AKP kurucularından Bülent Arınç'ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a ve AKP yanlısı medyaya açık göndermeler içeren açıklamaları, bize yakın geleceğe dair neler söylüyor? Sorunun bir cümlelik yanıtı, 13 yıllık iktidarının sonunda AKP'nin kurduğu düzene, AKP'nin zirvesindeki isimlerin de isyan ettiğidir.
Sadece yapılan açıklamaların değil, tavırların da Erdoğan'a karşı kuvvetli mesajlar içerdiği gelişmelere tanık oluyoruz. Arınç'ın AKP, AKP medyası ve Erdoğan'ı hedef alan açıklamalarını; "CNN Türk'ün çok önemli olduğunu düşünüyorum. Reytingi en yüksek kanallar ambargolu, biz kendimizi hapsediyoruz" vurgusu eşliğinde, Erdoğan'ın savaş açtığı Aydın Doğan'a ait bir kanalda yapması muhalif söz ve eylemi bütünleştiriyor. Abdullah Gül'ün, Ankara katliamından PKK'yı da sorumlu tutan Erdoğan'ın "terör örgütü uzantısı" diyerek seçim yarışına girdiği HDP'nin eş genel başkanı Selahattin Demirtaş'ı arayarak başsağlığı dilemesi de aynı düzlemde dikkat çeken bir tavır olarak öne çıkıyor.
"Nereden nereye" diyerek üstüste koyacağınız iki noktanın karşısında sıralananlar, AKP'nin geleceğine ilişkin olarak ciddi bir fikir verecektir.
Evet, nereden nereye... AKP, tüzüğündeki kısaltılmış adıyla AK Parti, 14 Ağustos 2001'de, Necmettin Erbakan'ın "tek adam sultası"na isyan eden Milli Görüş içindeki "yenilikçiler" tarafından kuruldu. Yenilikçiler önce, Erbakan'ın adayı Recai Kutan'a karşı Abdullah Gül'ü Fazilet Partisi'nin genel başkanlığına aday gösterdiler. Gül seçilemedi, ancak 620 oy alan Kutan'a karşı 570 delegenin desteğini sağlayarak, Erbakan'ın partisinin artık bölündüğünü de ortaya koyan ciddi bir başarı kazandı.
İlk adımda parti içi mücadeleyi deneyen yenilikçiler, daha sonra Milli Görüş'ün o sıradaki örgütü olan Fazilet Partisi'nden ayrılarak AKP'yi kurmaya karar verdiler.
Kurucuların başındaki çekirdek ekipte yer alan üç kişi de Erbakan'ın yanında yetişen, ancak Erbakan ve çevresindeki "ak saçlılar"ın vesayetine itiraz eden Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Bülent Arınç'tı. Ekipteki diğer isim olan Abdüllatif Şener'in durumu ise malum; AKP'den kopmasının ve kapasitesi konusunda vahim değerlendirme hataları yaparak kurduğu yeni partiyle başarısızlığa uğramasının üzerinden yıllar geçti.
14,5 yıllık tarihinin 13 yılını iktidarda geçiren AKP'de vazo çatladı ve kurucu çekirdekteki üç isimden ikisi, Arınç ile Gül, "Erdoğan'la buraya kadar" dediler ve bu pozisyonlarını giderek daha açık ifade ve tavırlarla netleştirdiler.
Arınç'ın, CNN Türk'te Hakan Çelik'in sorularını yanıtlarken kuruluş dönemine ilişkin kullandığı ifade, daha önce yine Erdoğan'a açık gönderme içeren "Biz'dik ben olduk" sözlerini tamamlar nitelikte:
"Bizim yola çıktığımızda şahsi meseleler bir kenarda kalmıştı ve önde kim varsa konuştuğumuz şuydu. Sen eşitler arasında birincisin, ben eşitler arasında birinciyim. Bu kadar, bir ekibiz, kadroyuz. Omuz omuza vereceğiz ve korkmadan yolumuza devam edeceğiz."
Parlamenter sistemin doğuşunda başbakanın konumunu da Latince işaretleyen "primus inter pares / eşitler arasında birinci" ilkesinin, bugün ne kadar gerçekçi bir özlemi yansıttığı tartışılabilir. Ancak elbette Arınç bu ifadesiyle, "tek adam vesayetine karşı çıktıkları yolda tek adam vesayetine döndüklerini" ima ediyor.
CNN Türk'teki "Birlikte siyaset yaptığımız insanlarla aramıza buzdan duvarlar girdi, birilerine sevgimde azalma olabilir" sözleri de Erdoğan ve son dönemdeki yakın ekibine mesajlar içeren Arınç, AKP yanlısı medyanın yanı sıra hükümetteyken yıllarca bakanlığına bağlı olan TRT ve Anadolu Ajansı'nın da kendisine ambargo uyguladığını açıklayarak "yandaş medya" eleştirilerini sahiplenmiş oldu. Arınç'ın "Adımın üzerine soru işareti koymaya utanmıyor musunuz? Yeni yetme zıpır güruh! En yüksek reytingli kanallara ambargo koyarak kendimizi hapsediyoruz" sözleri eşliğinde yandaş medya eleştirisi yapması, Türkiye'deki medya ve ifade özgürlüğünün nasıl ve hangi düzeylerde ayaklar altına alındığının önemli göstergelerinden biri olarak da okunmayı gerektiriyor.
AKP yanlısı medyada gücün dilini inşa eden görevli "gazeteciler" ve yazarların kılıf uydurmakta sınır tanımadıklarını biliyorum. Ancak onları ömür boyu utandıracak sicillerine partiyle özdeşleşmiş bir AKP kurucusunun isyanı da eklenmiş bulunuyor.
Arınç'ın kendisine ambargo uygulamasını "hicran" olarak vurguladığı TRT ve Anadolu Ajansı halen Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'a bağlı. Günlüklerini tutacak kadar Erdoğan'a yakın bir isim olan ve Cumhurbaşkanı'yla ilişkisini "baba-oğul ilişkisi gibi" tasvir eden Akdoğan'ın, Arınç'a Erdoğan'dan habersiz ambargo uygulattığı düşünülemez. Nitekim, bir dönem Akdoğan'a "AKP'deki yeni yetmeler" olarak isim vermeden göndermeler yapan Arınç da, söz konusu ambargoların "birilerinin talimatıyla" yapıldığını belirtiyor, "seçıimden sonra daha çok konuşacaklarını" vurguluyor.
Aslında AKP yanlısı medyada Erdoğan'a bakarak yapılan yayınların, Arınç'ları ve Gül'leri de epeydir sansürlediği yeni bir bilgi değil. Erdoğan'a en yakın gazetelerden Star'daki yazı işleri müdürlüğü görevinden yayın politikasına isyan ederek ayrılan Doğan Ertuğrul, T24 Yazı İşleri Müdürü Hazal Özvarış'a yaklaşık 1,5 yıl önce verdiği ve 5 Mayıs 2014'te yayımlanan söyleşide oralarda gazeteciliğin nasıl cereyan ettiğini açıklamıştı.
"Doğan Ertuğrul: Star'da Başbakan rahatsız olur diye Gül sansürlendi, Cem Yılmaz'a yasak tartışıldı!" başlığıyla yayımlanan o söyleşiyi şuradan okuyabilirsiniz.
Erdoğan, Gül ve Arınç'ın ilişkilerinde kopmaya varan süreç de, bu köşede daha önce yayımlanan şu yazılarda ayrıntılı olarak anlatılıyor:
- 25 maddede Arınç'ın Erdoğan'a resti ne anlama geliyor, neler olabilir?
- Erdoğan'a rağmen, Erdoğan'ın hoşlanmadığı, Erdoğan'ı tedirgin eden şeyler oluyor...
- Yepyeni Türkiye: Arınç, Erdoğan'ın 'anayasa suçu' işlediği mesajını veriyor!
"Alo Fatih" hatlarını geçelim. Televizyon ve gazetelerde Tayyip Erdoğan ve Erdoğan'ın talimatıyla Akdoğan'ın hangi ambargoları uygulattığı tapere kaynak olan konuşmalarda "sahiplerinin sesinden" kayıtlı ve yandaş olmayan her mecrada dünya âlem okuyor.
Erdoğan'ın kontrol altındaki medyada "kardeşlik hukuku yürürlükte" iddiası altında ne kadar üzeri örtülmeye çalışılsa da, Gül'ün Erdoğan'la yolunun çoktan ayrıldığı bir sır değil. Başkanlık sistemi ısrarından baskı düzeninin inşasına ve yolsuzlukların üzerinin örtülmesine uzanan süreçte epey sarsılan "kardeşlik", Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül kendisinden sonra AKP'nin başına geçmesin diye parti kongresini Cumhurbaşkanlığı'ndaki devir-teslim töreninden bir gün önceye aldırdığı anda toprağa gömülmüştü. Arınç'ın, Erdoğan'ın aksine, "Fethullahçı terör örgütü / FETÖ" adlandırmasına koyduğu mesafeyi ve "paralel devlet yapısı" ile mücadele edilirken "masumların rencide edildiğine" yaptığı vurguyu da not edelim. Peki nereye? Soru bizi; Erdoğan, Gül ve Arınç'ın, Fazilet Partisi'nden ayrılış sürecine götürüyor. Orada Erbakan vesayetine karşı ilk adımda denenen parti içi mücadele, ihtimal AKP'de Erdoğan vesayetine karşı denenecek. Arınç'ın açıklamalarında bu ihtimalin emareleri de var. Arınç, "AKP'nin içinden yeni bir parti çıkmasının yüzde 1 ihtimal bile olmadığını" belirtirken, dile getirdiği ağır eleştirilere parti içinde devam edeceklerini belli ediyor. Daha önce "AKP'yi birlikte kurduk, Türkiye'yi birlikte dönüştürdük" diyerek Erdoğan'a mesaj veren Gül'ün de, aynı çizgide olduğunu biliyoruz.
Arınç, AKP Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'na "güveninin yüzde 100 olduğunu" belirtirken de, Hüseyin Çelik, Ali Babacan gibi isimlere haksızlık edildiğini vurgularken de, parti içi mücadele hattında kaldıklarını belli ediyor.
Sonuç değişmezse ne olur?
Yine, ihtimal Fazilet Partisi'nde olan olacak, AKP içinden yeni bir parti çıkacak. Arınç'ın açıklamalarında bu ihtimal de şu ifadelerle yürürlükte:
"Yeni yetmeler diye tabir ettiğim zıpır bir grup, bunlar Ali Babacan'ı, beni, Hüseyin Çelik'i, Abdullah Gül'ü güçsüz hâle getirmek için, trollerden de istifade ederek, sahip olduğu gazetelerden yaylım ateşe tutuyorlar. Çatapatlar göğsümüze geliyor bazen. Ama bunun ülkeye ve partiye hiçbir faydası yok. (Abdullah Gül de) Benim gibi yapacak. Dua edecek AK Parti için. AK Parti'yi sahiplenecek. Yalnız şununla bizi imtihan etmesinler. 'Onlar zaten böyle bir şey yapmazlar' diye üstümüze geliyorlar. Ama şunu söylerlerse etkili olurlar, tavsiye etmem de. "Zaten bunların toplumda bir karşılığı yok Bir araya gelseler ne olacak, parti kursalar ne olacaklar" demeye kalkarlarsa başka türlü bir tepki verebiliriz." Ya yeni bir mutabakat, ya ayrılık; AKP'de vaziyet bu. Malum, "AKP'nin sessiz devrim yaptığı" Erdoğan'ın öne sürmekten hoşlandığı bir iddia. Erdoğan'ın AKP'si, buradan da tarihe yakalanan bir parti. "Devrim" kendi evlatlarını yiyor...