“Batı Çalışma Grubu’nun komutanların imzası olan belgesinde tek hedef Tansu Çiller’i siyaseten bitirmek olarak ortaya konmuştur..." Tansu Çiller, Yeniköy’deki yalısında ağırladığı TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu üyeleriyle görüştükten sonra noktayı böyle koyuyordu; “28 Şubat’ın hedefi beni bitirmekti...”
Acaba öyle mi?
Acaba Çiller, darbe heveslisi generallere “bitirilecek bir lider” bırakmış mıydı?
Nihayet, Doğru Yol Partisi’nin (DYP) koalisyon hükümeti kurduğu Refah Partisi’nin (RP) ikinci adamı olan Recai Kutan’ın, “Ortağımız çürük çıktı” diye hayırla anmadığı bir “ortak”tan söz ediyoruz.
Kutan, partisini kastetmese de, 28 Şubat sürecinde askerin müdahalesine muhatap olan hükümet için doğru bir ifade kullanmıştı, zira REFAHYOL bir “çürümenin” koalisyonuydu.
RP 1995 seçimlerini kazanınca hükümeti kurma görevini alan Erbakan’ın koalisyon teklifi, askerin de araya girmesi üzerine, ne ANAP, ne de DYP’den kabul gördü. Erbakan’ı reddettikten sonra ANAP ile anlaşmaya varan Çiller, dönüşümlü modelde önce Mesut Yılmaz’ın başbakanlığını kabul edince, seçimlerin üzerinden 2,5 ay geçtikten sonra, 6 Mart 1996’da ANAYOL hükümeti kuruldu.
Bu arada RP, “Varan-1” ve “Varan-2” diyerek TEDAŞ ve TOFAŞ skandallarını TBMM’ye getirdi. Dönemin RP Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül, sıradaki dosyanın ne olduğunu “TOFAŞ’ın arkasından Varan-3 geliyor. Yani Çiller’in malvarlığıyla ilgili soruşturma önergesi” diye açıklıyordu.
Ancak hükümetin yıkılması için bu dosyalara gerek kalmadı. Zira, ortaklar arasında örtülü ödenek skandalı patlamıştı. Başbakanlık görevini devretmeden hemen önce örtülü ödenekten 500 milyar lira çektiği iddia edilen Çiller, haberleri kesin bir dille reddetti: “Örtülü ödenek Başbakan’ın haysiyetine emanet ediliyor. Bunu söyleyenler sadece şerefsiz değil, milliyetsizdir de. İftiranın böylesinden Allah saklasın insanı...”
Ancak Hürriyet (Muharrem Sarıkaya), örtülü ödenekten 13 Şubat’ta 500 milyar liranın çekildiğine ilişkin ödeme emrini yayımladı. Çiller bu kez, “Nereye harcadığımı açıklarsam savaş çıkar, dünya birbirine girer” deyip geçti! Fakat belgeyi Yılmaz’ın sızdırdığını düşünen Çiller ile “Çamurun üzerinde oturmam” diyen Yılmaz liderliğindeki koalisyon yolun sonuna gelmişti. Nihayet DYP hükümetten desteğini çekti ve ANAYOL kurulduktan yaklaşık 3,5 ay sonra dağıldı.
Tekrar hükümeti kurmakla görevlendirilen Erbakan’ın işi bu kez kolaydı. Nitekim, yolsuzluk dosyaları ile tartışmalı serveti RP tarafından gündeme getirilen Çiller, dönüşümlü modelde başbakanlık koltuğuna önce Erbakan’ın oturmasını kabul edecekti.
Erbakan başbakan olmuş ve yolsuzluk dosyaları ortadan kaldırılmıştı. Kutan’ın “Ortağımız çürük çıktı” diyerek özetlediği hikâyenin sonu malum; Çiller’in başbakan olma umuduyla Erbakan’ı ısrarla istifaya zorlaması...
Asker elbette REFAHYOL’u mağdur etti. Ancak “hükümet neden direnemedi” derseniz, cevap “REFAHYOL’un bir çürümenin koalisyonu olduğuyla” başlar.
Peki, Çiller, bu süreçte mi bitti?
Elbette hayır, REFAHYOL Çiller için finaldi. Zira, 1991 seçimleriyle girdiği siyasette birkaç ay içinde Hazineden sorumlu bakan olan Çiller, aradan iki yıl bile geçmeden, Özal’ın ölümü üzerine Demirel’in Çankaya’ya çıkmasıyla kendisini başbakanlık koltuğunda bulmuş, yayımlanmış tek eseri bile bilinmeyen bu ekonomi profesörünün kişisel ekonomisi daima tartışmalı olmuştu.
Sahibi olduğu Marsan Holding’in yıllarca devlete tek kuruş vergi ödemediği ispatlanmış, TBMM’ye yaptığı bildirimde sakladığı servetinin bir bölümü ABD’de çıkmış bir “başbakan”dan söz ediyoruz. Başına bela olunca “ABD’deki mal varlığını Şehit Anaları Vakfı’na bağışlamayı” vaat eden, ancak bu sözünü de tutmayan bir başbakan.
Susurluk skandalı patladığında Abdullah Çatlı’yı “Devlet için kurşun atan da, yiyen de bizim için şereflidir” sözleriyle savunan Çiller’in, “Elimizde PKK’yı destekleyen işadamlarının listesi var” dedikten sonra işlenen seri cinayetler de hafızalarda.
Çiller bugün, yine TBMM’ye yaptığı bildirimde sakladığı Kuşadası’ndaki çiftliğinde de vakit geçiriyor. “Kaçak şarap üretildiği” haberlerine ve jandarma baskınına konu olan bir başbakan çiftliği!
Sahi, darbe komisyonuyla görüştükten sonra bir şey daha söyledi Çiller, hatırlayalım: “Ekonomik kriz ve banka boşaltmalar darbenin sonucudur...”
İstanbul Bankası, 1983’te, devlete de ciddi bir borç bırakarak büyük bir operasyonla batırılmadan önce kim tarafından yönetiliyordu?
Tansu Çiller’in eşi Özer Uçuran Çiller!
Çiller çiftinin, Özer Uçuran’ın “Kayınvalidemin çıkınında bulduk” dediği serveti, bu batışın ardından geçen yıllarda patlayacaktı.
Kendi açıklamalarına göre babası memur, eşinin babası şoför olan Çiller’in milyonlarca dolarlık yalısındaki açıklamalarından yola çıkıp nerelere geldik...
Tekrar edelim; çürüme, darbelerin eseri olduğu kadar umududur da!
(Taraf/ 15 Kasım 2012)