Vatan; çocuklarını feda edebildiğin zaman yaşayabileceğin toprak parçası mı?
Gözyaşlarınla, ağıtlarınla suladığın bozkırlar mı?
İsyanını haykırdığın, ezilmişliğini seslendirdiğin, kederini paylaştığın türkülerin mi?
Aynı lisanla birbirine hakaret ettiğin, aşağıladığın, kavgaya tutuştuğun , düşmanlık büyüttüğün dilin mi?
Komşularınla paylaşacak ekmeğinin kalmadığı yer mi vatan?
Çocuğunu gönderecek okul bulamadığın memleketin mi?
Kiranı ödeyemediğin şehir mi?
Muhtarlar tarafından fişlendiğin mahallen mi?
Bakkalın tarafından ispiyonlandığın sokağın mı?
Fişlenecek, ispiyonlanacak, sorguya çekilecek bir şey yapmadım bile diyemediğin adliyelerin mi?
Yavrunla beraber yattığın ranzada bebeklere ek gıda verilmeyen cezaevlerin mi?
Taraf olmadığın için iş verilmeyen devlet kurumların, özel kurumların mı?
Parasız yaşamana hak tanınan coğrafyan mı?
Batısında doğanların doğusunu görmediği , düşman bellediği, taş taş üzerinde kalmayan memleketin mi?
Senin vatanın neresi?
Bu halk "bağımsız, özgür Türkiye" inşa etmek uğruna yirmi yaşlarında ölmeyi göze alan gençleri omuzlarında taşıyacağına, onların idamını seyretti. Çünkü ülkeyi yönetenler "onlar vatan haini" dedi. Halkımız vatanseverdi; vatan hainlerini yağlı urganlara gerdi.
Ülkeyi yönetenler o zamanlar Amerika'yı efendi sayıyorlardı. Efendilerinin dilediği insanları kurban ediyorlardı. Halk kan akıtarak güvenlik, sukunet tesis eden devletinin karşısında hazırola geçiveriyordu.
Eski, kadim dost Amerika bugün düşman ilan edildi. Bugün de Amerika'nın yanında duranlar idam edilmek isteniyor. Halkımız yine sesini yükseltiyor. "idam isteriz, idam isteriz."
Halkımız bugün de vatanı için canını, kanını, varını, yoğunu feda ederek büyüttüğü fidanlarını cepheye sürüyor.
Kiminle savaşıyoruz? Kiminle yan yana duruyoruz? Bugün Amerika dost mu, düşman mı, yarın Amerika dost mu olacak, düşman mı? Bilmiyoruz.
Sizler de bir insan evladısınız. Gözünüzden bir damla yaş aksa yüreği dayanmayan anaların çocuklarısınız. O analarınız öldüğünde çektiğiniz acıyı ülke sathına duyuracak kadar feryat edenlerdensiniz. Hiç mi yüreğiniz dağlanmıyor başkalarının analarının, çocuklarının mezarları başında?
Amerika'nın bir gün iyi, bir gün kötü katil, polis oyununu bozacak , gençlerin bu oyunda takır takır öldürülmesini engelleyecek, göğsünüzü siper edecek, kan akıtmayacak , kurban vermeyecek , evlatlarını kucaklayacak bir babayı, bir anayı hiç mi göremeyecek bu millet?
Halkın bir kısmı; "var diyor var. vatan çocuklarımızdan da kıymetli."
Halkın diğer kısmı; "çocuklarım öldükten sonra geriye hiç bir şey kalmaz. Ne ben, ne vatan, ne memleket, ne bu dünya, ne ahiret" diyor. Böyle diyenler insan değil mi, halk değil mi?
Cevap hazır tabii;
Bu halk kurtuluş savaşı verdi, bu vatan bize şehitlerin emaneti. Bunu bilmeyen mi var ? Bunu unutan mı var? Ayrıca;
Dünyada bir vatan için savaşmamış halk mı var?
Vatan için çocuklarımızı, canımızı feda etmenin dışında ne biliyoruz biz? Ne öğrendik vatanı kurduğumuz günden bugüne dek?
Bugün dünyanın enerji savaşı nedeniyle yeniden çizilmek istenen coğrafi sınırlarda bizim çocuklarımızın bedenleri dışında gücümüz nedir?
Amerika'nın, Avrupa'nın enerji uzmanlarıyla, teknoloji uzmanlarıyla, bilim insanlarıyla, siyaseti belirleyen beyin takımıyla yarışacak, kapışacak, bilek bükecek kadrolarımız var mı?
Dünya denklemini değiştirenler dini inançlarının gücüyle, kudretiyle mi bize karşı muktedir olabiliyorlar?
Biz sorgulayabilen, düşünebilen, araştırabilen, üretebilen nesiller mi yetiştirmek için çalışıyoruz yoksa Pavlov'un şartlı refleks yöntemiyle "saldır kurt" modelinde bireyler mi yetiştiriyoruz?
Sustum. Burada susuyorum çünkü kendimize soracağımız sorularla bir kitap dolduracağımın farkındayım ve okunmayacağımın da.
Bu yıl nobel ekonomi ödülünü alanların ne üzerine çalışma yaparak bu ödülü aldığını biliyor musunuz? Araştıracak mısınız? Çoğunluğun araştırmayacağından eminim. Kısaca özetleyeyim; vermeden almak Allah'a mahsustur. Ancak onların kastettikleri çocuklarımızın canları değil.