“Uzanlar'ın çöküşü aslında biraz da benimle başladı.Hiç unutmuyorum. 2001 yılının Temmuz ayıydı.Cem Uzan, Galatasaray Spor Kulübü'nü ele geçirmeye çalışıyordu.Ben de bunu engellemek için Uzanlar'la ilgili yazılar yazmaya başladım.Aman Allahım, belge yağmaya başladı.Çok can yakmışlardı, çok haksızlıklar yapmışlardı.Gelen belge ve bilgiler beni dehşete düşürüyor, yazdıkça yenileri geliyordu.Kısa bir süre içinde müthiş dosyalar oluşturdum.Bazılarını ilgili kamu kuruluşlarına, bakanlıklara yollayıp 'ihbarlarda' bulundum.Hatta bazı bakanlara gidip olayları anlattım.Ancak kimse tınmıyordu. Uzanlar medya ve para gücüyle bir 'korku imparatorluğu' yaratmışlardı. Ne idare, ne yargı. Kimse dokunamıyordu Uzanlar'a... Artık konu iyiden iyiye kişisel hale gelmişti...”Fatih Altaylı'nın canlandırdığı hatıralarHabertürk Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı'nın bu satırları (14 Ekim 2009) bizi yıllar öncesine götürmüştü. Ancak ihbar mektupları, telefon dinlemeleri ve açılım tartışmaları derken, Altaylı'nın yazısının tazelediği hatırayı paylaşmak ve Uzan ailesiyle mücadele konusunda www.t24.com.tr sayfalarına küçük, ama önemli bir kayıt düşmek bugüne kaldı.Doğru, meslektaşımız, söz ettiği tarihten itibaren (Temmuz 2001) Uzan grubuyla ilgili yazılar kaleme aldı. Ancak “Uzanların çöküşü” Altaylı'nın yazılarından yıllar önce Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanlığı'na atanan bir bürokratla başladı. Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten sonra hukuk tahsil eden, Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu'na girerek bürokrasiye adım atan, bir süre özel sektörde çalıştıktan sonra Ekim 1994'te SPK Başkanlığı'na atanan Ali İhsan Karacan'dan söz ediyoruz.Star ekranlarında başlayan kirli dizi“Sermaye piyasasının güven ve şeffaflık içinde çalışması, tasarruf sahibi yatırımcıların haklarının korunması” amacıyla 1981 yılında kurulan SPK'nın başına devleti, özel sektörü, hukuku iyi bilen, mütevazı, ama doğru bildiği yolda gözünü budaktan esirgemeyen bir bürokrat atanmıştı.Fakat Ali İhsan Karacan'ı bu görevde sürpriz bir kariyer bekliyordu. Kısa bir süre sonra zamanın Cumhurbaşkanı Özal'ın oğlu Ahmet Özal ile kolkola girip anayasal engeli aşarak ülkenin ilk özel televizyon kanalının sahibi olan Cem Uzan ve ailesinin ekranlarında başlatılan çok kirli bir “dizi”nin baş kahramanı haline getirilecekti. Uzanlar'ın, halka açık şirketler olan Çukurova Elektrik (ÇEAŞ) ile Kepez Elektrik'te yaptığı hukuk dışı işlerin üzerine giden Karacan'ın, eşinin ve çocuğunun peşine o dönemde ailenin kanalı olan Star TV'nin kameraları takılmıştı. Her gün tehdit, şantaj, iftira yayınıKaracan ailesinin üyeleri; gün boyu peşlerinde olan kameralarla çekilen görüntüler için uydurulan senaryolar eşliğinde her akşam ekranda kendilerini izliyordu. Bütün ülkenin izlediği Star TV'nin haber bültenlerindeki bu utanç dizisinde tehditlerin, iftiraların baş hedefi haline getirilmişlerdi. Kanalın Ankara Temsilcisi için birinci vazife “Ali İhsan Karacan ve ailesi için haber uydurmak, şantaj dosyaları hazırlamak”tı. (Bkz: Uzanlar'dan kanalında kısa bir süre çalışan Şamil Tayyar'ın 13 Aralık 2004'te Yeni Şafak'ta yayımlanan yazısı).Halka açık şirket soygunuTürkiye'nin en kârlı şirketlerinden ÇEAŞ, özelleştirildikten sonra, süreç içinde Sabancı ailesi de püskürtülerek 1993'te Uzanlar'ın yönetimine geçmişti. Halka açık ÇEAŞ'ın paraları Uzanlar'a ait İmarbank'a çok düşük faizlerle yatırılıyordu. Bu şekilde nakit ihtiyacı yaratılan ÇEAŞ için, bu kez yine Uzanlar'a ait yurtdışında kurulu İmar Off Shore'dan fahiş faizlerle krediler alınıyordu! Yapılan bu örtülü kazanç dağıtımı ile Uzanlar'ın bankalarına hukuk dışı yöntemlerle trilyonlar kazandırılırken binlerce küçük yatırımcıdan ve devletten para kaçırılıyordu.Aynı yöntem, Uzanlar'ın yapmayı taahhüt ettiği Berke Barajı'nın inşaasında da izleniyordu. İnşaat süresi uzatılıp maliyetler uçurularak ÇEAŞ'tan ailenin şirketlerine büyük kaynaklar nakledildi. Trilyonları İmar Bank'ta “yatırılan” ÇEAŞ'a Berke Barajı'nı bitirmesi için İmar Off Shore'dan uçuk faizlerle kredi pompalanıyordu. Hülasa, ÇEAŞ ile Kepez Elektrik'in paraları, Uzan bankaları üzerinden geçirilerek yine ÇEAŞ ve Kepez'e akıl almaz maliyetlerle satılıyordu!Uzan yönetimi, gelen denetçileri şirketlere sokmuyor, tehdit ve şantajlarla kamu görevlilerini yıldırmaya çalışıyordu.
Karacan: Belgeleri yayımlayabilir misiniz acaba?Karacan ailesinin Uzanlar'ın televizyonunda her akşam taciz edilmesinin nedeni bu soygunun 1994-1995'ten itibaren SPK tarafından ortaya çıkarılması, tehditlere pabuç bırakılmaması, suç duyuruları yapılması ve peş peşe davalar açılmasıydı.Cumhuriyet'te çalıştığımız o dönemde her gün ekranda izlediğimiz Ali İhsan Karacan'ın kapısını çalıp “Sizi ekran yıldızı yapan dava dosyalarını görebilir miyiz” diye sorduk. Gülümsedi. “Elbette görebilirsiniz” dedi, “ama yayımlayabilir misiniz acaba?”Haklıydı. Zira görevini yapmaya çalışan bir kamu görevlisinin ailesiyle birlikte linç edilmeye çalışılmasına, birkaç meslektaş dışında, basının nasıl kayıtsız kalabildiğini de tecrübe etmişti.Uzanların yıllar, yıllar boyu göz yumulan yasadışı işleri, Cumhuriyet'in o günlere ait sayfalarında duruyor.Karacan'a bir ödül de biz vermeyelim!Yıllarca kayıtsız kalınan yasadışı işlerle büyüyen Uzan imparatorluğu, yakın tarihimizin en karanlık, en pis, en utanç veren sayfalarından biridir.Ama bazen böyle olur. Herkesi kirli para, şantaj, tehdit porsiyonlarıyla susturursunuz, ama bir bürokrat çıkar ve trilyonlarınızı yere çarpar!Uzanlar sonunda Türkiye'den kaçmak zorunda kaldı. Karacan ise bürokraside bıraktığı hoş seda, 20'ye yakın telif ve çeviri eseriyle sonuna kadar hak ettiği ülkesinde onuruyla yaşıyor.Ancak Ali İhsan Karacan'ın tehdit ve şantajlara aldırmayarak başardığı işlerin ödülünü, SPK Başkanlığı'ndaki görev süresi bir daha uzatılmayarak aldığını da not edelim!Ona bu türden bir ödül daha reva görmemek için geçmişi unutmayalım:Namusluların sesinin namussuzlar kadar çıkmadığı yıllardı.Ve İstanbul'da medya yokken Ankara'da Karacan gibi bürokratlar vardı...