Laikliği savunanların gözaltına alındığı günümüz Türkiye'sinin hâli malum. Bizzat bu dönemde bilime, sanata, mantığa sarılmamız gerektiğinden mütevellit, iyice inançsızlık ve ifade özgürlüğü mecralarına odaklandım son zamanlarda. Bu alanda aktif bir mücadele gösteren örgütlenmelerden biri de 2014 yılında kurulan Ateizm Derneği. Yaklaşık iki yıldır başkanının bir kadın olduğunu öğrenir öğrenmez Zehra Pala ile iletişim kurdum. Ateizm Derneği neler yapar, Türkiye'de ateist olmak ne demektir, Ateizm ve feminizmin ilişkisi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik kendisiyle.
Hangi alanlarda faaliyet gösteriyorsunuz?
Daha çok huhuki alanlarda faaliyet gösteriyoruz. Bize başvuru yapmaktan, destek almaktan çekinmeyen kişilere elbette. İnançsızlığından dolayı haksızlığa uğramış, hakaret etmediği hâlde 216/1 ve 216/3'ün gazabına uğramış kişilere hukuki destek veriyoruz. Bunların haricinde ateizm, ateistler ve/veya non-teistler hakkında yayılmış olan bilgi(!) kirliliğini de temizlemeye çalışıyoruz.
“Destek almaktan çekinmeyen kişiler" derken? Hukuki olarak destek almaktan çekinen kişiler de oluyor mu?
Evet, maalesef. Bu kişiler ya dava açıp "mimlenmek" istemiyor ve susmayı tercih ediyorlar ya da dava açmak istiyor; ama başlarına "bela" almak istemedikleri için Ateizm Derneği ile yola çıkmak istemiyorlar.
Kurulduğunuzdan bu yana birçok saldırıya maruz kaldığınızı biliyorum. Saldırılara karşı hukuki işlem başlatıyor musunuz?
Açtığımız 10 kadar davamız var. Çağrı merkezimizi arayıp hakaret ve tehdit edenler, toplantılarımıza gelip huzursuzluk çıkarmaya çalışanlar oldu. Bu kişilere dava açtık, davalarımız hâlâ sürüyor. Üyelerimizden bir öğretmen okulda ateist olduğu için darp edildi. Dava açtık ve kazandık. Şeriat Derneği başkanı bir video çekiminde derneğimizi, ateistleri ve özellikle derneğimizin eski başkanı Tolga İnci'yi hedef göstererek tehdit etti. O davayı da kazandık. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlardan dava açılan kişiler var. Herhangi bir dine hakaret içermeyen, ifade özgürlüğü kapsamına giren başvuruları dikkate alıyoruz. Bir din adamı ateistler için "Onların babaları şeytandır! Şeytan bile onlardan daha temizdir, hiç değilse Allah'a inanır" gibi bir cümle kurmuştu. Dava açtık ve dava düştü. "Din adamı olduğu için Kuran'dan örneklerle bu tarz açıklamalarda bulunabilir" benzeri bir açıklama gelmişti mahkemeden. Laik bir ülkede sanki şeriat ülkesindeymişiz gibi bir cevap... Hem de mahkemeden!
Bazı inanlar için ateizm bir hakaret olarak algılanıyor. Bu konudaki görüşünüz nedir?
Kuruluş amaçlarımızdan biri de bu. Ön yargılar kırıldığı sürece, insanlar bilinçlenecek. Eski başkanımız Tolga İnci bir televizyon programında "Sanki Allah var da biz inanmıyormuşuz gibi" demişti. Baya tepki topladı. Biz de bu sözü kullanmaya başladık. Bir üyemiz sosyal medya hesaplarında "Allah var da biz mi inanmadık?" diye bir görsel paylaşmıştı. Ona dava açıldı. Ortada hakaret ya da aşağılama yok mesela; ama bu dahi dava açma konusu olabiliyor. CNN Türk'te ben ifade özgürlüğü kısıtlamamızdan bahsederken "biz ateistler olarak; Allah yok, din yalan dediğimizde dahi suçlanıyoruz” dediğimde tepki almıştım. "Biz kendimizi nasıl ifade edeceğiz? İnanmıyoruz, ateistiz!" dediğimde; Mirgün Cabas şakayla karışık "O zaman afedersiniz ateistiz" deyin demişti. Traji komik ama o hâle getirilmeye çalışıyoruz. Ben yine de Ateizm Derneği olarak bu konuda çok yol katettiğimizi düşünüyorum. Merak edip toplantılarımıza gelen Müslümanlar oluyor. Toplantı sonrası özür dileyip "Biz böyle tahmin etmemiştik, umarız derneğiniz hep açık olur ve bizim gibi yanlış bilgilendirilen kişiler de aydınlanırlar" diyenler oldu. Tanıdığımız, ailesinden ve çevresinden “dinsiz” olduklarını saklayan insanlar vardı. Bu kişiler ailelerine, arkadaşlarına “dinsiz” olduklarını söylemeye başladılar. Bizler dile getirmeye başladıkça insanlar da alışacak. Sorumluluk bizlerin.
Ateizmin feminizm ve LGBTİ+ hareketi için önemi nedir sizce?
Sıkıntılarımızın ortak noktası önemli. İnsan hakları, ifade özgürlüğü ve ötekileştirilme. Üç kimliği yan yana gördüğümde şu an ilk aklıma gelenler bunlar. Ben hep şunu söylüyorum; ne kadar farklı olduğumuzun önemi yok. Ortak noktalarda birleşelim ve sorunları birlikte çözelim. Ortak bir sorun varsa ne kadar farklı olurlarsa olsunlar, insanlar birlikte hareket edebilir. Sonuç herkes için iyi olacaksa neden "sen inanmıyorsun" ya da "inanıyorsun" diye birbirimizi yerelim ki?
Bazı Müslüman feministler, dinin erkekler tarafından çarpıtıldığını, aslında hem inançlı hem de feminist olmanın olası olduğunu savunuyorlar. Sizce bu iki kimliğin birlikte mücadele yürütmesi mümkün mü?
Kesinlikle katılmıyorum. İlhan Arsel'in Şeriat ve Kadın diye bir kitabı var. Okuyup kendileri karar verebilirler.
Peki bu söyleminiz biraz dışlayıcı değil mi? Sonuçta onlar da dinin algılanması konusunda bir dönüşüm yaratmaya çalışıyorlar.
Aslında dışlayıcı değil, gerçekçi bir cevap. Bu kadınlar din baskısı altında ezilmeyi artık istemedikleri için mi baş kaldırıyorlar, yoksa erkek baskısı yüzünden mi? Birincisiyse zaten dini sorguluyorlardır, İslam ile değil, din ve kadın haklarıdır mücadelesidir. İkincisiyse sizin üzerinde durduğunuz ve yukarıda verdiğim cevap. Ancak, şu ayrıntıyı da atlamamak gerek; bu kadınların içinde yaşadıkları fakat ifade etmekten çekindikleri sebepleri olabilir. Bunlara değinmem kendi savaşlarının "iç hukukunu" bozabilir. Bu sebeple çok açıklama yapmam doğru olmayabilir. Şunu belirtmek isterim ki; Müslüman feminist olan kadınların bir desteğe ihtiyaçları olduğunda seve seve, yapabileceğim her şeyi yapmaya hazırım. Haklarını aramalarını sonuna kadar destekliyorum. Asıl biz kadınların bu baskılara ses çıkartmamız ve "hayır" dememiz gerek. Savaşalım, yılmayalım. Kazanacağız!
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın halkın her kesiminden vergilerle fonlandığı, din derslerinin zorunlu olduğu, nüfus cüzdanında din hanesinin bulunduğu bir ülke sizce laik bir ülke midir?
Kişisel görüşüm: değildir, olamaz da. Hele şimdiki hükümetin tutumu Sünni Müslümanlar haricindeki herkes "öteki" gibi. Asla öteki olmayı kabul etmemeliyiz. Öteki olmayı kabul ettiğiniz zaman dibe doğru çekilirsiniz. Biz laik(!) bir ülkede laikliği savunan insanlarız. Nasıl öteki olmayı kabul edebiliriz ki?
Biraz da prosedürlerden bahsedelim. Nüfus cüzdanındaki din hanesinden dini sildirme prosedürü nedir?
Bir devlet dairesinde yapabileceğiniz en kısa işlem! Çünkü kuyruk yok! Hazır bir dilekçe var, onu veriyorsunuz. İki de fotoğraf. Ücreti sanırım 7 TL. 10 dakikada yeni kimliğiniz elinizde.
Peki ölüm sonrası cenaze ve tören işlemleri nasıl? Yani örneğin ben bir ateist olarak dini tören olmadan, kendi talep ettiğim şekilde gömülebiliyor muyum? Ya da bir Hristiyan ölüm sonrası kremasyon talep edebiliyor mu?
Cenaze işlemleri hâlâ sorun maalesef. Türkiye'de eskiden krematoryum varmış. 1982 yılında kapatılmış ve hâlâ kapalı. Sivas'ta Kalvox isimli bir firma ile görüşmelerimiz var. Krematoryum yaptılar. Onlarla ve diğer din grupları ile birlikte yapılabilecekleri tartışıp yola koyulacağız. Her ateist ya da non-teist kişi ille de yakılmak istemiyor. Kadavra olarak bağış yapan, organ nakli talep edenlerin sayısı da oldukça fazla. Türkiye'de defin işlerinizin İslam'ın gerektirdiği gibi yapmak istemediğinizi vasiyet olarak da bıraksanız, işleme sokulmuyor. Çünkü vasiyetiniz siz öldükten sonra açılıyor. Bu sebeple evliyseniz eşiniz, değilseniz aile büyüklerinizin istediği şekilde gömülüyorsunuz. Mehmet Pişkin geliyor ilk aklıma. Belki YouTube'da videosunu izlemişsinizdir. İntihar etmeden önce talebini videoya çekmişti. Yine de İslami tören ile gömüldü.
Son olarak bu röportajı okuyan ve Ateizm Derneği'ne üye olmak isteyenler için sorayım, üyelik ya da gönüllük için ne yapmaları gerek?
Üyelikler için ayrı, gönüllü olmak için ayrı kollarımız var. Üye olmaktan çekinen ama derneğe destek olmak isteyen kişiler gönüllü olarak bize destek verebilirler. Dünyanın neresinde olursanız olun... Her iki bilgiye de web sitemizden ulaşabilirler. Üyelik için bu link gönüllülük için de bu link var. Derneğimiz üyelik aidatları ve bağışlarla ayakta duruyor, bu link üzerinden de bağışta bulunmak isteyenler bağış yapabilirler.