Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na cevap verirken, yaklaşık dokuz yıldan beri oturduğu Başbakanlık koltuğundaki önemli açıklamalarından birini yaptı. Erdoğan, “dindar bir gençlik yetiştirmek” istediklerini söyledi. “Muhafazakâr, demokrat ve dindar...” Başbakan, bu konuşmasından bir gün önce Prof. Eser Karakaş'ın Star gazetesinde yayımlanan yazısını okudu mu, bilmiyorum. Erdoğan Hükümeti'nin, bugün CHP milletvekili olan emekli büyükelçi Rıza Türmen'den sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yargıç olarak gönderdiği Işıl Karakaş'ın da eşi olan Eser Karakaş, liberallerin bilinen temsilcilerinden biri. Eser Karakaş, Mehmet Altan'ın Star'dan gönderilmesi üzerine yazdığı yazıda ifade ettiği üzere, AKP'yi destekleyen bir isim. Kendi ifadesine göre; AKP'yi yaptıklarından dolayı destekleyen, yapmadıklarından dolayı eleştiren bir isim. T24'te “Devlet dindar nesil yetiştirmeye kalkarsa...” başlığıyla verdiğimiz Karakaş'ın yazısında iki önemli noktanın altını çiziyordu. Başbakan'ın bir gün sonraki açıklamasıyla şaşırtıcı bir karşıtlık içeren Karakaş'ın, Star'da “Devlet ve muhafazakârlık” başlığıyla yayımlanan (31 Ocak 2012) yazısından bazı satırları hatırlayalım: “... Peşinen, toplumun bütününü muhafazakârrlaştırma, üstelik devlet marifetiyle muhafazakârlaştırma projesinin çıkmaz bir sokak olacağını düşündüğümü belirtmek istiyorum. Muhafazakâr eğilimli siyasal iktidarın siyasi projesi çok geniş muhafazakâr kesimin ve başka mağdurların önündeki kamusal engelleri ortadan kaldırmak olmalı, yeni sınırlayıcı düzenlemeler değil. Toplum daha da muhafazakârlaşabilir, bu sosyolojik bir süreç olabilir, ama bu sürecin motoru devlet, yani hukuk olmamalı, rahat bırakılan toplum kendi dinamiklerini kendisi devreye sokmalıdır. Dindar nesiller yetiştirmek istemek bireylerin, ailelerin, fertlerin derneklerin, sivil toplum kurumlarının haklı ve doğal özlemi olabilir.Ama bu özlem devlet müesseseleri marifetiyle hayata geçirilmek istenirse ileride maraza çıkabileceğini görmek için müneccim olmaya gerek yok. Muhafazakâr toplum ideali herkesin muhafazakârlık temelinde benzeşmeye başladığı bir toplum idealidir; liberal toplum ise herkesin özgürce kendisi olabildiği bir toplum.Hangisini tercih edeceğiz? Türkiye er ya da geç bu temel soruya bir cevap verecektir.” Karakaş'ın “Hangisini tercih edeceğiz” sorusuna Başbakan Erdoğan AKP İl Başkanları Toplantısı'nda kuvvetli bir yanıt verdi. Ve arka arkaya gelen bu yazı ve açıklamaya bakılırsa, Eser Karakaş'ın söz ettiği liberaller, artık AKP'yi yapmadıklarından dolayı değil, yaptıklarından dolayı da eleştirmeye başlayacaklar. Dünyadan bakınca Türkiye gençliğinin durumu Başbakan'ın, liberaller ile AKP arasındaki yol ayrımında önemli dönemeçlerinden biri olacağı anlaşılan “dindar gençlik” hedefini, devletin halen nasıl bir nesil yetiştirmekte olduğuna ilişkin objektif karşılaştırmalar ışığında da değerlendirmek gerekiyor. Bunlardan sonuncusu, dün Vatan'da yayımlanan Dünya Bankası'nın raporu. Kıvanç El'in haberleştirdiği rapor için Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer “İbretlik tespitler var. Kendimi kötü hissettim ama herkes okumalı” değerlendirmesini yapmış. Rapor, özetle, Türkiye'deki standart eğitimin sorunlarının özel ders ve dersaneleri nasıl zorunlu kıldığını, Türkiye'nin eğitime aynı miktarda para harcayan Macaristan'ın iki okul yılı geride bulunduğunu, öğretmenlerin işe geç kalma ve gitmeme konularında OECD rekoru kırdıklarını ve öğretmen kalitesinin düşük göründüğünü tespit ediyor. Nasıl bir gençlik yetiştirdiğimize ilişkin ikinci rapor, Türkiye'nin de katılımcıları arasında bulunduğu Öğrenci Başarılarını Değerlendirme Programı (PISA) tarafından yayımlandı. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından 15 yaşındaki öğrenciler için hazırlanan PISA programının sonuçları, “okuma becerileri”, “fen okuryazarlığı” ve “matematik okuryazarlığı” alanlarında katılımcı ülkelerdeki eğitimin niteliği hakkında karşılaştırmalar yaparak güvenilir veriler sunuyor. Bu verileri ve yorumlarını Milli Eğitim Bakanlığı'nın internet sitesinde de izleyebilirsiniz. Başbakan'ın “Dindar gençlik yetiştirmek istiyoruz” derken cevap verdiği CHP'nin 12 Haziran seçimleri öncesinde açıkladığı “Eğitim” raporunda da PISA verileri, Türkiye'deki eğitimin analizinde önemli bir hareket noktası olarak alınmış. 1997'den beri üç yılda bir öğrencilerin başarılarını değerlendiren PISA verilerini içeren son rapor 2009'da yayımlandı. PISA 2009 raporuna baktığınızda Türkiye adına gerçekten vahim bir tabloyla karşılaşıyorsunuz. Türkiye, üç alanda da (okuma becerileri, fen okuryazarlığı, matematik okuryazarlığı) 34 OECD ülkesi arasında 31 ve 33. sıralarda bulunuyor. Türkiye'nin bu alanlardaki sıralaması, PISA projesine katılan 65 ülke arasında 41 ve 43'üncülüğe düşüyor! Prof. Sencer Ayata başkanlığındaki CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu tarafından hazırlanan “Eğitim” raporunda, PISA verilerinin, Türkiye'yi, eğitimde eşitsizliğin en yüksek olduğu ülkelerden biri olarak gösterdiği üzerinde de duruluyor. Eşitsizlik; hem daha başarılı olan Anadolu ve Fen liseleri ile diğer devlet okulları arasında, hem de bölgeler arasında tespit ediliyor.T24 yazarlarından Vedat Özdan da, 25 Ocak'ta yayımlanan yazısında PISA 2009 sonuçlarına dikkat çekiyor ve Türkiye'nin son satırlarında yer aldığı sıralamanın tepesindeki ülkelere dikkat çekerek “Asya'nın başarısı tesadüf mü” diye soruyordu. Eğitim, TÜSİAD'ın 20 Ocak'ta yapılan 42. Genel Kurulu'ndaki konuşmaların da temel konusuydu. TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, eğitimde reform olmadan Türkiye'nin “orta demokrasili” ve “orta gelirli” bir ülke olmaktan kurtulamayacağının altını çizdi. TÜSİAD Genel Kurulu'nda dikkatle izlenen bir sunum yapan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da katıldı bu vurguya ve “Uzun vadede cari açığın kapanması eğitim reformuyla gerçekleşecek” dedi.'Devletli' muhafazakârlık 'seküler' ittifak yaratabilir Erdoğan'ın hedefi, Eser Karakaş'ın ifadesiyle siyasi alanda nasıl bir “maraza” çıkarır, önümüzdeki dönemde göreceğiz. Ancak dünya ligine çıktıklarında, Türkiyeli gençlerin “devlet tarafından dindar olarak yetiştirilmekten” çok daha ciddi sorunları olduğu görülüyor. Erdoğan'ın “dindar gençlik yetiştirme” hedefi, sandığa giden ve kullandığı oy geçerli sayılan seçmenlerin yaklaşık yarısının desteğini alan AKP'yi bu “kitle”den hangi oranda uzaklaştırır, bilmiyorum. Ancak dindar gençlik mühendisliğine soyunan Erdoğan, karşısında liberalleri de kapsayan bir “laik” cephe bulabilir. CHP muhafazakârlığı nasıl vaktiyle liberaller ve solun bir kesimini AKP ile yakınlaşmaya ittiyse, AKP'nin “devletli” muhafazakârlığı da seküler bir ittifak yaratabilir. Bu arada, kendisinin de sıralarından geçtiği imam-hatip okulu öğrencilerine “zenci” muamelesi yapıldığını söyleyegelen Erdoğan, eğer Müslüman ve Sünnî olmayanları “zenci” olarak görmüyorsa belki “dindar gençlik yetiştirme” sürecinde açıklar... Neden devletin 41 yıl önce kapısına kilit vurduğu Heybeliada Ruhban Okulu açılmıyor? Neden cemevlerini ibadethane sayacak bir yasal düzenleme yapılmıyor? Neden Alevi çocuklara din derslerinde Sünnî inancı dayatılıyor? Neden inançsız olanları da kapsayan “zorunlu” din dersleri darbe anayasasının kutsal emaneti olarak korunuyor?