Ali Koç'un “ailevi nedenleri” gerekçe göstererek Fenerbahçe yönetiminden ayrılması, beni yıllar önce okuduğum Suna Kıraç'ın biyografisi içinde bir kez daha gezdirdi.
Prof. Bilsay Kuruç'un “Mustafa Kemal Döneminde Ekonomi” kitabı (Bilgi Yayınevi / 1987) “1923'te Ankara'da kalmak ne demekti, bilir misiniz” sorusuyla başlar.
“Bir zamanlar Ankara” faslı açılınca, hatıra çok. Ben en ilginçlerinden birini, Rıdvan Akar'ın “Ömrümden Uzun İdeallerim Var” başlığıyla yayına hazırladığı Suna Kıraç'ın biyografisinde okumuştum.
1940'lı yıllar. Türkiye'nin ilk büyük holdingini kuran Vehbi Koç ve ailesi, Ankara'da, Atatürk Bulvarı üzerinde 278 numaralı Koç Apartmanı'nda oturmaktadır. Can Kıraç'a göre, Vehbi Koç'un en çok kendisine benzettiği çocuğu olan ve 36 yıl kendisiyle birlikte çalışan Suna Kıraç anlatıyor:
“Yenişehir'deki apartman hayatımız ise ayrı bir tarzdı. Yegâne asansörlü apartman olduğu için, Ankara'nın en şöhretli ve modern yapısı olarak ün salmıştı. Vekil vükela bizim apartmanda kiracı olmayı tercih ederlerdi. Başbakan Şükrü Saracoğlu ve Gümrük Bakanı Saffet Arıkan bizim apartmanda kiracı olarak otururlardı. Devletin zirvesindeki o insanların da gayet gösterişsiz bir yaşam tarzları vardı.
(...)
Nereden nereye... Torun Rüşdü (Saracoğlu), oynaması için devamlı bizim arka bahçeye getirilirdi. Sevgi (Gönül) ve ben, kendimize göre ablası olarak Rüşdü ile oynar ve bu sevimli çocuğu sıkıştırırdık. Sonra yıllar geçti, Rüşdü Merkez Bankası Başkanlığı'na atandı. Hiçbir zaman sevgide, saygıda kusur etmedi. Kader bizi yine birleştirdi. Rüşdü, Koç Holding'de Bankacılık ve Finansman Bölümü Başkanı oldu.
Sonraları Gümrük ve Tekel Bakanlığı yapacak olan Emin Kalafat ile ilk spor spikerlerinden Sait Çelebi, yine bizim apartmanın sakinlerindendi...”
Ankara'da “yegâne” asansörlü apartman olan Yenişehir'deki binada komşu olanlara bakar mısınız; ülkenin Başbakanı, bakanları, en büyük işadamı ve aileleri.
Suna Kıraç'ın biyografisi, gerçekten ilginç ayrıntılarla dolu. Vehbi Koç'un sade hayat tarzının zaman zaman yanındakiler için külfet olduğundan söz eder Suna Kıraç. Verdiği örnek ilginçtir; zira ülkenin buzdolabı da üreten en varlıklı işadamı, yazlığına giderken kışlık evindeki buzdolabını da taşımakta, sonra geri getirmektedir! Sonunda holding yöneticilerinden Cengiz Solakoğlu dayanamaz ve Vehbi Koç'un yazlığına bir buzdolabı gönderir. Koç, “Sen benim yaşamıma niçin karışıyorsun” diye payladığı Solakoğlu'ndan “Kışlık evinizdeki buzdolabını yazlığınıza taşıdığınız duyulursa, biz yazlıkçılara nasıl buzdolabı satarız” karşılığını alınca, üstelemez.
İstanbul'da kolej yıllarını anlatırken Engin Cezzar ve Genco Erkal'a da uzanan arkadaş ortamı için “Hafif sol espride yaşıyoruz” diyen Suna Kıraç, Yaşar Kemal'den bir hatıra da aktarır:
“Solculuğa heves eden, ancak servetin her türlü imkânlarından yararlanan bir gruptuk. Evlendikten sonra bir akşam İnan'la birlikte Divan Oteli'nin barında Yaşar Kemal'e rastladık. İnan'a 'Damat! Kızımızı tam komünist yapacaktık elimizden aldın' diye takıldı. Yaşar Kemal'i hâlâ çok severim. Birlikte çok güzel anılarımız vardır.”
Evet, Ali Koç diyorduk. Ali Koç'un, halası Semahat Arsel'in “Artık bırakmalısın” sözleri üzerine Fenerbahçe yönetiminden ayrıldığı yolunda haberler çıktı.
Cüneyt Arcayürek, 23 Mayıs'ta Cumhuriyet'te “ilkokul çağını Ankara'da birlikte yaşadığını” vurguladığı Rahmi Koç ve çocuklarından söz ederken, ailenin futbol dünyasındaki saldırılardan rahatsız olduğunun altını çiziyordu. Fenerbahçe'nin şike davasının odağında bulunmasının da Ali Koç'un klüp yönetiminden ayrılmak için “ailevi” gerekçelerini güçlendirdiğini düşünmememiz için bir neden bulunmuyor.
Kulüp yöneticisi olmak, Koç ailesinin daha önce de gündemine gelmiş ve sorun yaratmış bir konu. Suna Kıraç, yıllar önce, kamuoyuna yansımış bu konuyu, biyografisinde ayrıntılarıyla anlatıyor. Bu kez konu Galasaray:
“İnan'ın yaşamına ve tercihlerine her zaman saygılı oldum. Onun sadece bir isteğine karşı çıktım ve muhalefet ederek engellediğim tek konu Galatasaray oldu. Bugün Galatasaray'ın 'duayen' isimleri arasında adı geçen İnan'ın GS Futbol Kulübü başkanlığına ben engel oldum.
1979'da Selahattin Beyazıt, Galatasaray başkanlığı için listesini hazırlarken İnan'a 'Galatasaray'da bir ilke daha imza atalım. Listemiz seçildiğinde sen başkan olacaksın, ben de yönetim kurulu üyeliği yapacağım. Çünkü değişik yapıda bir adamsın ve Galatasaray'a faydalı olabilirsin' demiş. İnan heyecanla eve geldi. Rahmetli Abdi İpekçi'nin söylediği bir söz hep aklındaydı. Abdi bey, 'bana bir gün başbakanlık teklif etseler, bir de Galatasaray Kulübü başkanlığı teklif etseler, Galatasaray kulübü başkanı olmak isterim, başbakan olmak istemem' demişti. O da bir Galatasaraylı'nın ulaşabileceği bu en güzel mevkinin heyecanını duyuyordu. Konuyu akşam yemeğinde açtı. Ona sadece 'böyle bir şey yaptığın takdirde ayrılırız, boşarım seni' dedikten sonra yemekten kalktım ve uyumaya gittim. İnan öylece kalakalmıştı.
İnan bu sert çıkışımı işyerinde yaşadığım bir tatsızlığa yormuş. Ertesi sabah kahvaltıda konuyu yeniden açtı. Son söyleyeceğimi dobra dobra baştan söyleyerek konuşmaya başladım. Dedim ki:
'Öncelikle bir maç kazanacaksınız, herkes pohpohlayacak, ama kaybettiğiniz takdirde de herkes küfredecek. Dolayısıyla bu küfür nedeniyle benim aileme de küfür edecekler. Koç'la Galatasaray birbirine karışır hale gelecek. Sana para kasası gözüyle bakacaklar. Alt tarafı 11 kişinin arkasından koşan bir adam durumuna düşeceksin. Ben bunu yanlış görüyorum. Buna girme. Kaldı ki çok popüler bir isim olursun ki aile bunu istemez.'
İnan'ın bütün hayalleri yıkılmıştı. Sonraları bu tepkime hak verdi. Selahattin Beyazıt İnan'a gönül koydu ancak her işte bir hayır olsa gerek ki İnan'ın Galatasaray camiasındaki vakıf faaliyeti ve etkinliği bu süreçten itibaren başladı.”
Peki, iddialar doğruysa, Ali Koç'a “artık Fenerbahçe'yi bırakmasını” neden babası Rahmi Koç veya Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan abisi Mustafa Koç değil de, halası Semahat Arsel söylemiş olabilir?
Yanıt, Suna Kıraç'ın biyografisinin eklerinde yer alan Vehbi Koç'un “Çocuklarıma Nasihat ve Tavsiyelerim” başlıklı vasiyet niteliğindeki ilginç mektupta bulunuyor. Onu da aktararak noktalayalım:
“1972 senesinde kurduğum Aile Komitesi devam etsin.
En büyük çocuğum Semahat Arsel bu komitenin başkanlığını yapsın. Görüşlerine inandığım, bugüne kadarki tutumu ile hepinizin birlik olmasına çalışan Semahat Arsel'in tavsiyelerine dikkat ediniz ve onun etrafında toplanınız.”