Virginia Üniversitesi, Duyuşsal Nöroloji Laboratuvarı’nın yöneticisi, Profesör James Coan bağlanma üzerine bir araştırma yapıyor. Sağlıklı bağlanmanın fizyolojik etkilerini araştırıyor.
Kadınların beynini belli koşullar altında inceliyor. İncelemek için MRG (Manyetik Rezonans Görüntüleme) teknolojisini kullanıyor. Hani şu kısaca MR dediğimiz. Devasa, gürültülü makine ile yapılan iş. Pek sevmeyiz kendisini.
Kadınların beynini manyetik olarak görüntülerken hafif bir elektrik şoku vereceklerini söyleyerek stresli bir durum yaratıyor. Ardından MR’da hipotalamusu inceliyor.
Beyindeki hipotalamus denilen nokta stres altında tetikleniyor ve stres hormonu salgılanmaya başlıyor. Stres ortaya çıkınca beynimiz daha fazla çalışıyor. Sürekli stres ile yaşamak beynimizi tüketebiliyor.
Elektrik şokunu tek başına bekleyen kadınlar.
Elektrik şokunu yabancının elini tutarak bekleyen kadınlar.
Elektrik şokunu eşinin elini tutarak bekleyen kadınlar.
Elektrik şokunu tek başına bekleyen kadınlarda beyin daha fazla çalışmaya başlıyor. Hipotalamus devreye giriyor. Stres hormonu tetikleniyor.
Elektrik şokunu yabancı birinin elini tutarak bekleyen kadınlarda stres hormonu daha az tetikleniyor ama tek başına bekleyen kadınlara göre daha düşük bir stres seviyesi ortaya çıkıyor.
Eşinin elini tutarak bekleyen kadınlarda ise stres neredeyse ölçülemiyor.
Dahası var. Tatminkâr bir evlilik içinde olan kadınlar stresten hiç etkilenmiyor.
Bu çalışmadan çıkan bilimsel sonuç ise şöyle:
İki kişi yakın bir ilişkide olduğunda birbirlerinin fiziksel ve duygusal sağlığını düzenliyor. İki ayrı kişi tek bir organizma gibi davranıyor, daha güçlü bir yapı ortaya çıkarıyor.
Not: Deneysel araştırmanın bir tek kadınlar üzerinde yapılmış olması bağlanmanın sadece kadınlar için gerekli, yararlı olduğu sonucunu çıkarmaz. Deneysel araştırmalarda güvenilir sonuçlar almak için denek gruplarının benzer özellikler taşımasına dikkat edilir.
Bu tür teknolojik araştırma alanları ortaya çıkmadan önce bağlanma teorisinin temellerini oluşturan, açıklayan John Bowbly bunu yıllar öncesinde ifade etmişti. Yaşamımızı paylaşacak birine ihtiyaç duymamızın genetik yapımızdan kaynaklandığını söylüyordu. Bunun ise kendimizi ne kadar sevdiğimiz ya da gerçekleştirdiğimizle ilgisi olmadığını anlatıyordu.
Kişisel güç, bireysellik ve kendine yetebilmeye o kadar takılıyoruz ki sağlıklı, güven içinde ilişki kurmanın bize getireceği faydaları ıskalıyoruz.
Hem birini çok sevelim, sevilelim güzel bir ilişki yaşayalım hem de o kişinin duygusal süreçlerinden, yaşamdaki problemlerinden hiç etkilenmeyelim. Mümkünse herkes kendi problemini, sorununu çözsün bize de birlikte eğlenmek, seks yapmak, mutlu anları paylaşmak kalsın. Hatta, hiçbir problemini bize yansıtmayan, her şeyi tek başına çözen güçlü partnerler olsun. Mümkünse bizim problemlerimizi de çözsün, her türlü ihtiyacımızı düşünsün, bizi çok rahat ettirsin.
Eşitlik gerçekten iki bağımsız yetişkin olmaktan mı geçiyor?
Gerçek, araştırmalarda ortaya çıkıyor. Bir kişiyi özel bağlılık için seçtiğinizde bağımsızlık diye bir şey yok. Tamamen bağımlılık var. Genetik yapımız eşleşerek, tutunarak güçleniyor. Bir ilişkiye başladığımızda ne kadar bağımsız olsak da bilinçli isteğimiz dışında başka davranış biçimleri ortaya çıkıyor. Bu ilişkinin, bağlanmanın doğası gereği gerçekleşiyor. Bu konuda birisine bağlandığımızda güçsüz, aciz duruma düştüğümüz konusundaki düşünceler gerçek değildir.
Bu araştırma popüler psikolojinin, özellikle mantar gibi çoğalan her bir yanı saran spiritüel öğretilerin dayattığı ve ekonomik sistemin bize sunduğu bireyselleşme mantığını çökertiyor. Yakın, sıcak, güçlü aşk ilişkileri aramak, evlenmek, birbirine bağlanmak romantik bir hayal değil. Tam tersi varlığımızı sürdürmek için gerekli temel yaşam desteği.
Bu yüzden eş aramayı, insanların yakın ilişkilerine saldırmayı, onların bu konudaki seçimlerini eleştirmeyi, alay konusu yapmayı, rekabet aracı haline getirmek hedef alınan kişinin insanın sağlıksız olmasını dilemek ile eş değerdir. Bu nedenle özel hayat üzerinden bireylere saldırmak rekabetten öte bir yere gider. Yine aynı nedenle özel hayatları dışarıya açmak kendi ayağına sıkmak, kendi ipini çekmek gibidir.
Gerçekten bağımsız ve güçlü olmak istiyorsak sağlıklı bir ilişkide sıkıca bağlanmamız, kenetlenmemiz gerekiyor. Mümkünse ilişkilerinizi gözden ırak, başkalarının bakış açılarından da uzak tutun.
Partnerinizle aranızda sağlıksız bağlanma olduğunu gösteren işaretler:
Korkularınızın artması. İleri seviyede panik atak.
Tansiyon, kolesterol gibi sağlık problemleri.
Bağışıklık sisteminizden kaynaklı hastalıklar.
Nefes darlığı, kalp sıkışması problemleri.
Uyku problemleri.
Yeme problemleri.
Cinsel problemler.
Her an başınıza bir şey geleceği tedirginliği ile yaşamak.
Kısaca, kurtarılacak ilk şey aşkınız, gerisi teferruat.