Bu köşede tam bir yıl önce yayımlanan ilk yazı, “Başımızı sokacak bir masal” sözleriyle bitiyordu.
Bu köşede tam bir yıl önce yayımlanan ilk yazı, “Başımızı sokacak bir masal” sözleriyle bitiyordu. T24, tam bir yıl önce, 1 Eylül 2009'da yayına başladı. Başyazarımız Aydın Engin'den Türk edebiyatının büyük kalemlerinden Oya Baydar'a, Vedat Özdan'dan Bader Arslan'a, Çiğdem Anad'dan Cem Dizdar'a, Rıdvan Akar'dan Mete Çubukçu'ya, Bekir Ağırdır'dan Tayfun Atay'a, Nil Aldemir'den Cengiz Çiftçi'ye birikimleri parayla satın alınamayacak saygın isimleri buluşturan gazetemiz, Metin Yener ve Belde Oral yönetiminde bağımsız habercilikte bir iddia ortaya koymak için yola koyuldu. Bir yıl içinde Türkiye'deki bütün gazeteler ile başlıca haber kanallarında en çok alıntı yapılan internet mecrasının T24 olması, yanlış yolda olmadığımızı gösteriyor. Selin Ongun'un ilgiyle izlenen ve birçok yayında referans gösterilen T24'teki söyleşileri, bu alanda Türkiye'ye yeni bir ölçü getirmiş bulunuyor. Listeyi uzatabilir, bir yılda Türkiye gündemine T24 üzerinden giren konuları sıralayabilir, “az zamanda çok iş başardık” diye medyada görmeye çok alıştığınız bir üslupla noktalayabiliriz. Ancak T24'ün başarısı, ortaya çıkardığı dosyalar ile kayıtsız kalınamayan haberleri, tavrı ve söyleşilerinde odaklanmıyor. Zira gazetecilik bizim işimiz, elbette habercilik yapacağız, elbette hiçbir gücü ve inancı gazetecilikten üstün saymayacağız. T24'ün başarısı, Türkiye medyası için de ilham verecek bir anlamı olduğunu düşündüğümüz, hikâyesinde yatıyor. T24 kredi kartlarına taksitle kuruldu! Biz T24'ü, kredi kartlarımıza taksit yaptırarak teknik altyapısını oluşturduğumuz Taksim'deki mütevazı ofisimizde kurduk. Hiçbir kişi, kurum, örgüt veya oluşumla, doğrudan ya da dolaylı olarak ilişki kurmayan bağımsız bir internet gazetesi olarak yola koyulduk. Medyada mali ihtiyaçların aşırı tedariki ile ideolojik takıntıların haberciliği nasıl katlettiğini biliyoruz. Giderlerimizi karşılayan mütevazı gelirlerimiz ile diğer mecralarda kazanacakları büyük rakamları bir kenara iterek bugüne kadar tek kuruş almadan T24'e yazan yazarlarımızın verdiği cesaret bize yetiyor. Bugün Türkiye, bağımsız haberciliğin ne kadar hayati bir önem taşıdığını utanç veren örneklerle gösteren bir süreçten geçiyor. Önemli ölçüde sindirilmiş, bir bölümü iliştirilmiş medya artık bir “demokrasi sorunu” olarak önümüze çıkıyor. Medya sahibi büyük gruplar, büyüklükleri ölçüsünde iktidarların kontrol menziline giriyor ve sindiriliyorlar. Eski hastalıklara yakalanmış yeni medya Medya, eski hastalıklara yakalanmış yeni sahipleriyle yeniden şekilleniyor. Çok sayıda gazete ve televizyon iktidar korkusuyla profil düşürürken, diğer yanda Başbakan'a en yakın işadamı kamu bankalarından sağladığı kredilerle büyük bir medya imparatorluğu kuruyor. Aynı işadamı holdinginin başına damadını getirdiği Başbakan'ın kapısını boru hatları, rafineriler, petrol dağıtım işleri için çalıyor. Sözüm ona yeni medyanın yeni patronlarından biri “Başbakan idolüm, sevdalıyım adama” diyebiliyor. İktidar hakkında yıllardır tek adet olumsuz habere yer vermeyen, veremeyen onlarca gazete, televizyon ve radyo, bugün Türkiye'deki yeni medyanın hâl tercümesi olarak karşımızda duruyor. Hülasa medyanın iktidar bağımlılığı, dün olduğu gibi bugün de alabildiğine sürüyor. Gazetecilere yapıştırılan hastalıklı kimliğe karşıyız Peki bu yapı içinde T24, “bağımsız habercilik” adına kamuoyundan gelen kuvvetli bir enerjinin tazyikiyle mi kuruldu? Ne yazık ki, hayır! Biz, kimseye taahhüdü, hiçbir kişi ve kuruma borcu olmayan, hiçbir yerden beklentisi bulunmayan gazetecileriz. Medyanın geleneksel hastalıklarının gazetecilere “doğuştan edinilen bir kimlik” gibi yapışmasına karşıyız. Onun için buradayız. Habercilikte etkili gücün “para” değil “bağımsızlık” olduğuna inanıyoruz. Elbette başarmak için, ama başaramamaya da cesaret ederek karşınızdayız. Yarın nokta koysak da, sonuna kadar yaşasak da, biz amacımıza ulaştık. “Oldu işte, iktidar bağımlılığına yakalanmadan, büyük paralara tutsak olmadan bağımsız habercilik mümkünmüş” diyebildiğimiz bir noktaya ulaşmış olmanın, kendimizi bu yolda sınamanın onurunu yaşıyoruz. Bağımsız haberciliği dert etmemiş bir ülke T24, gazeteciler için neredeyse “kredi kartına taksit” mesafesindeki bağımsız haberciliğin Kaf Dağı'nın ardında olduğu inancına meydan okumanın, iliştirilmiş gazetecilikle hesaplaşmanın adıdır. Ama T24; inanılması güç bir kayıtsızlıkla bağımsız haberciliği bugüne kadar dert etmeyen Türkiye'yi utandırması gereken bir meselenin de adıdır. T24 bunun için masal işte, başımızı sokacak bir masal! Sağdan sola, merkezden uca, iktidardan muhalefete, işçiden işverene, habercilik konusunda birikimine, aklına ve vicdanına güvenilen, çıkarsızlığına inanılan Türkiye'nin ortak paydası olmaya adayız. Hiçbir gücü, görüşü ve inancı gazetecilikten üstün saymayarak... “Yenilmekten, bir daha yenilmekten, daha güzel yenilmekten” korkmayarak...