O mayolar, bikiniler giyilecek. Plaja çıkılacak. Bilmem kaç faktör güneş kremleri sürülecek. Mümkünse yüz için daha hassas bir güneş kremi alınacak. Göz çevresi mühim, güneş kırıştırıyor, ne yapalım.
Selülit varsa, bir çözüm bulunamadıysa bele bir pareo bağlanacak. Selülitleri kimse görmesin diye içten dilekler dilenecek.
Bronzlaşmak mühim iş, tatile gitmiş olmanın mühürü müdür, etiketi midir, tam çözemedim. Piyasada bulunan bilimum bronzlaştırıcı ürünlerden biri seçilecek, sürülecek, güneşe yatılacak.
Deniz saati bittiğinde, giyinip hazırlanılacak, yemek için dışarıya çıkılacak.
Güneşlenme saatlerine uyulacak.
Gece hayatını seviyorsanız, dışarı çıkılacak, bar ya da diskoya gidilecek. Gece yarısından sonra başlayan programlarda sabahın ilk saatlerine kadar dım tıs dım tıs eğlenilecek, ertesi gün öğleye yakın akşamdan kalma şişmiş yüzler ile kahvaltıya çıkılacak.
Eğer ki, çocuklu bir aile iseniz daha farklı bir yolla yaşanıyor tatiller. İlk önce çocukların rahatça denize girebileceği bir yer seçilecek. Erken kalkan çocukla otelin kahvaltı saatine kadar yarı uyumuş gözlerle plajda dolaşılacak, kahvaltı ardından çocuğun vücuduna itinayla güneş kremi sürülecek. Deniz kenarına gidilecek.
Kadınlar çocukların can kurtaranı olarak plajda görev yapmaya başlayacak. Çocukla beraber ya denizde, ya kumsalda kadın. Erkekler, babalar yani, uzun güneşlenmelerde, çocukla beş- on dakika denizde ama erkekler tatilde.
Öğle yemeği vakti çocuklar denizden çıkarılacak, duş aldırılacak, plaja yayılmış bilumum kova, kepçe, kürek gibi oyuncaklar yıkanıp toplanacak, çocuğa öğle yemeği yedirilecek, çocuk öğle uykusuna yatacak, kadın bir nebze dinlenme imkanı bulacak belki o öğle uykusunda ya da çocuk işin eğlencesine dalacak uyumayacak, kadının suratı düşecek.
Şöyle denize bakarak bir kahve içememiş, gönlünce denizde eğlenememiş kadın akşam yemeğine kadar nakavt olmuş. Bir de sıcağın alnında, vay anam vay…
Akşam yemeğinde sonra bir nebze serinleyen hava ile kadın çocuğu uykuya götürecek, uyumak kadın için büyük bir tatil olacak.
Bu arada havluları, mayoları asmak işini es geçmeyelim. Günde en az iki posta. Bir de iki kere çocuğa ve kendine duş aldırmak var.
Galiba çocuklu bir kadın için tatilin en büyük avantajı yemek yapmamak! Yaşasın yemek yapmamak! Bunun dışında daha da ağır işçi kadın.
Ne yazık ki, erkeklerin yüzde doksanı tüm bunlara seyirci ya da en iyi hali ile yardımcı oyuncu.
Oysa kimdi tatili en çok hak eden? Zaten bütün yıl evin ve yaşamın döngüsünü sırtında taşıyan kimdi?
Kazancınız iyiyse beş yıldızlı “çocuk dostu” denilen aslında bence büyük ölçüde “kadın dostu” denilebilecek otellere gidebilirsiniz. Bu kadınları bir nebze rahatlatsa dahi, kim değiştirecek bu tatil zihniyetini?
Yıllardır bu olayı izler dururum. Değişen hiç bir şey olmuyor maalesef. Erkeklerin üzerine sihirli bir yıldız yağmuru bekliyoruz artık, kadınların da tatil hakkına kavuşması için.
Oysa neydi tatil? Neden ihtiyaç duyuyorduk?
Nefes alacak, biraz rahatlayacak ve dinlenmiş olacağız hayalleriyle gelinen tatil beldelerinden, eve dönüp dinlenme hayalleriyle dönüyoruz.
“Tatil de yoruyor insanı canım.” sözlerini duyduğunuzu hatırlıyor musunuz?
Neden yoruyor bu tatiller acaba?
Bu ruhlar hangi limanda dinlenmeyi öğrenecek?
Ne zaman kadınlar kendi ruhlarının, bedenlerinin en az hayatını paylaştıkları diğer insanlar kadar rahatlamaya ihtiyacı olduğunu fark edecek? Ne zaman bunun için yola çıkacaklar?
Anneanne, babaanneye bırakmadan direkt kocaya çocuklarını bırakıp “Şekerim, ben bizim arkadaşlarla tatile gidiyorum, haydi bana eyvallah.” diyebilecekler?
Ne zaman kadınlar kendilerini güzellikten, bakımlılıktan, çocukluluktan, eşlikten, seksilikten kurtarıp “Uzanmışım kumsala/ Güneş damlar içime” diyecekler?
Çok mu ütopik? Aslında azınlıkta olan bir grup kadın için o kadar zor değil.
Kim bilir, belki öncü tatilci kadınlar grubu oluşur da, sosyal medya hesaplarında boy boy fotoğraf paylaşırlar.
Ülkemizde siyasi haberlere boğulmak yerine bu kadınları konuşur.