2011 yılından beri Suriye’de iç savaş olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu iç savaşta muhalif kesimler de ülkenin farklı bölgelerinde egemenlik sağlama çabası içerisinde. İslam’ın en karanlık yüzü olan DAİŞ (IŞİD) de Suriye’de kendi alanını genişletebilme hedefiyle aktif bir şekilde savaşıyor, daha doğrusu cihad ediyor. Kur’an Kerim’in Tevbe Suresi, 73. Ayetindeki “Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara karşı çetin ol!” emrini eksiksiz ve hatta fazlasıyla yerine getiren bir örgüt DAİŞ. İslam için, tereddütsüz savaşan bu cihadistler, her geçen gün kendilerine katılan militanlar ve gelen maddi destek sayesinde hızlıca büyümekte. Hedefleriyse Orta Doğu’da bir İslam Devleti kurmak.
Onlara göre Müslüman olmak ve Allah’a inanıyor olmak yeterli değil. Sünni olmayan ve şeriata inanmayan herkesin de katledilmesi gerektiğine inanıyorlar. İşgal ettikleri bölgelerdeki erkeklerin kafalarını kesip, kestikleri kafalarla futbol oynadıkları videoları agresif propagandaları için yaymakta da çekince görmüyorlar. Ele geçirdikleri kadınlar ise birer savaş ganimeti ve kendilerine helal. Rızasız evlilik, tecavüz, işkence ve bu kadınları köle pazarlarında satabilme gibi yetkiler hepsinde mevcut.
DAİŞ’in işlediği bu katliama karşı tüm Dünya “çaresiz” kalırken, çoğunluğu Kürtlerden oluşan ve PYD (Suriye Demokratik Birlik Partisi)’nin askeri kolu olan YPG (Halk Savunma Birlikleri), DAİŞ’e karşı en dirençli savunmayı gerçekleştirebilen tek silahlı kuvvet. YPG’nin gösterdiği bu takdire şayan direnişin, bu denli güçlü olmasının tek sebebi silahlı ve askeri eğitimi kuvvetli peşmergelere sahip olmaları değil tabi ki. Zira YPG sadece erkek peşmergelerden oluşmuyor. YPG’nin içerisinde sadece kadınlardan oluşan ve sayıları YPG’nin üçte birini oluşturan YPJ, yani Kadın Savunma Birliği var.
Geçtiğimiz haftalar içerisinde uluslararası basında YPJ peşmergelerini anlatan ve yücelten çok fazla makale yayınlandı. Hiçbir şekilde maaş almayan bu örgütte kadınların askeri eğitimden geçip, savaş alanlarında “bir erkek gibi” mücadele ediyor olması, medyada bir haber değeri taşıyordu sonuçta. Zira günümüzde kadınların savaştaki görevleri, kendi yaşam alanları tehlikeye girdiği vakit, savaşa katılmak ve erkek askerlerin sağlık, beslenme, bakım gibi ihtiyaçlarını karşılamak üzerine genelde. Tabi ki de birçok ülkenin ordusunda yer alan maaşlı kadın askerler de var ve tabi ki de Amazonlar gibi kadın savaşçılar da tarihte yer alıyorlar. Ancak YPJ’nin şu an DAİŞ’e karşı verdiği mücadele ezber bozar nitelikte.
Kur’an-ı Kerim’de Mâide Suresi, 35. Ayet der ki: “Allah’a karşı gelmekten sakının, ona yaklaşmaya vesile arayın ve onun yolunda cihad edin ki kurtuluşa eresiniz.” DAİŞ militanları için kurtuluş cennete girmeye hak kazanmak demek. Hem de orada kendilerine tam tamına 72 bakire cariye bonus olarak hediye. Gelgelelim YPJ kadınları bu yolda kendilerine bir sorun teşkil ediyor; çünkü eğer ki bir kadın tarafından öldürülürlerse, cennete girmeye hak kazanamıyorlar. Bu nedenle YPJ kadınlarının verdikleri röportajlarda yüzleri hep gülüyor. Mutlu ve gururlular. Bir kadın eliyle öldürüldüğü zaman cennete gidemeyeceğine inanan, bu sebeple kadın savaşçılardan deli gibi korkan bir kitleyle savaşıyorlar çünkü.
YPJ kadınlarının gösterdikleri bu cesur direnişin medyada yer alıyor olmasından rahatsız olanların sayısı oldukça fazla. Onlara göre bu kadınların mücadelesinin medyada yer alması, savaş güzellemesi anlamına geliyormuş. Kadınların silahlı savunmaları “estetize” edilmemeliymiş. Asla savaş yanlısı bir insan olmadım; ancak şöyle de bir gerçek var ki, her insanın birincil hakkı olan yaşama hakkına karşı bir saldırı olduğu durumda, her insan kendini savunmak durumunda. “Savaş ya da kaç” refleksi vardır ya, Suriye’de bu durumda kaçmak demek, kendi yaşam alanı kaybetmek ve şansın varsa “Suriyeli göçmen” olarak Türkiye sınırları içerisinde ezilerek var olmak anlamına gelir. Bu koşullar altında savaşmak ise militarist olmak değil, kendini savunmaktır sadece.
YPJ kadınlarının haberleri Elle ve Marie Claire gibi kadın modası dergilerinde yer aldı. “Bu dergilerin ne amaca hizmet ettiği belliyken” bu haberlerin yapılıyor olmasının kadınların cinsel olarak objeleştirilmesi anlamına geldiğini iddia edenler var. Bu haberlerin hepsini okudum, birinde bile cinsel objeleştirme söz konusu olmadığı gibi, bu kadınların cesur direnişlerine olan övgü dışında tek bir söyleme rastlamadım. Bu haberleri eleştirenlerin, YPJ kadınlarının ne için savaştığından haberleri var mı acaba? Suriye’de kadını gerçek anlamda objeleştiren İslamcı rejimin farkındalar mı acaba? PYD’nin Suriye’deki tek feminist parti olduğundan haberdarlar mı acaba? YPJ komutanlarından Narin Afrin diyor ki: “Bir kadın komutan olarak birincil sorumluluğum, kadınların kendi iradeleri olduğunu gösterebilmeleri. Tüm eğitimlerimizi başarıyla tamamlayan kadınlar ‘kadınlar savaşamaz’ söyleminin bir yalan olduğunu kanıtlıyorlar.”
DAİŞ’in uyguladığı soykırıma destek için yürüttüğü bu propagandaya karşılık, YPJ’nin medyada kahramanlaştırılmasından ve yüceltilmesinden daha doğal bir şey göremiyorum. Kadınları pasifize eden ve köle statüsünde ezen bir örgüte karşı, hele ki sadece kadınlara hitap eden bir mecrada, YPJ peşmergelerinin gerek kahramanlaştırılarak, gerekse de “kayırılarak” yer alması lazım ki, direnişlerinin propagandası yayılsın.
Kadınların barış elçisi olarak yeryüzünde varlıklarını sürdürüyor olmasını her zaman destekledim, ancak bir YPG peşmergesi diyor ki: “Biz silahların, savaşın, öldürmenin yanlısı değiliz. Hepimiz güvenli bir hayat yaşamak, eğitimimizi tamamlamak, sevgililerimizle aşk yaşamak isterdik; ama şu an bir OHAL durumunun içerisindeyiz ve alanımızı korumak zorundayız.” Yaşam alanı ve bir kadın olarak, insan hakları dâhilinde var olabilme alanı tehlike altında olan bu kadın savaşçıların vermiş olduğu cesur mücadele hafife alınmamalı. Çağlardır “önce çocuklar ve kadınlar” diyen ve kadını çocuk acizliğinde savunmasızlığa iten bu karanlık zihniyete karşı, tüm hayatlarını bir kenara bırakarak cesurca mücadele veren bu kadınlar, kanımca günümüzün en yüce kahramanları.