Paksüt'ün, bir 'yüksek yargıç' olarak, özel ve sosyal ilişkilerinde kendisini kısıtlamaması ne anlama geliyor?
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Feyyaz Paksüt, tutum ve davranışları ile yüksek mahkemenin en çok tartışılan üyesi durumuna gelmiş bulunuyor. Paksüt’ün, Ergenekon sürecindeki konumunu, Anayasa Mahkemesi’nde devam etmekte olan inceleme belirleyecek. Ancak Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiğinden beri kamuoyu önünde gelişen olaylar, Paksüt’ün, bir “yüksek yargıç” olarak “yargı etiği” ilkelerine hangi düzeyde uygun davrandığının irdelenmesini gerektiriyor. Paksüt, Türkiye’nin Helsinki Büyükelçisi iken Temmuz 2005’te, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından “üst düzey yönetici” kontenjanından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi. Türban yasağı ile RP ve FP’nin kapatılmasına karşı çıkan Haşim Kılıç ve aynı çizgideki üyelere karşı yüksek mahkemedeki grubu büyütmeye çalışan Sezer’in bu tercihinde tayin edici faktörlerden birinin, Paksüt’ün “laiklik” konusundaki kararlı görüşleri olduğu biliniyor. Kılıç-Paksüt anlaşması Paksüt, üyeliğe seçildikten sonraki ilk büyük sürprizi, Ekim 2007’de yapılan Anayasa Mahkemesi Başkanlığı seçimlerinde kullandığı oyla yaptı. Hiçbir adayın salt çoğunluğun (6) desteğini sağlayamaması üzerine tıkanan seçimlerde üyelerden Ahmet Akyalçın’ın adaylıktan çekilmesi ve Paksüt’ün de destek vermesi üzerine Haşim Kılıç Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na seçildi. Hemen ardından Kılıç’a karşı adaylıktan çekilen Akyalçın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı’na, Paksüt de Haşim Kılıç’ın da desteğini alarak Anayasa Mahkemesi Başkan Vekilliği’ne seçildi. Muhalif üyelerin katılmadığı Anıtkabir ziyaretinde Kılıç’ı yalnız bırakmayan Paksüt’ün pragmatizminin, başta Sezer olmak üzere, çevresindeki çok sayıda ismi şaşırttığını tahmin ediyoruz. Kara Kuvvetleri Komutanı’na üç ziyaret Paksüt’ün, üyeliğe seçildikten sonra, o dönemde (2008) Kara Kuvvetleri Komutanı olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’u üç kez ziyaret ettiği Taraf gazetesi tarafından ortaya çıkarıldı. Haberi doğrulayan Paksüt, ilk ziyareti Başbuğ’un Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanmasını kutlama amacıyla yaptığını söyledi. İkinci ziyareti hatırlamadığını belirten Paksüt, üçüncü ziyareti de, “TSK’nın Kuzey Irak’a yaptığı sınır ötesi herakâtı kutlama, operasyonun erken bitirildiği eleştirilerine katılmadığı düşüncesini paylaşma ve şehitler için başsağlığı amacıyla yaptığını, görüşme talebinin kendisinden geldiğini” açıkladı. Ferda Paksüt Ergenekon sanığı, Osman Paksüt incelemede Osman Paksüt’ün eşi hakkında yargı kararıyla yapılan telefon dinlemeleri, Ferda Paksüt’ün Anayasa Mahkemesi’ndeki bazı toplantılar ve kararlar hakkında dışarı bilgi naklettiğini ortaya koydu. Ferda Paksüt Ergenekon davasında yargılanacak sanıklar arasında bulunuyor. Bu arada Osman Paksüt, 25 Nisan Cumartesi günü CNN Türk’e önemli açıklamalar yaptı. Ergenekon savcılarınca hazırlanan Osman Paksüt dosyasının 15 Ekim 2008’de işlem yapılmak üzere Anayasa Mahkemesi’ne gönderildiğini belirten Paksüt, yasal yetkisi bulunmayan savcılarca hakkında “korsan” bir soruşturma yapıldığını açıkladı. Telefonlarının yasadışı usullerle dinlendiğini belirten Paksüt, o güne kadar herhangi bir işlem yapmadıysa Haşim Kılıç’ın Anayasa Mahkemesi Başkanlığı koltuğunu terk etmesi gerektiğini de öne sürdü. Kılıç, Paksüt’ün de katıldığı oturumda bir üyeyi durumu incelemek üzere görevlendirmiş bulunuyor. Bu üyenin yapacağı inceleme ve Anayasa Mahkemesi heyetinin alacağı karara göre Osman Paksüt, halen içinde bulunduğu heyetin “Yüce Divan” sıfatıyla yapacağı yargılamada sanık sandalyesine oturabilecek ya da dosya kapanacak. Paksüt ‘yüksek yargıç’ özeni gösterdi mi? Ergenekon sanıklarıyla ilişki içinde olmakla suçlanan Paksüt’ün telefonlarının yasadışı dinlenip dinlenmediği, devam eden süreç sonunda yargı tarafından açıklığa kavuşturulacak. Ancak Paksüt’ün, telefonlarının dinlendiğini duyururken “kalleşçe ve kahpece” gibi ifadeler kullanması… Kendi desteğiyle seçilen Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı, kamuoyu önünde istifaya çağırması… Anayasa Mahkemesi gündeminde türban gibi kritik dosyalar bulunurken Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nı defalarca ziyaret etmesi… Kara Kuvvetleri Komutanı ile bu konuların konuşulmadığını açıklasa da, peş peşe ziyaretlerle yüksek mahkemenin kararlarını tartışılır hale getirmesi… Ve yüksek mahkemenin önündeki bazı dosyalar konusunda, eşiyle birlikte, çeşitli kişilerle, yine kararları tartışma konusu haline getirebilecek görüşmeler, nakiller yapması… Demokratik rejim açısından hayati işlevleri olan Anayasa Mahkemesi’nde görevli bir “yüksek yargıç” olarak özenli davranmadığını gösteriyor. Yargıç etiği kendini kısıtlamayı gerektirir Osman Paksüt, yasalar çerçevesinde yapılacak inceleme ve soruşturmalarda, gerek görülürse açılacak davalarda aklanabilir. Ancak Paksüt’ün, yargıçların yasalar dışında uymaları beklenen etik kurallar karşısındaki durumu tartışmalıdır. Etik kurallar; adalet duygusunun zedelenmemesi için yargıçların özel ve sosyal ilişkilerde kendilerini kısıtlamalarını gerektirir. Aksine davranışların yargıç ve savcılar için olumsuz sicil notu gerekçesi olarak değerlendirildiği bilinir. Elbette bir yüksek yargıcın sicil amiri olamaz. Ancak, her kademedeki bürokratın resmi ve yazılı olmayan, bürokrasi koridorlarında tutulan bir sicili vardır. Siyasi görüşünüz ne olursa olsun, Paksüt’ün, kendi üzerinde inşa ettiği "koridor sicili"nin parlak olduğunu söyleyebilir misiniz?