Yüksek Seçim Kurulu (YSK), BDP'nin desteklediği bağımsız isimlerin milletvekili adaylıklarına koyduğu vetoyu kaldırmasına ilişkin olarak, hukuksal metinlerdeki kötü Türkçe geleneğine sadık kalan ve dil zafiyeti açısından çıtayı daha da yükselten bir açıklama yaptı. YSK, bu açıklamada kurul adına ciddi bir itirafı dile getiriyor, ancak milletvekili adaylığı önündeki kısıtlayıcı ve çelişik yasal duruma da işaret ediyor. Açıklamada altını çizdiğimiz bazı noktaları şöyle sıralayabiliriz: - YSK açıklamasının giriş bölümü; doğru Türkçe'nin yer çekiminden kurtulup birbirinden bağımsız uçuşan özneler, yüklemler, hüküm ifadeleri unutulmuş yan cümleler nedeniyle son derece zor anlaşılır olmakla birlikte, kurul adına bir itirafı ele veriyor. Bu itirafa geçmeden önce YSK'ya yöneltilen eleştiriyi hatırlayalım. Bismil'deki olaylarda bir kişinin hayatına da mal olan kriz sürecinde YSK'ya yöneltilen en temel ve en sağlam eleştiri, “neden başvuruları doğrudan iptal etmeden önce bağımsız adaylardan eksik belgelerini tamamlamalarının istenmediği” olmuştu. Gerçekten YSK, siyasi parti adaylarına yaptığı bu “eksik belge tamamlama” çağrısını bağımsız adaylara da yapsaydı bu kriz hiç yaşanmayacaktı. Bağımsızlara tebliğ edilmeyen tebligat - Açıklamanın tam 197 kelimelik giriş cümlesini “bilinmeyen bir dil”den Türkçe'ye tercüme ettiğimizde YSK diyor ki; Milletvekili Seçimi Kanunu'nda bağımsız adaylara eksik evrak bildirimi yapma zorunluluğu bulunmasa da, biz yaptık! YSK'nın “seçilme yeterliliklerine ilişkin olarak saptanan eksikleri” bildirdiğinden bağımsız adayların haberi olmadığına göre bu tebligat kime yapıldı, sorusu önem kazanıyor. Sorunun cevabını YSK'nın açıklamasında değil, ancak YSK Başkanı Ali Em'in kurul kapısındaki sözlerinde bulabiliyoruz. Em, bağımsız adaylar için il seçim kurullarına gönderilen “eksik evrak” bildirimleri konusunda “bir iletişimsizlik” yaşandığını söylüyor. Türkiye'yi kaosun eşiğine getiren, seçimlere meşruiyet gölgesi düşüren bir “iletişimsizlik”ten söz ettiğimize göre, sorumluların ortaya çıkarılması gerekiyor. - Peki YSK, bu iletişimsizlikten, yani BDP'nin desteklediği bağımsızlar arasındaki başlıca isimlerin eksik evrağını gidermemesinden neden şüphelenmedi? Bir başka deyişle, bu isimlerle ilgili il seçim kurulu başkanlarını arayıp bilgi almak yerine neden “doğrudan” adaylıkların iptali yoluna gitti? Giriş cümlesinde bu soru da “itiraf” faslından cevabını buluyor. YSK mealen diyor ki; Milletvekili Seçimi Kanunu siyasi parti adayları ile bağımsız adaylar arasında eksik evrak tamamlama bildirimi açısından “fırsat eşitliğini” ortadan kaldırdığı, bir başka deyişle bu konuda YSK'ya zorunluluk getirmediği için “adaylıkların iptali”ne karar verdik. - Giriş cümlesindeki itirafı toparlayalım. YSK, yasal zorunluluk bulunmasa da bağımsız adaylara eksik evrak bildirimi yaptığını duyuruyor, ancak Başkan'ın ağzından bu bildirimin muhataplarına tebliğ edilmediğini belirtiyor ve kanunda “fırsat eşitsizliği” yaratıldığını öne süren bir tespitte bulunmasına rağmen başvuruları doğrudan iptal ediyor. Bir başka deyişle fırsat eşitsizliğini; bu haksızlığa muhatap olanların üzerine inşa etmekte bir sakınca görmüyor. Yasa YSK'yı yalanlıyor! - Peki YSK, “doğrudan iptal” kararını savunmak için Milletvekili Seçimi Kanunu'nda “bağımsız adaylara eksik evrak bildirimi yapılması” yolunda bir zorunluluk bulunmadığını öne sürerken haklı mı? Sorunun yanıtı, YSK yüksek yargıçlardan oluşan bir kurul olmasına karşın, ne yazık ki hayır. Yasanın, siyasi parti adayı – bağımsız aday ayrımı yapmayan “Adayların incelenmesi” başlıklı 23. maddesi, YSK açıklamasını açığa düşürecek şekilde aynen şu hükmü içeriyor: “Bir il, birkaç seçim çevresine bölünmüş olsa bile il seçim kurulları, kendi seçim çevrelerinin adayları hakkında yaptıkları inceleme sonunda, bu Kanunda yazılı adaylık şartlarında noksanlık veya aykırılık bulunduğunu görürlerse, durumu geçici ilan tarihinden itibaren iki gün içinde ilgili adaya, siyasi partilerin il başkanlarına ve Yüksek Seçim Kurulu’na bildirirler.” Bu yapıldı mı, hayır. - Yasanın “Bağımsız adayların müracaatı” başlığını taşıyan 21. maddesi de, “(...) Yüksek Seçim Kurulu bu başvuruları, il seçim kurulları da kendi çevrelerine ait olanları, alışılmış araçlarla geçici listeler halinde ilan ederler” hükmünü taşıyor. Bu yapıldı mı, hayır! 12 aday, başvuruları “doğrudan iptal” edilerek “geçici listeler”e bile alınmadıkları için 23. maddedeki eksik evrak bildiriminden de esirgendiler. YSK yasayı gözetmediğini nasıl belli ediyor? - Açıklamada YSK'nın; yasanın “eksik evrakı tamamlamaları için bağımsız adaylara da bildirim yapılması” hükmünü gözetmediğini kabul eder havasını yansıtan ifadeler de bulunuyor. Örneğin; siyasi partilerin adaylarına sağlanan evrak eksiğini giderme olanağının bağımsızlara “doğrudan” tanınmadığı belirtilerek, “dolaylı” da olsa bağımsız adayların bu yöndeki yasal haklarının varlığı teslim ediliyor. Açıklamada daha sonra, milletvekili adaylıklarının iptal edilmesinden sonra bağımsız adaylara eksiklikleri giderme olanağının tanınması da, bu yasal hakka dayandırılıyor. Kurul, yasal çelişkiler vurgusunda haklı - Bu vahim hataları vurguladıktan sonra, YSK açıklamasının kalan bölümünde, yeni parlamento ve anayasayı şekillendirecek siyasi partilerin mutlaka dikkate alması gereken anayasal ve yasal zafiyetler ile mevzuat çelişkilerine işaret edildiğini belirtelim. - YSK bu bölümde, temel olarak Anayasa'nın “milletvekili seçilme yeterliliği”ni düzenleyen 76. maddesindeki kısıtlamalara işaret ediyor. 76. maddenin, yüz kızartıcı suçların yanı sıra devlete ve anayasal düzene karşı suçlardan hüküm giyenlerin de “affa uğramış olsalar bile milletvekili adayı olamayacakları” yolundaki, Milletvekili Seçimi Kanunu'nda da tekrarlanan hükmünün altını özellikle çiziyor. YSK; Anayasa'nın bu açık hükmü karşısında, 2005 yılında yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu'nda “memnu hakların iadesi” düzenlemesinin kaldırılmasının, bir başka deyişle “hak mahrumiyetinin cezanın infazıyla sona ereceği” hükmünün etkili olamayacağına işaret ediyor ki, doğru. Güncel kriz çözülse de bu sorun varlığını sürdürüyor. Birçok yasada ömür boyu mahrumiyet var - YSK; “memnu hakların iadesi” kurumunun, seçilmeye engel mahkûmiyetlerin sürekli bir hak yoksunluğuyla sonuçlanmasına karşı getirilen bir önlem olarak uygulandığını, hak iadesi belgesi almanın yoksunluğu sona erdirdiğine işaret ediyor. “Cezanın infazıyla hak yoksunluğunun kendiliğinden sona ereceği” hükmünü getiren yeni TCK'da doğal olarak “memnu hakların iadesi” kurumuna yer verilmemesine karşın YSK, bu konudaki çelişkilere dikkat çekiyor. Açıklamada Anayasa'nın yanı sıra Devlet Memurları, Hâkimler ve Savcılar, Avukatlık, Noterlik, Sigorta Murakabe, Özel Güvenlik Hizmetleri, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar kanunları gibi özel yasaların da “belirli suçlardan mahkûm olanların, affa uğramış olsalar bile, bazı görevlere getirilemeyeceği” yolunda hükümler taşıdığına işaret ediliyor. - Kurul daha sonra, yeni TCK “hak yoksunluklarını infaz süresiyle sınırlı tutmasına” karşın Anayasa'nın 76. maddesi ve örnek verilen birçok özel yasada süresiz hak yoksunluğu tesis eden hükümler bulunduğunu, milletvekili seçilme hakkının mahkûmiyet nedeniyle yitirilmesinin nedeninin de bu durum olduğunu, Anayasa Mahkemesi'nin de 14 Nisan'da yayımlanan son kararında bu durumu teyit ettiğini” vurguluyor. Seçilmek için tek yol memnu hakkın iadesi - YSK, “affa uğramış olsalar bile” kaydı nedeniyle ömür boyu seçilme veya bir göreve getirilme yasağına muhatap olanların mağduriyetinin giderilmesi için 2005 tarihli TCK'da yer verilmeyen “memnu hakların iadesi” kurumunun 2006 yılında Adli Sicil Kanunu'na eklendiğinin altını özellikle çiziyor. Son olarak YSK açıklamasındaki şu cümleyi aktaralım: “Bütün bu açıklamalardan sonra bir kez daha vurgulanması gereken husus sudur: Anayasa’nın 76/2 maddesinde belirtilen nitelikte bir ceza mahkûmiyeti nedeniyle milletvekili seçilme hakkını yitirmis bulunan kişiler, bu haklarına ancak ve sadece, Adli Sicil Kanunu’nun 13/A maddesi uyarınca, talepleri üzerine mahkemece verilecek 'yasaklanmış hakların geri verilmesi' kararı ile kavusabileceklerdir.” Bağımsız adaylara eksik evrak tamamlama bildirimi sürecinde vahim hatalar yapması, YSK'nın seçilme hakkını tehdit eden Anayasa ve yasalardaki sorunlara ilişkin uyarılarını görmezden gelmemizi gerektirmiyor... YSK AÇIKLAMASININ TAM METNİ