İnsanın zamanla ilişkisi, bir sarkacın iki ucunda salınır. Çetin Altan'ın eşsiz benzetmesiyle, çocukken yıldızlar kadar uzak görünen karşı kıyıya yaklaşıp da ardınıza baktığınızda, kat ettiğiniz zamanın aslında ne kadar kısa sürdüğünü görürsünüz. Kum saatinin darboğazında tükenir ömür, bir göz açıp yummuş gibi.
Kurumların yazgısı insan eliyle yazılır; ihsan değil inşa edilen bir ömürden söz ediyorum. Ardında kalan zamanın, önünde kalanı azaltmadığı… Kum saatini aşağıda doldururken yukarda boşaltmayan, aksine çoğaltan bir ömürden…
Her yılın 1 Eylül'ü, zaman muhasebesiyle de geçiyor bizim için. T24 tam 13 yıl önce bugün, 1 Eylül 2009'da yola koyulurken ne hayal ettik, neler yapabildik, neleri yapamadık, neler yapacağız?.. Sizi böyle bir listeyle yormak istemem; ancak finansal ve ideolojik takıntılardan bağımsız, hiçbir görüş ve inancı haberciliğin önüne koymayan bir gazetecilik taahhüdüne sadık kaldığımızı söyleyebilirim. Bir kurum için çok kısa bir süre sayılabilecek 13 yılda ulaştığımız nokta da, bunu gösteriyor.
13 yılın kısa muhasebesine; hiçbir kişi, kurum, şirket, fon, devlet ve benzeri bir oluşuma tek kuruş borçlanmadan bugüne geldiğimizi ekleyeyim. Medya tarihimizde şimdiden özel bir yer kazanan T24'ün serüveninin, Türkiye'de ideolojik kamplaşmalardan da bağımsız haberciliğin kurumsallaşması adına bir 'ilk' özelliği taşıdığını söylersem abartmış olmam.
T24 ekibini büyüterek içerikleri sürekli artırıyoruz; imkânlarımız nispetinde yaptığımız gazeteciliği hayal ettiğimiz düzeye yaklaştırmak üzere ekibimiz sürekli büyüyor, büyüyecek.
T24'ün mobil ve masa üstü yazılımlarını tamamen yenilemek üzere yoğun bir çalışma yürüttüğümüzü; ekim ayında ilk kez, "Cumhuriyet'in 100. kuruluş yıldönümünün eşiğinde Türkiye ve dünyanın nerede olduğuna, nereye yöneldiğine" odaklanan tam gün sürecek bir konferans hazırlığı içinde olduğumuzu da haber vermek isterim.
Önümüzdeki zamanı da inşa eden ardımızdaki 13 yıl, T24 editörleri, muhabirleri, yazarları ve siz okurlarımız olmasa olamazdı. Türkiye; gazeteciliğin siyasal rekabet içinde kutuplaştırıldığı, ekonomik çıkarlar, ideolojik amaçlar için araçsallaştırıldığı, nefret etmekten yorulmayan bir dönemi ne yazık ki bir kez daha tecrübe ediyor. Ancak biz T24'te, ülkemizin kapanmayan yaralarından birinin gazetecilik olduğunu unutmayarak, özgür ve ortak aklın eşliğinde, mesleğimizin olmazsa olmazlarından şüphenin yararına inanarak, önümüze gelenin ardına bakmaya çalışarak, hatalarımızı tecrübeye çevirip yinelememeye çabalayarak birlikte yürümeyi sürdüreceğiz.
Gazetecilik adına yaptığınız bir zaman muhasebesini, ülkenizde olan biteni hesaba katmadan tamamlayabilir misiniz? Tabii ki hayır. Türkiye, o kum saatinin altında da üstünde de birikimlerini ve geleceğini tüketen bir döngü içinde yıllarını kaybetmeyi sürdürüyor. Özgürlükleri, hakları, itibarları yağmalanan insanların mağduriyetlerinin yanı sıra "seçimleri kaybedeceklerin, seçimleri kaybetmeyi hak ettiklerini kabul edip etmeyecekleri" sorusuna da uzanabilen bir hukuk krizi yaşıyoruz. Hukuksal, siyasal ve toplumsal adaletsizliğin yarattığı boşluk bütün hayatımızı dolduruyor.
Türkiye'nin gerçeklerini, gerçeklere saldıranlardan geri almak, kimlik ve aidiyetlere değil sadece gerçeğe bakmaya çalışan gazeteciliğin de önüne hayati bir sorumluluk koyuyor. Cumhuriyet'in 100. kuruluş yıldönümünün eşiğinde bulunan Türkiye; ne bekleyecek zamanı ne yetişecek gücü kalmış, adeta kötürüm bir yaşlılığın bîçare akıbetine mahkûm edilebilir mi?Elbette hayır!Ülkesinin geleceğine yazgılı gazeteciliğin güzel günleri de haber vereceğinden kuşku duymuyoruz.
Aydın Engin, Silivri Cezaevi önünde, hapsedilen meslektaşlarıyla dayanışma nöbetinde | Çizgi: Kemal Gökhan GürsesVe Aydın Engin. Aydın Abi, Aydın Abimiz… Onsuz bir T24 yazısı mümkün değil. Sadece köşesinde kalmayan, ilk günden beri T24'ün her meselesinin içinde olan, her şeyiyle ilgilenen, bunu büyük bir çıkarsızlıkla yapan Aydın Abi'yi 24 Mart Perşembe günü kaybettik. Kuşağının hem karakteristik hem de çok özel bir temsilcisi olarak Aydın Abi, sanki kendi kendisiyle satranç oynar gibi, hem kazanıp hem kaybederek yaşadı hayatı. Yeri geldiğinde kaybedişleri de seçerek ama… Bedel ödemeyi tercih ederek, kendi kendisine de şah çekerek… Behçet Aysan der ki; yitik adreslere benzer ölüm… 13. yaşımızdan Aydın Abi'ye selam olsun, şimdi neredeyse… |
OKUYUN | Mizah, hınzır bakışlarında bir umuttu Aydın Abi'nin… |
Doğan Akın kimdir? Doğan Akın, Ankara'da doğdu. Ankara'da Necatibey İlkokulu, Anafartalar Ortaokulu, Anıttepe Lisesi'nde ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra 1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe, 1987 yılında Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda başladı. Gece muhabirliği, belediye muhabirliği, Başbakanlık muhabirliği ve parlamento muhabirliği görevlerinin ardından Cumhuriyet Ankara Haber Müdürlüğü'ne getirildi.1997 yılında Milliyet Dergi Grubu Ankara Temsilcisi oldu. 1998'de Milliyet Gazetesi Ankara Haber Müdürlüğü'ne, 1999'da Milliyet Haber Merkezi Müdürlüğü'ne getirildi.Milliyet Haber Merkezi'ni sekiz yıl yönettikten sonra 2008'de Doğan-Burda Dergi Grubu Yayın Direktörü oldu. Grubun ilk haber portalı Tempo24'ü kurup yayına geçirdi.1 Eylül 2009'da; hiçbir kişi, kurum, şirket, dernek, devlet, fon ve benzeri bir oluşumdan herhangi bir destek almadan bağımsız internet gazetesi olarak kurduğu T24'ün yayınına başladı.Yaptığı çalışmalar, Sedat Simavi Vakfı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Bülent Dikmener, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik haber ödüllerine değer görüldü."Uçuran Holding - Tansu Çiller'in Can Sıkıcı Belgeseli" ve "İki Gözüm Ayşe - Sabahattin Ali'nin Yayımlanmamış Mektupları" adlı iki kitabı yayımlandı.Halen, kurucusu olduğu T24'ün genel yayın yönetmenliğini sürdürüyor. |