3 Ekim Pazar günü on binlerce insan, Paris ve Bordeaux sokaklarında Fransa hükümetinin “aile karşıtı” politikalarını protesto etti. Devletin “ailefobik” politikaları olarak tanımladıkları ise yasal olmayan taşıyıcı annelik; lezbiyen çiftlere Fransa hükümeti tarafından yasal olarak sağlanan sunî döllenme hizmeti ve devlet okullarında yeni uygulanmaya başlanan “Cinsiyet Teorisi” eğitim sistemi.
Aslında bu protestoyu organize eden kolektif “Manif Pour Tous” (Herkes İçin Eylem) 2012 yılında, “Marriage Pour Tous” (Herkes için Evlilik) yasasına karşı kurulmuş bir kolektif. Dün düzenledikleri eylem ise ilk eylemleri değil. Bu kolektif, Fransa’nın sağ kanat partilerinden, herhangi bir parti sempatizanı olmasa da Katolik veya Müslüman dindar kesimden ve geleneksel, muhafazakâr kesimden büyük destek aldı. Kolektifin ismindeki yaratıcılık (!) bir kenara dursun, Fransa’da eşcinsel evlilik yasasına karşı oldukça agresif bir kampanya ile “geleneksel aile yapısının” bozulmaması adına birçok eylem düzenlemişler ve başarısız olmuşlardı. Nitekim Mayıs 2013 itibariyle, Fransa’da aynı cinsiyetten olan bireyler kanunen evlenebilme hakkına kavuştular.
Gelgelelim, Manif Pour Tous, bu kanunun geçmiş olmasına rağmen eşcinsel çiftleri rahat bırakmaya niyetli değil. Bu sefer de eşcinsel bireylerin, taşıyıcı annelik veya yapay döllenme yollarıyla çocuk sahibi olabilmelerini ve Fransa’da 2014-2015 eğitim yılı itibariyle resmi olarak uygulanmaya başlanan “Cinsiyet Teorisi” eğitim sistemi protesto ediyorlar.
Fransa’da 1994 yılından beri taşıyıcı annelik yasal değil; fakat çocuk sahibi olmak isteyen eşcinsel Fransa vatandaşları, yasal olan ülkelerdeki taşıyıcı anneler ile anlaşıyor ve kendi spermleriyle bu kadınların hamile kalmasını sağlıyorlar. Biyolojik olarak babaları oldukları bu çocuklar doğduktan sonra, çocuklarıyla birlikte Fransa’ya geri döndüklerinde, çocuklarının kendi nüfuslarına geçirilerek Fransız vatandaşı olmasını talep ediyorlar. İnsan ticareti, kölelik ve etik değerler anlamında çok fazla tartışmaya sebebiyet veren bir konu bu tabi ki de.
Eşcinsel evlilik yasasının geçmesinde büyük rol oynayan Fransa Adalet Bakanı Christiane Taubira, Ocak 2013’de taşıyıcı anneliğin yasal olduğu ülkelerde çocuk sahibi olan Fransa vatandaşı erkeklerin, bu çocukları Fransa’ya getirebilme ve Fransa vatandaşı olarak nüfuslarına geçirebilmeleri için bir yasa talep etmişti. Büyük tepkiyle karşılanan bu konu Haziran 2014’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Fransa’da bu durumun yasak olmasının insan haklarına aykırı olduğunu ve bu çocukların Fransa vatandaşlığına geçirilme hakkına sahip olduğunu açıklamasıyla tekrardan gündeme geldi. Sonuç olarak bu durum yasal olmasa da, Pazar günkü eyleme destek veren birçok kişi Taubira’nın ve AİHM’nin açıklamalarının bu duruma cesaret verdiğini düşünüyor.
Bunun dışında Eylül 2014’den beri Fransa’daki lezbiyen çiftler artık yasal olarak sunî döllenme metotları ile hamile kalabiliyorlar. Haliyle Fransa’da yaşayan lezbiyen çiftler, artık evlenme haklarının olması dışında bir aile kurmaya da yasal olarak hak kazandılar. Fakat Paris’te toplanan 70.000 ve Bordeaux’da toplanan 7.500 civarı kişiye göre eşcinsel çiftlerin bir aile kurmaya hakları yok. Çünkü bir çocuğun, toplumun genel normları doğrultusunda kadın bir anne ve erkek bir babası olması gerektiğine, başka türlüsünün çocuğun gelişimine zarar verdiğine inanmaktalar.
“Cinsiyet Teorisi” eğitim sistemi ise, 2013-1014 eğitim yılında Fransa’da 200 civarı ilkokulda pilot olarak uygulandı ve bu eğitim yılında resmi olarak yürürlüğe girdi. Bu sistem, çocuklara ilkokul itibariyle, her ne kadar doğuştan biyolojik olarak cinsiyet farklılıkları olsa da, cinsiyet kimliklerinin ve bunların yarattığı farklılıkların toplum tarafından yapılandırıldığını öğretiyor. Çocuklar bu sistem sayesinde cinsiyet rolleri altından ezilmeden, istedikleri bireyler olabilme özgürlüğüne erişecekler. Fakat “Manif Pour Tous” tabi ki buna da karşı. İnsanların doğuş itibariyle erkek veya dişi olduklarına, erkeğin ve dişinin belirli rolleri olduğuna ve devletin bu rolleri manipüle etmeye çalıştığına inanıyorlar. Bu eğitim sistemi yüzünden çocuklarının eşcinsel olmasından korkan ebeveynler de var.
Fransa’da toplumun geleneksel normlarını ve geleneksel aile yapısını tutucu bir şekilde korumaya kendilerini adamış bu kolektifin düzenlediği eylemlere daha çok şahit olacağız gibi. Yine de geçtiğimiz eylemlere oranla katılım oranının oldukça az olması umut verici.
Protesto kültürünün oldukça yaygın olduğu bu ülkede, vatandaşlar birçok hakkı örgütlenerek ve düzenledikleri eylemler sayesinde kazandılar. Haliyle evet, eylem yapabilmek herkesin hakkı. Fakat kendi sahip olduğu hakları, kendisi gibi olmayan birinin sahip olmasına karşı eylem düzenleme cüretinde bulunmak da, sanırım bu eylem kültürünün doğurduğu negatif sonuçlarından biri.
Fotoğraf Fransa Basın Ajansı (AFP)’den Matthieu Alexandre tarafından çekilmiştir.