26 Haziran Cuma günü ABD’de Yüksek Mahkeme kararı ile eşcinsel evlilik hukuki bir hak oldu. O gece eşcinsel bir arkadaşımın doğum günü partisinde çifte kutlama yaptık. 27 Haziran Cumartesi günü de Paris’teki Onur Yürüyüşüne katıldım. Fransa’da eşcinsel evliliğin yasallaşmasından sonra 3. Onur Yürüyüşüydü bu. “Her yıl biraz daha büyüyoruz” dedi bir arkadaşım. Her yıl biraz daha büyüyecektik elbet, mücadele de henüz bitmemişti. Fransa’da eşcinsel çiftlerin çocuk sahibi olabilmesi konusunda hâlâ sorunlar var. Yüz binlerce insan rengârenk sokaklarda, saatlerce yürüdük. Sanıyorum ki 30 kadar kortej vardı, belki daha fazladır. O kadar aşk dolu bir gündü ki! Gecenin sonunda Marais’deki kutlamalarda gökkuşağı renklerindeki kanatlarımla, aşk sarhoşluğundan gerçekten uçuyordum.
28 Haziran Pazar günü İstanbul 13. Onur Yürüyüşüne gidecek onlarca arkadaşım vardı. Yürüyüş başlayamadan polis engelinin haberleri geldi hemen. Valilik, Ramazan ayını gerekçe göstererek, öncesinde de hiçbir uyarı yapmaksızın yürüyüşü yasaklamıştı. Yasaklamakla da kalmadılar, orada bulunan on binlerce sivil insana gazla, plastik mermilerle, TOMA’larla saldırdılar. Aralıklarla, tam 3.5 saat boyunca! Daha dün aşkla, aşk için yürümüşüm, bugün sevdiğim insanlara, kalben bir olduğum insanlara saldırmalarını izledim. Onur Yürüyüşüne değil, aşka saldırdılar! Taksim’de aşk değil, polis devletinin şiddeti yürüdü!
AKP’nin genel seçimler öncesinde hazırladığı bir broşür vardı. O broşürde aynen şu cümle geçiyor: “Türkiye Ramazan ayı ortasında Gay Pride yapılabilinen bir ülke.” Onur Yürüyüşü her yıl Haziran ayının son Pazar günü yapılır. Geçen yıl da Ramazan ayındaydık, bu yıl değişen ne? “Muhafazakâr insanların daha görünür olması” muhafazakâr olmayanların hayat tarzına müdahale edilebileceği anlamına mı geliyor artık? Geliyormuş demek ki. Seçimler bitti ya, o hesap.
İnsanların aşk özgürlüğü Ramazan’ın hassasiyetine termiş. Ufacık kızlarla evlenen, kadınlara düzenli olarak şiddet uygulayan, tecavüz eden erkekler hassasiyetinizi bozmuyor mu? Tecavüze uğrayan hayvanlar hassasiyetinizi bozmuyor mu? “Demokratik haklarını” kullanarak DAEŞ propagandası yapan eylemciler hassasiyetinizi bozmuyor mu? Sünni Müslümanlığı yaymak için cihat yapan, kafa kesen, tecavüz eden, insanlığın yüzkarası DAEŞ hassasiyetinizi bozmuyor mu gerçekten? Gerçek İslam bu değil! Peki kardeşim değil, o halde biz neden gerçek İslam’ın hoşgörüsünden nasiplenemiyoruz? Var mıdır bir açıklaman?
28 Haziran 1969, sabaha karşı saatlerde, polis New York şehrinde yer alan Stonewall Inn barına baskın düzenledi. Bu bar eşcinsel topluluk içerisinde bile marjinalize edilen transseksüellerin, efemine erkeklerin, erkek seks işçilerinin vakit geçirdiği bir bardı. 1960’ların sonlarına kadar eşcinsellik Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından zihinsel bir hastalık olarak tanımlanırken, eşcinsel sekse müebbet hapse kadar ceza verilebiliniyordu. 1960’ların ortasından beri de New York polisinin eşcinsel barlara baskın için kurduğu bir tim vardı ve bu tim yaptığı baskınlarda yüzlerce insanı tutuklamıştı. Fakat Stonewall Inn baskınında 13 kişinin tutuklanması, haksızlığa uğrayan kitle için son damlaydı. O gece yaşananları anlatan bir gazeteci, polisin döverek gözaltına aldığı bir kadının, ekip arabasına binmeden önce sokakta durup olayı izleyen insanlara “neden bir şey yapmıyorsunuz?” diye bağırdığını anlatıyor.
Polisin bu sefer saldırdığı kite, arka sokakların örgütlü ve isyankâr insanlarıydı. Saldırıya uğrayan kitle, saldırı sonrasında önce kendi toplulukları arasında örgütlenerek, sonrasında da “neden bir şey yapmıyorsunuz” diye sordukları heteroseksüel halkı da yanlarına alarak tam 6 gün boyunca Stonewall Inn önünde eylem düzenlediler. ABD tarihinde Stonewall Ayaklanmaları öncesinde birçok bireysel direniş olmuş olsa da, LGBTİ haklarının kazanılmasında bu direniş başlangıç olarak gösterilir.
Bu direnişten sonra birçok LGBTİ örgütü ve basın kuruluşları kuruldu. 28 Haziran 1970’de ise Stonewall Ayaklanmasını anmak için ilk “Gay Pride” düzenlendi. Bu fikri öne süren Craig Rodwell, Fred Sargeant, Ellen Boridy ve Linda Rhodes yürüyüşün motivasyonunu şöyle açıklamışlardı: “Bu yürüyüş, daha çok insana ulaşabilmek, temel insan haklarımızın kazanımı için verdiğimiz mücadeleyi tarihte ve dünyada tanımlayabilmek, fikirlerimizi yayabilmek için yıllık bir hatırlatma yürüyüşüdür.”
Bu yürüyüş insanların yasal olarak aşk yaşabilmeleri adına verdikleri mücadeleyi hatırlamak, bugüne kadar elde edilen kazanımları kutlamak, bu mücadelede yaşamını kaybetmiş insanları anmak ve bu mücadelenin devam edebilmesini sağlamak için var.
Dünyada hâlâ 11 ülkede eşcinseller idam cezasıyla katlediliyorlar. 77 ülkedeyse idam cezası olmasa da müebbet hapse kadar cezası var.
Neden bir şey yapmıyorsunuz?
Profil fotoğraflarını gökkuşağı renklerine bürümekle çözülmüyor bu işler. Profili gökkuşaklı “delikanlılar” i.ne kelimesini hakaret olarak kullanabiliyorlar hâlâ. Cümlelerini sonuna “amk” yazmadan bitiremiyorlar. Fotoğrafları değil, önce kalpleri boyamak lazım gökkuşağı renklerine. Sonra diyolagları, sokakları, yasaları...
Bugünün Taksim’i, 1969’un Stonewall’u olsun. “Eşcinsel değilim ama destekliyorum” değil, “velev ki i.neyiz” desteğimiz olsun. Gereği budur çünkü. Onlar alışana kadar her gün bağırmak gerek, “velev ki i.neyiz, alışın her yerdeyiz!”
@DilaraGurcu