görüp, ardından “CHP halktan kopuk” eleştirisi yapanlar,
AKP’den nemalanamayacağını bilip, yalandan en muhalif kesilip, CHP’yi de beğenmeyenler,
Kifayetsizliklerini, bilinç eksikliklerini, siyasi nosyon yoksunluklarını kapatmak için isyankar kostümleri giyenler,
Kürtlerden tiksinip, Selahattin Demirtaş’a övgü düzenler,
Devlet Bahçeli’yi esprili bulup, MHP’nin kanla inşa ettiği milliyetçi damarı unutanlar ve cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP’nin rolünü hiç görmeyip, CHP’ye yüklenenler,
Muhalefette kalmaya nerdeyse ant içmiş Deniz Baykal çizgisinden bir erdem anıtı çıkarmaya kasanlar,
Anayasayı defalarca çiğneyen bir liderden henüz hukuk fırsat tanırken, hesap sormayı beceremeyenler,
Ve asıl Recep Tayyip Erdoğan’dan zırıl zırıl korkanlar;
“Onun da kutuplaşma da, ayrışma da, toplumsal bölünme de payı yok mu” diye kısık sesleriyle, ödleri patlayarak ve acaip sert, cesur tahlil yaptıklarını sanarak iki cümlelik soru soranlar,
Ve daha bu liste çok uzar, çok uzar.
Biraz efendi olun, biraz kendinizi bilin, biraz haddinizi bilin. CHP’ye vurduğunuz kadar, biraz kendinize vurun.
“Sen kimsin bilader” diye bana sövmeniz çok kolay, hatta denizlere gerek yok, dereleriniz de bile boğarsınız beni. Bu arada CHP üyesi falan da değilim. Ancak bu CHP’ye vurma kolaycılığından bir vazgeçin arkadaş.