Polis, hükümetin protesto edilmesini 'kamu güvenliğini tehdit' olarak değerlendirip gözaltı yağdırıyor.
Önleme amaçlı gözaltı (yakalama), güvenlik güçlerince “durumları şüpheli görülen” kişilerin özgürlüğünün sınırlandırılması demektir. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nda düzenlenen “önleme yakalaması” için “bir suç işlenmesi” koşulu aranmaz. Jandarma ve polis zorunlu olması durumunda özgürlük kısıtlayıcı tedbirlere başvurabilir. Ancak burada temel ölçüt, “kamu güvenliği ve kamu düzeni”nin bozulması olasılığının ciddiyetidir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yurt gezileri ile bazı açılışlarda dikkat çeken seri gözaltıların tamamı “önleme” amacıyla yapılmış görünüyor. Polisin, “kamu düzeni” için “zorunlu” gördüğü bu gözaltı ve/veya yakalamalara konu olan kişilerin ortak özelliklerinin “hükümeti, AKP’yi veya Başbakan’ı protesto etmek” olduğunu söyleyebiliriz. Bir başka deyişle polis, Başbakan’ın ve hükümetin protesto edilmesini “kamu düzenini bozacak bir suç” olarak algılıyor ve özgürlük kısıtlayıcı tedbirlere başvurmaktan çekinmiyor. Polisin “kamu düzeni ve emniyeti açısından tehlikeli” bulduğu kişileri gözaltına aldığı ortamların açılış törenlerinden mitinglere ve üniversitelere kadar uzandığını görüyoruz. Örneğin, İstanbul Teknik Üniversitesi’nin açılışında (12 Eylül 2008) Başbakan’ı protesto eden 18 öğrenci gözaltına alınmıştı. Geçmişte kalan diğer bir örnek, Erdoğan’ın yeni tip karakol botu projesi için Tuzla’ya gidişi sırasında (3 Mayıs 2008) yaşanmıştı. Burada Başbakan’la görüşmek isteyen Limter İş Sendikası üyesi 5 kişi, peş peşe ölümlerin görüldüğü tersanelerde yaşananlarla ilgili olarak pankart açıp Başbakan’la görüşmek istediler ve gözaltına alındılar! Altı gezide 23 gözaltı! Başbakan’ın yerel seçim mitingleri ve açılışlar için gittiği kentlerde üç hafta içinde oluşan gözaltı bilançosunu şöyle özetleyebiliriz: - Başbakan, merakla beklenen Diyarbakır mitingi (21 Şubat 2009) öncesinde büyük güvenlik önlemleri alındı. Seçim otobüsü içinde Diyarbakırlıları selamlayan Erdoğan Kuruçeşme Kavşağı’nda bir grup tarafından protesto edildi. Bazı vatandaşlar yol kenarında Erdoğan için güvercinler uçururken protestocu gruptan 5 kişi polis tarafından gözaltına alındı! - Erdoğan bazı açılışlar ve halka hitap için gittiği (7 Mart 2009) Adana’da “suikast hazırlıkları içinde olduğu” öne sürülen 5 kişi gözaltına alındı. Gözaltı, kamuoyuna “suikast timi yakalandı” gibi başlıklarla yansıdı. Ancak gözaltına alınanlar daha sonra savcılıkça serbest bırakıldı. - Başbakan’ın miting için gittiği (8 Mart 2009) Mersin’de “yerindelik-keyfilik” tartışmalarına yol açan ilginç bir gözaltı olayı yaşandı. 11 Şubat 2006’da yine Mersin’de yapılan mitingde “Çiftçinin hali ne olacak? Anamız ağladı. Hangi yüzle geliyorsun buraya” diye bağırınca Erdoğan’dan “Ananı da al git” karşılığını alan çiftçi Mustafa Kemal Öncel, yaklaşık üç yıl sonra bu kez “önleme” amacıyla gözaltına alındı. Erdoğan’ın 8 Mart’ta kente gelişi sırasında tekrar protesto gösterisi yapmasından çekinilen Öncel polis tarafından bir süre “misafir” edildi ve daha sonra serbest bırakıldı! - Başbakan’ın miting için gittiği Aydın’da (9 Mart 2009) “Allah cezanızı seçimlerde verecek” diye bağıran 13 yaşındaki ilköğretim okulu öğrencisi M.S.Ö gözaltına alındı. Hastaneden darp raporu alan, savcılıkça serbest bırakılan ve babasıyla birlikte Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunan M.S.Ö, boynundaki kızarıklık ve çizikleri göstererek şu açıklamayı yaptı: Biz arkadaşlarla basketbol maçı için kapalının (spor salonu) önünde toplanacaktık. Ben erken gitmiştim, “Allah cezanızı seçimlerde verecek” gibi bir şeyler söyledim. O olaydan sonra beni yanına çağırdı korumalarıyla birlikte. Korumaları beni tartaklayarak seçim otobüsüne bindirdiler. Birinci basamağa çıktım. Başbakan Erdoğan sol elini enseme koydu ve sıktı. Ve orada tahribata yol açtı. Korumalar arkamdaydı. Birisi külotumdan çekiyordu. Vatandaşlar vardı etrafta. Ve sıktı. ‘Neden yapıyorsun, niye dedin’ gibi sorular sordu. Ben de söyledim. Ondan sonra ‘Bırakın gitsin’ dedi. Ama korumalar tartaklayarak aldılar beni. Etrafımda sadece vatandaşlar vardı. Bir tane çocuk bana vurdu. Başka tepki gösteren yoktu. Bir tane koruma polis arabasına bindikten sonra vurdu! - Erdoğan’ın ziyareti sırasında Aydın’da ilginç bir gözaltı operasyonu daha yaşandı. İkisi kadın üç kişinin gözaltına alındığı olayda gerekçe “Başbakan’a hakaret”ti. Erdoğan’ın hasta ziyareti için gittiği hastanenin yanındaki kuaförde 16 yaşındaki M.Ö ile 22 yaşındaki S.Y, “devlet büyüklerine hakaret etmek” suçlamasıyla gözaltına alındılar. - Başbakan Erdoğan’ı, hızlı tren açılışı sırasında (14 Mart 2009) konuşma yaparken “Zam, zulüm, işkence! İşte AKP” diye bağırarak protesto eden ve pankart açmak isteyen 8 ÖDP’li polis tarafından gözaltına alındı. ÖDP’li gençler daha sonra serbest bırakıldı. İktidar her rejimde var! Başbakan’ın gezilerinde önlem alan güvenlik güçlerinin, demokratik bir hak olan protesto eylemlerini “tehdit” gibi algılamalarının, temel hakların tartışmalı gerekçelerle kısıtlanmasının yanı sıra iki önemli boyutu daha üzerinde durmak gerekiyor. Birincisi; bu gözaltılar, gösteri ve protesto hakkını kullanmak isteyen vatandaşları “sindiriyor”, onlar üzerinde “caydırıcı” bir etki yaratıyor. İkincisi; güvenlik güçlerinin Başbakan’ın zaman zaman sergilediği hoşgörüsüz tutumdan da cesaret alarak yarattığı görüntüler, hem Erdoğan, hem de ülke için övünülecek bir görüntü yaratmıyor. Türkiye, gösteri ve protesto hakkının kullanılması için tehlikeli bir ülke olmamalıdır. Başbakan ve İçişleri Bakanı, seçim gezilerinde sayıları giderek artan “olağan şüpheliler” üzerinde düşünmelidir. Klasik demokrasinin temel ölçütü “çoğunluğun yönetim hakkı” ile sınırlı sayılamaz. Tartışmasız bir demokraside bu ölçütü tamamlayan temel ilke “azınlığın korunması”dır! Unutmamak gerekir ki, iktidar her rejimde, muhalefet ise sadece demokratik olanlarında bulunur!