Dünyamız kendi etrafındaki dönüşünü tamamlarken Güneş'in semada iki kez belirmesi arasında geçen süreye gün diyoruz, iki hilal arasındaki zamana da ay. Dünya, Güneş etrafında 365 gün 5 saat 48 dakika 46 saniyede dönünce takvimden 1 yıl daha düşüyor.
Evrenin oluşumuna ilişkin çalışmaları ve birikimini aktarımına ilişkin lisanıyla efsane olmuş astrofizikçi Hubert Reeves, yaşı 4,5 milyar yıl civarında hesaplanan Dünya'mızın ömrünü 1 güne indirgeyen modelinde, insanlığın 'daha dünkü çocuk' olduğunu da anlatır:
"Gezegenimizin 4,5 milyar yıllık ömrünü bir güne indirger ve gezegenin saat 00.00'da doğduğunu varsayarsak, canlılık sabahın 5'ine doğru ortaya çıkacak ve bütün gün gelişimini sürdürecektir. Bu ölçekte ilk yumuşakçalar ancak saat 20.00'ye doğru belirir. Sonra, dinozorlar saat 23.00'te meydana çıkıp 23.40'ta kaybolarak alanı memelilerin hızlı gelişmeleri için serbest bırakırlar. Bizim atalarımız ise saat 24.00'ten önceki son beş dakikada sahneye girerler; beyin hacimlerinin iki misline çıkması da en son dakikada gerçekleşir. Sanayi Devrimi ise ancak yüzde 1 saniye önce başlamıştır!.." (Dünya'nın En Güzel Tarihi / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
On milyonlarca yılın bile kozmik bir zerre olarak işaretlendiği bir evrende zamanı kendine bükerek "T24 12 yaşında" diye bir yazı yazmak kolay değil. Elbette evrenin milyar yıllar kat ettiği yollarda insan iki ayağı üzerine dikilişinin evrimiyle adeta anbean bir tarih inşa etti. Tarih, siyaset biliminin büyük düşünürlerinden Maurice Duverger'nin deyimiyle "toprağın anası olduğu kadar kızıydı da" evet ve hiçbir varlık insan ölçüsünde yazmadı ve yazılmadı tarihte.
Velhasıl, Nâzım'ın lisanından bakıp hikâyemize, "Dünya'ya sorarsanız lafı bile edilmez, mikroskobik bir zaman / bize sorarsanız 12 senesi ömrümüzün..." diyerek devam edelim.
Peki nasıl oldu bu iş; çarpık sermaye ve ideolojik kuşatmalarla çaresizlik dayatılan gazetecilik, nasıl bağımsız bir kurumlaşma yoluna koyulabildi? T24'ün serüvenindeki yanıt yalın; gazetecilik yapmak için hiçbir kişi, kurum, şirket, dernek, devlet, fon, hareket vs'den tek kuruş almadan finansal bir çözüm geliştirmek... Ve slogan atmamak, hiçbir görüş ve inancı gazeteciliğin önüne koymamak… Defalarca yazdığımız ve açıkladığımız, -hakkımızdaki dava ve resmi incelemeler vesilesiyle de ortaya konan- T24 gerçeği, iki cümleyle budur.
T24, gazetecilik için ihtiyaç duyulan finansal kaynaklara ilişkin çözümü, henüz yayına başlamadan geliştirmiş Türkiye'de -ve belki de dünyada- ilk yaygın, etkili, sürekli yayın oldu. Kaynak belli, açık, hep ilan ettiğimiz üzere şeffaftı; T24, medya dışındaki sektörlerdeki kuruluşların internet siteleri için, başta video olmak üzere içerikler üreterek ilk gelirlerini elde etti. Reklam geliri elde etmeye başladığı zamana kadar geçen yaklaşık dört yılda 8 bin 500 civarında video üretti ve sattı. İçerik prodüksiyonlarının geliriyle kurulan editoryal ekiple 1 Eylül 2009'da yayına başlayan T24 bugün 12 yaşında.
Başka sektörlerde işleri olan medya sermayesi sahipleri, basın ve ifade özgürlüğünü tehdit eden siyasi, bürokratik, ekonomik baskılar karşısında gazetecilik yaparak ayakta kalmadılar, kalmazlar, kalamazlar. Aksine, medyadaki çarpık sermayenin sahipleri, medya dışındaki işleri için, iktidar odaklarının 'medyaya baskı' geleneğini adeta satın alıp, 'korku'ya yatırım yapageldiler! Propaganda aygıtları, geçmişten bugüne 'gazetecilik' adı altında böyle bir 'yatırım' anlayışıyla inşa edildi.Nitekim bugün de, eski ana akım medyanın bir kanadının sahipleri "en ziyade müsaadeye mazhar devlet müteahhitleri" olarak otoyollar, köprüler, kamu binaları inşa ederek, milyar dolarlarla ifade edilen bir havuzda gazeteciliği boğuyorlar. Eski ana akımın diğer kanadı da; kamu bankası kredisiyle aldığı medya grubuna kamunun tekelindeki "talih oyunları"nı da ekleyerek, emir-komuta zinciri altında gazeteciliğin en talihsiz tarihini yazıyor.
İfade özgürlüğü ve hukuk devleti mücadelesinin en büyük teminatlarından birinin bağımsız gazetecilik olduğunu, tersinden de olsa, bir kez daha tecrübe ediyoruz. Türkiye'de ifade özgürlüğünün ve kutuplaştırılmış bir toplumun 'ötekileri'nin aradığı adaletin önündeki en büyük engellerden birinin, bu ülkenin parayla terbiye edilmiş medyası olduğunu inkâr edebilir misiniz? O nedenle diyoruz ki; gazetecilik gazetecilerin mesleği ve doğru yapıldığında kendi gelirini üretebilir. T24'ün, en büyük iddiası budur.
12 yıllık süreçte hiçbir kayıt dışı iş yapmadan, hiçbir dış kaynak kullanmadan, tek kuruş vergi ve prim borcu bırakmadan kat ettiğimiz yolda elbette çok sıkıntılar çektik, çekiyoruz. Ancak finansal ve ideolojik takıntılarla berbat edilen bir medya ortamında yokluğun imkânlarıyla da yapıyoruz gazeteciliği. Ve elbette imkânlar nispetinde, eksiklerimizi görerek, gidermeye çalışarak...
İfade ve basın özgürlüğü sorunları eşliğinde tehdit altında bir meslek olan gazetecilik sadece gazetecilerin meselesi değil. T24'ün; Türkiye'nin etkili yazar, analist ve çizer yelpazesi en geniş, en etkili, en güvenilir mecralarından biri olduğu 12 yıllık serüveni de bu gerçeği gösteriyor. Telif imkânları açısından büyük sıkıntı çeken yazarlarımızın, editörlerimizin, muhabirlerimizin emeği ve elbette siz okurlarımızın her gün, evet her gün artan ilgisiyle 12 yılı arkada bırakıyoruz, sağolun.
Hubert Reeves'in de, insanın evrendeki yazgısına değinirken alıntı yaptığı Alman şair Friedrich Hölderlin der ki; tehlike neredeyse, tehlikeden kurtaracak şey de orada olgunlaşır. T24 burada, biz buradayız...