Geçim sıkıntısı yeteri kadar çoğaldıysa problemleri çözmeye başlayabiliriz.
Haklı öfkemiz nerelere, kimlere gidiyor?
Haksızlığın içinde biriken öfke ile neler yapıyoruz?
Haksızlık karşısında öfkelenmek çoğumuzun haklılık hissini perçinliyor. Bu da bazı yanılgıların usulca yaşamımıza girmesine izin veriyor.
Haklı olmanın yarattığı öfke ve alma dürtüsü ile yönlendiğimiz kişiler ve durumlar karışabiliyor.
Öfke bu doluya koysan taşar, boşa koysan yakar.
Ev sahibi artan enflasyon, yaşam koşulları içinde kiracıdan aldığı kirayı az bulabiliyor. Aslında oldukça haklı.
Bir yıl önce aldığı kira onun geliri açısından anlamlı bir katkı sağlarken şu anda sağlamıyor, sağlayamıyor.
Bir de bakıyor ki, benzer ölçüdeki evlerin kira değerleri artmış. O zaman kiracı ev sahibinin hakkını sömürüyor.
Kiracı kirayı arttırsın! Buldu işte çözüm yolunu.
Başlıyor kiracıya öfkelenmeler, kiracıyı hor görmeler. Kiracıyı rahatsız etmeler.
Hakkı vermeyen kiracı oluyor. Çünkü artan enflasyondan, dövizin yükselişinden, gelirin yetmemesinden kiracı sorumlu.
İki arkadaş. İyi geçiniyorlar. Bir süre sonra dışarıda zaman geçirmek, birlikte gezmek, bir kafede oturmak maddi olarak zor hale geliyor.
Arkadaş aramıyor, sormuyor. Arkadaşa öfkelenme başlıyor.
Geçim sıkıntısına düştüğü için arkadaş suçlu.
Bozuyor arkadaşlığını haklı olarak.
Birkaç kişi birlikte bir işin ortaya çıkmasını sağlıyor.
Çalışanlardan biri ufak bir hata yapıyor. Telafisi mümkün. Ama yok, diğer çalışan kurallara uyulmadığı için bir diğerine öfkeleniyor.
Ona ne kadar hatalı ne kadar iş bilmez olduğunu anlatmak için hiç durmadan sıralıyor cümleleri. Emeğe saygısızlığa kadar uzuyor cümleler.
Çalışma arkadaşı haksız. Çünkü onun geçim sıkıntısı, fazla mesaisi ve yorgunluğunu çalışma arkadaşı yaratıyor.
Öfke yine hedefi tam on ikiden vurdu.
Eşlerden biri işten çıkarılıyor. Başlıyor para sıkıntısı. Masraflar hiç durmadan artıyor. Yenisi gelmiyor, varsa birikim tükenmeye başlıyor.
İhtiyaçlardan ve isteklerden söz eden eşe yükleniyor işten atılan. Her musibetin başı o, para harcamadan duramıyor.
Öfkeleniyor eşe çünkü onu işten atan o.
İşletme sahibi para kazanmak istiyor. Haklı. En nihayetinde amaç bu.
Gelmiyor istediği para bir türlü. Dönmüyor işyeri. İşyeri dönse kazanç diğer şeylere yetmiyor.
Başlıyor çalışanlara yüklenmeye, daha iyisini daha güzelini yapmadıkları için suçlamalar, daha iyisini yaptırmak için ezme ve zorlama. Çünkü enflasyonu çalışan yaratıyor, dövizi çalışan arttırıyor.
Öfke yine tam muhatabını buluyor.
Öğretmen derste yoğun emek ve çabayla ders anlatıyor. Öğrenci dinlemiyor, hiçbir şey öğrenmiyor. Kuralları ihlal etmesi de cabası.
Başlıyor öğretmenin yaptırımları, suçlamaları, azarlamaları. Tahammülsüzlüğün arka planında yetmeyen maaş, emeğin karşılığını alamama var.
Çocuğun sırtında evdeki yetmeyen para, anne baba arasındaki gerginlik, bir türlü alamadığı hediyeler, oyuncaklar var.
Öğretmenin öfkesi de haklı tepkisi de en uygun kaynağa ulaştı.
Şimdi dik durma sırası öğrencide.
Örnekler uzar gider. Çözüm nedir?
Çözüm öfkeni bir başkasına üzerine devşirmek olmadığı gibi, çözüm sorunun ana kaynağına öfkelenmek, öfkeyi göstermek de değildir.
Çözüm, ezildiğin için ezen olmamakta saklı olabilir.
Birileri içindeki ezilmişliğin, eksikliğin öfkesini hiç durmadan kaşırken ve öfken seni saldırganlaştırmaya meyilli kılarken haklılığın muhteşem sakinliğinde durmak olabilir mesela.
Ve belki de kendi kaynaklarını kendin için kullanmaya hakkın olduğunun farkında olmak ve buna uygun seçimler yapmak olabilir.
Ve nihayetinde öfkenin yalnızlaştırıcı etkisine girmek yerine çözüm dayanışma içinde kalmanın yollarını keşfetmen olabilir.