"İçimin bir köşesi cız etmişti, benim ne işim var diye. Belki benim de hatam olmuş olabilir, böyle bir şeyi kabul etmek. Ben sadece müzik tarafına baktığım için çalmakta pek sorun görmedim. İnsanlar başka taraflara çektiler. Beni tanımadıkları için. Ben bugünkü iktidarı, hükümeti politikaları nedeniyle tasvip eden biri değilim."
Yukarıdaki sözler Erkan Oğur'un Independent Türkçe sitesine verdiği röportajın bir bölümünde söyledikleri.
Kendi işini yapan bir insanın siyasetin içinde kaybolması ya da görmezden gelmesi ile öz saygısını sorgulama sürecine çok güzel bir örnek.
Ne diyor Erkan Oğur?
Aslında, kafam baştan karışıktı, diyor. Bir ikilemde kalmıştım, beni sahiplenen kendimi tanıttığım çevrenin dışından bir teklif geldi. Bunu değerlendirirken ne yandan bakacağım konusunda biraz aklım karıştı. İşi siyasi olarak mı değerlendireyim, sanat olarak mı göreyim bilemedim, diyor. Ardından da "Müzik tarafından bakmayı seçtim" diyor.
Neredeyse hemen her zaman, çoğumuz bu tür sorgulamaları yaşıyoruz.
Sorgulamadan reddettiğimiz süreçlerimizde ise "tek yanlı", "tek kutuplu" olmayı seçiyoruz. Bir sınır var zihinlerimizde, o sınırı aşamıyoruz.
Hâl böyle olunca, ya kutuplaşmaların ortasında kimliksiz gibi hissediyoruz ya bir kutba ait olup diğer tüm olasılıklara kendimizi kapatıyoruz.
"Taraf olmayan bertaraf olur" sözünün sık sık gerçek olduğunu ispatlıyoruz.
Kendi kimliğimizi oluştururken, tanımlarken belirlediğimiz kriterlerin belirli gruplarla denkleşmesi bizi bu sürece sokuyor.
İşin diğer tarafında ise belirli bir gruba ait olmaya hızla itiliyoruz, çekiliyoruz. Birileri bizi sahiplenmeye birileri dışlamaya çalışıyor. Bu sürecin içinde yuvarlanmak bizi daha da şekilsiz, kimliksiz hale getiriyor.
Öz saygı psikoterapi için önemli konulardan birisi.
Guy Winch felsefi temelli bir psikoterapist ve aile danışmanı, "Öz saygı kendi 'benliğimize' karşı olumlu veya olumsuz tutumumuzdur, kendimizle ilgili yaptığımız özel ve genel değerlendirmedir. Özümüze ait bu fikirleri etrafımızdaki insanların hareketlerimize, davranışlarımıza verdiği karşılıklarla ve başkalarının hareketleriyle, davranışlarıyla kendimizi kıyaslayarak oluştururuz." cümleleri ile tanımlıyor.
Bilim insanlarının son dönemde yaptığı çalışmalar değişen dünya sisteminde değerlerimizi oluştururken kendi kontrolümüzde olan fikirler üzerinden oluşturmamızı öneriyorlar. Bunun öz saygısı yüksek bireyler olmamıza katkısı olduğunu söylüyorlar.
İnsan psikolojisi her ne kadar bireysel görülse de yaşadığımız çevre ve toplumsal sistemler ile bağımlılık içerisinde. Bu nedenle kendi kontrolümüz içinde olan alanlar yaratmak benliğimizi bu değerler üzerinden tanımlamak bizi sağlıklı yapıyor.
Bir örnekle gidelim.
İşiniz üzerinden öz değerinizi nasıl belirlersiniz?
Burada sorup yanıtlamanız gereken birkaç soru var:
Birincisi, işimin değerli olmasını sağlayan nedir?
Bu soruya "bana para kazandırması", "ticari değeri olması" gibi yanıtlar verirseniz öz saygınızı ve öz değerinizi kendi kontrolünüzde olabilecek kaynaklardan beslemekten uzaklaşıyorsunuz. Sadece diğer insanların hareketlerine, düşüncelerine bağlıyorsunuz.
"İşimin değerli olmasını sağlayan benim emeğimdir."
"İşimin değerli olmasını sağlayan ona ayırdığım zamandır."
"İşimin değerli olmasını sağlayan benim bu konudaki birikimimdir, sunduğum kalitedir."
Yukarıdaki gibi yanıtlar ile kendi bireysel gücünüzün farkına varırsınız. Kattığınız değerin, ulaştırdığınız düşüncenin, ürünün, yaratıcılığın anlamını fark edip özsaygınızı kolektif bilincin saldırılarından korursunuz.
İkincisi, "İşimi yaparken kendimi iyi hissetmemi sağlayan, bana kendimi değerli hissettiren nedir?"
"Takdir edilmek", "yaptığım işin onaylanması" gibi kabul, onay içeren yöne giderseniz yine öz saygınızı dışarıya bağlamış olursunuz.
Oysa "İşimi yaparken kendimi iyi hissediyorum, çünkü bunca yıldır uzmanlaşmak için harcadığım süre ve emeğimin somutlaştığını görüyorum."
"İşimi yaparken kendimi iyi hissediyorum çünkü üretebildiğimi görüyorum."
"İşimi yaparken kendimi iyi hissediyorum, çünkü değerlerime uygun bir yaşamı yansıtabiliyorum" gibi yapılandırmalar sizin üretkenliğinizi ve ustalığınızı arttırır.
Modern üretim biçiminde bunu sorgulamak bazen imkânsız gibi görünebilir. Bir çalışan kocaman bir sistem içinde değerinin ne olduğunu bulmakta zorlanır. Okyanusta bir damla olmak kolay değildir. O damlanın anlamını bulmak keşfetmek biraz sancılıdır. Oysa bulduğunuzda hayatınızı, kendinizi yorumlayışını kökten bir değişim içine girebilir.
Öz saygıyı sadece kendi bakış açımız ve değerlerimizle yapılandırmak gerçekten uzaklaşmamızı, kopmamızı sağlar. Varlığımızın, değerlerimizin hem bireysel bakış açımızdan hem kolektiften etkilendiğini bilmemiz bizi olumsuz deneyimlerden, sarsılmalardan uzaklaştırır.
Bizim kendimizi tanımlamamız kadar dış dünyanın da bizi tanımlaması bütünsel bir sağlık yaratıyor. Bu noktada da yine dikkat etmemiz gereken birilerini dostça, şefkatle görüp tanımanın ya da düşmanca yaklaşmanın birbirimize olan etkisi. Amansız, acımasız eleştiriler ile birbirimizi daha çok yıkıyor, olmasını istemediğimiz yerlere daha çok sokuyoruz.
Not: Kolektife teslim olmaktan daha yüksek bir potansiyele sahip olduğumuz bilgisinin bu yazı içerisine sığmadığını ekleyerek bitiriyorum. İnsan sonsuz coğrafya bir çırpıda anlatılamıyor, anlaşılamıyor.