Tam bir sene önce, Meclis'ten Cumhur İttifakı oylarıyla bir torba kanun geçirildi. O torbada öyle bir madde vardı ki, TBMM yetkisi TBMM eliyle gasbedilip -daha kibar ifadeyle feragat edilip- Cumhurbaşkanı'na ikram ediliyordu.
5018 sayılı yasaya eklenen madde şöyleydi:
"2021 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu'nda yer alan genel bütçe gelir tahmini üzerinde gerçekleşen gelir kadar genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine ödenek eklemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir."
Yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, devletin bütçe geliri için ortaya koyduğu tahminlerin üzerine çıkmış parayı, istediği kurumun bütçesine istediği tutarda ekleyebilecekti.
2021 yılı bütçesi için gelir tahmini fazlası ödenek 296 milyar TL'ydi. TBMM'nin en önemli varlık sebeplerinden biri olan "bütçe hakkı" böylece iktidar aritmetiği sayesinde Erdoğan'a verildi.
CHP, bu maddeyi iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) götürdü.
AYM, kimilerine göre günümüz koşullarında şaşırtıcı bulunan bir karar alarak bu cümleyi Anayasa'ya aykırı buldu ve iptaline karar verdi. Karar, dünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. İki ayrıntı, kararı yine günümüz siyasi konjonktüründe biraz daha ilginç kılıyor:
- Oybirliğiyle alınması
- Bu oybirliği kararda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı görevinden, bütün yüksek yargı/atama teamülleri çiğnenerek jet hızıyla AYM üyeliğine getirilen İrfan Fidan'ın da imzasının bulunması.
AYM kararında, iptale gerekçe olarak, Anayasa maddelerinin ihlaliyle birlikte "bütçe hakkı"na aykırılık işleniyor. "Yıl içinde tahminden fazla mali kaynak olduğu fark edildiğinde, bu kaynakların harcanmasına karar verme yetkisinin", bütçe hakkı gereğince TBMM'ye ait olduğu vurgulandı. Cumhurbaşkanı kararnamesiyle ödenek üstü harcama yapılamayacağının altı çizildi.
Resmi Gazete'de dün yayımlanan kararın 13 Ekim 2022'de alındığı anlaşılıyor. Kararda, CHP'nin başvururken talep ettiği, yürürlüğün durdurulması talebinin reddedildiğini okuyoruz. Gerekçe: "Koşulları oluşmadığından."
Oysa AYM, bu dosyayla ilgili ilk toplantıyı 30 Aralık 2021'de yapmış. Dosyada eksik olmadığı, yürürlüğü durdurma talebinin esas inceleme aşamasında ele alınacağı kayda geçmiş.
Şunu demek istiyorum: Bir sene önce yürürlüğe girmiş bir kanun maddesi hakkındaki yargı kararı Ekim ayında verilip Aralık ayında yayımlanmışsa, yürürlüğün durdurulmasının koşulları elbette oluşmaz…
Peki AYM'nin yürürlüğü durdurma talebini daha önce ele alıp karara bağlamasının önünde ne engel vardı? Eğer bu talebi 10-11 ay sonra değil de işin hemen başında değerlendirse ne olurdu? Yürürlüğün durdurulması talebini kabul etseydi de o Anayasa'ya aykırı bulunan "ödenek ekleme" işi o zaman durdurulsa, TBMM'nin hakkı olan 296 milyar TL'yi Erdoğan'ı imzalarıyla dağıtılmasının önüne geçilse Anayasa'ya ve hukuka uygunluk açısından daha tutarlı, daha hakkaniyetli bir tercih olmaz mıydı?
Yoksa yürürlüğü durdurma, AYM açısından "o kadar da değil" denilebilecek riskte bir karar mı olurdu?
Ülkeyi yöneten iktidarın, yüksek yargı kararlarına uyma gibi bir özeni, hassasiyeti hiç olmadı. En yakın örnek, limanların işletme hakkı devir süresinin uzatılmasıdır. 18 limanını işletme hakkı süresi, yakınlarda görüşülen bir torba kanunla 49 yıla uzatıldı. Anayasa suçu işlemeyi göze alarak yaptı AKP bunu. Çünkü daha dört ay önce geçen Temmuz ayında AYM, limanlarla ilgili süre uzatımı maddesini Anayasa'ya aykırıdır diye iptal etmişti. AYM kararının hemen ardından Ekim ayında AKP düzenlemeyi tekrar getirdi. Muhalefetin itirazıyla vazgeçildi. Ama her zaman olduğu gibi vazgeçilmiş gibi yapıldı. İki ay sonra tekrar getirdiler ve nihayet yasalaştı.
Dolayısıyla; Anayasa'ya aykırılığı AYM kararıyla kesinleşmiş olan limanların işletme süresini İHALE AÇMADAN, ek sözleşmeyle 49 yıla uzatma yasasın herkesin gözünün içine baka baka Meclis'ten geçiren AKP; büyük olasılıkla aynısını Cumhurbaşkanı'na harcama yetkisi veren madde için de yapacaktır.
Bakalım Erdoğan'a, gelir fazlasını istediği kuruma dağıtma yetkisine benzer bir maddeyi yani TBMM yetkisindeki bir düzenlemeyi; Resmi Gazete'de dün yayımlanan AYM iptal kararının üzerinden kaç gün geçtikten sonra getirecekler.
Çiğdem Toker kimdir? Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990-1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.2013-2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında ‘küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.Kitapları- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019 Ödülleri- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti-TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası-(2018)- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021) |