(Okuma Düzeni: A Minor* )
"Dua ediyordum, dua ediyordum. Yenmeyi ümit ettim hep. Eylülde evlenme planları yapan en küçük kızımın 'baba, sakın bize şaka yapma. Senin kolunda sunağa kadar yürümek istiyorum' sözleri bana güç verdi..." - Ettore Consonni, Emekli
61 yaşında öleyazan Ettore Consonni, Kuzey İtalya'nın Bergamo şehrinde 50 gün önce COVID-19 teşhisiyle entübe edilir ama Bergamo'daki hastanelerde tüm yataklar doludur. Ağır koronavirüs vakalarının taşındığı özel askeri uçakla 1500 kilometre mesafedeki Sicilya'nın Palermo şehir hastanesine koma halinde götürülür. 26 günlük tedavi sonrasında uyandırılır, iyileşmiştir. Uyandıktan ancak 22 gün sonra Palermo'ya getirildiğine inanır. Eylül ayında evlenmeyi planlayan kızına verdiği sözü tutar Ettore...ölmez. Geçtiğimiz çarşamba günü Bergamo'ya döner ve ailesine kavuşur ama ailede iki kişi eksiktir; erkek kardeşi ve kayınbiraderi de koronavirüse yakalanmış lakin ikisi de kurtulamamıştır.
Bergamo, İtalya'da salgının ilk görüldüğü Lombardiya bölgesinde ve Milano, Brescia, Torino'dan sonra tüm ülkede en çok vakanın kaydedildiği dördüncü şehir.
Hayat ritmimizi bozan, dünyanın dengesini alt üst eden bu global salgın daha tamamen atlatılmadan, insanlığın bu süreçten ders alıp almayacağı üzerine konuşuluyor, yazılıyor, çiziliyor, kafa yoruluyor son günlerde.
Evdeki yalnızlıklar, sokaktaki evsizler, sokaktaki evsize "evine git" diyen Roma polisi,yürümeyen sağlık politikaları, geçim sıkıntısı çekenler için yapılan yardım dayanışmaları, evimizdeki kedimizin, köpeğimizin verdiği mutluluk,okyanusta biriken maske ve plastik eldiven sayılarındaki artış, uçmayan uçaklar, yürümeyen dev yolcu gemileri, yollarda gidip gelmeyen TIR'lar sayesinde atmosferdeki karbon emisyonunda azalma,iç denizlerde görülen yunuslar,Venedik kanallarındaki berraklaşan suda yüzen balıklar,Roma'nın turistten yoksun ilham verici boş sokakları,sağlık çalışanlarına duyulan minnettarlık,evlerde pişen ekmek, fırından yeni çıkan pizza,hiç okunmayan sırada bekleyen kitaplara ayrılan zaman,unutulan dostlukların hatırlanışı,yıllarca görüşülmemiş sevilenlerle yapılan videolu aramalar,evlerin hiç kullanılmayan güneş alan köşelerine çekilen masa,hiç çıkılmayan balkonlarda söylenen şarkılar,meğer ne çok sevildiğini keşfetmek ya daonca tanıdık varken aranmamış olmanın verdiği o derin, kuytu yalnızlık...
İlkbaharın en güzel ağacının altındayım şimdi; üç gündür yağan yağmura yenik düşen erguvanın ıslak eflatun çiçekleri yüzüme gözüme bulaşmış. Bugünlerde bana bulaşan bir tek bu çiçekler; hepimizden uzak olsun 2020 yılının tüm insanlığa bulaşan pandemisi!
Erguvan; İtalyancası "albero di Giuda" yani Yahuda Ağacı! Pembe manolyalar çiçeklerini döktükten sonra etraftaki erguvanlar çiçeklenir Abruzzo'da. 30 gümüş dinar ve bir öpücükle Yahuda'nın ihanetinin yükünü taşır dalları.
Hıristiyanlık dininde tanrının oğlu olarak kabul edilen İsa'nın on iki havarisinden biridir Yahuda; son akşam yemeğinde İsa'ya en yakın... 30 gümüş dinar rüşvete kanıp yol göstericisine ihanet eden bir inanan (!) Yeni Ahit'in Matta İncili'nde anlatıldığı üzere, ihanete uğrayacağını anlayan İsa peygamber on iki havarisine:
"İçinizden biri bana ihanet edecek" der.
Dediği an, havariler sıralanır önünde İsa'nın ve teker teker sormaya başlarlar:
"Ya Efendimiz! Belki o ihanet eden benim!!!! Doğru mu?"
İsa her birine cevapsız kalır ancak aynı soruyu Yahuda yöneltince:
"Bunu sen söyledin!" diye yanıtlar.
Yahuda çoktan Sanhedrin Meclisi'yle 30 gümüş dinara anlaşmıştır. Anlaşmaya göre, İsa'nın kimliğini, ona vereceği öpücükle bildirecektir askerlere. On iki havariyle yenilen, tarihte "son" olarak anılan akşam yemeği sonrası Yahuda, İsa peygambere yaklaşır ve öper. O öpücük ihanetin, ikiyüzlülüğün öpücüğüdür. O öpücükten sonra ortalık karışır, askerler İsa'yı oracıkta kıskıvrak yakalarlar.
Yahuda, ettiği ihanetin ağırlığına dayanamaz; rüşvet olarak aldığı üç kuruşu diğer havarilerin gözleri önünde yere fırlatır; duyduğu pişmanlıkla kendini bir erguvan ağacına asar. İşte her ilkbahar ağacın dallarından hatta gövdesinden dahi fışkıran gözalıcı erguvan çiçekleri Yahuda'nın duyduğu o tarifsiz pişmanlıktır aslında... Erguvanın o bitimsiz güzelliğinin ardında masum bir varlığa sahtekarca edilmiş bir ihanet yatar.
Simgesel olarak insanlığın içine gizlenmiştir Yahuda ve kalabalıklar içinde yaşadığı, çıkardığı savaşlarda öldürdüğü ve öldüğü, bayramlar kutladığı, doğasını katlettiği, toprak ananın koynundan beslendiği, şimdilerde tek bir acıyla İtalyan, Türk, Çinli değil; kendini en rafine haliyle "insan" olarak hisseden insanlık işler yoluna girdiğinde, bu güzel dünyaya bir öpücük konduracaktır mutlaka...
Uyanıveriyorum… Kararlılığın, gücün ve imparatorluğun rengi sayılan erguvan çiçeklerinin altında uyuyakalmışım. İtalya'nın Abruzzo bölgesinde gözlerimin önünde Yahuda Ağacı, ardında dağılan bulutların yol verdiği mavi gökte uçuşan sığırcıkların kanatlarını altın ışıltılara boyayan batmakta olan güneşle birlikte düşüncelere dalıyorum:
"Ah benim güzel ve kayıp vatanım!Ah o sevgili ve yaralayan anılar!"**
Bu hafta Alman Sueddeutsche Zeitung gazetesinin İtalya başbakanıyla yaptığı röportajdan öne çıkan cümleler arasındaydı bu ifade:
"İtalya bu süreçte yapayalnız bırakıldı..." - Giuseppe Conte, İtalya Başbakanı
165 yılının sonunda yayılmaya başlayan veba, Bergamalı doktor Galen'e göre bir çiçek hastalığı salgını veya bir kızamık pandemisi olabilirdi. Neredeyse yirmi yıl boyunca Roma İmparatorluğu nüfusunun milyonlarcasının hayatını kaybettiği veba, tam bittiği sanıldığında, dokuz sene sonra yine hortladı. Bu kez her gün neredeyse 2000 kişinin ölümüne neden oldu. Roma İmparatorluğu döneminde isimleri altın harflerle tarihe yazılmış iki imparatorun yaşamlarına da son veren, yıllarca can alan Galen Vebası olarak da anılan salgın, nüfusun dörtte birini enfekte etmiş; toplamda beş milyon insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuştu.
O salgın yüzünden hayatını kaybeden Roma imparatoru Marco Aurelio, Roma'da dünyanın en önemli arkeoloji müzelerinden olan Capitolini Müzesi'ne tırmanan merdivenlerin sonunda, ünlü Rönesans ressamı Michelangelo'nun tasarladığı meydanın tam ortasında, sizi tüm haşmetiyle at üzerinde karşılar. İmparator Aurelio'nun hastalanıp hayatını kaybetmesine neden olan, yirmi yıla yakın Roma İmparatorluğu'na kök söktüren Galen Vebası gibi günümüz koronavirüs sürecinin uzun sürmesi ve yıllar sonra yeniden karşımıza çıkma ihtimalini düşünmek bile korkutucu!
Afgan Kızı (1985) fotoğrafıyla tanınan, Magnum fotoğrafçılarından Amerikalı Steve McCurry‘nin yolu, fotoğraf sergileri sayesinde sık sık İtalya'ya düşer. Hatta en son 2019'da Kariyer Dalı'nda Flaiano Ödülü'nü almak üzere Abruzzo'nun Pescara şehrine gelmişti. McCurry, geçtiğimiz günlerde İtalya'da çektiği fotoğraflardan oluşan bir seçkiyle İtalya'ya Övgü (Tribute of Italy) isimli bir video hazırladı.
"İyi ve dolu dolu yaşamak, İtalyanların yaşam felsefesi. Bu zor günlerde dahi içlerindeki yaşama sevincini kaybetmediler. Son iki aydır, İtalyan ruhu dikkatimizi çekti ve saygı uyandırdı. Dünyanın COVID-19 mücadelesinde, İtalyanlar böylesi hayal edilemez bir trajedi karşısında fedakarlık ve cesaret gösterdiler ve bu zorlukların üstesinden gelip zaferle çıkacaklarından kimsenin şüphesi yok." - Steve McCurry
Videodaki İtalya fotoğrafları, Puccini‘nin Nessun Dorma (Kimse Uyumasın) isimli eseri eşliğinde izleniyor. İtalya'ya aşık ünlülerin sözleriyle zenginleştirilmiş videoda, McCurry'nin bu güzel ülkeye içtenlikle neler hissettiğini görsel bir şölenle anlamak mümkün.
Geçtiğimiz pazar sabahı 06:30'da Avrasya plağının yeryüzündeki en yüksek aktif yanardağı Etna'nın güneydoğu kısmındaki Yeni Krater'de strombolik hareketlenmeler yaşandı. 07:15'te bir lav akışı gözlendi. 08:45'ten itibaren lavlar krater ağzından 5 kilometre yukarıya doğru fışkırmaya başladı. Saat 09:00 sıralarında patlamadan kaynaklı sismik sarsıntıların en kuvvetlisi kaydedildi. Roma Rasathanesi ve Volkanoloji Enstitüsü (INGV) kayıtlarına göre sismik hareketlenme yerin 273 kilometre derininde, 3,5-4 Richter şiddetinde gerçekleşti. Can ve mal kaybına yol açmayan Etna, derin uykusundan bir anlığına uyandı.
Dünyanın eve kapandığı bugünlerde sanat galerileri, sinema, kitap, eski eser arşivleri, müzeler, bilimsel yayın organları, astronomi gözlem merkezleri, NASA ve daha nice dernek, enstitü, üniversite vb, ellerindeki bilgi kaynaklarını tüm dünyanın paylaşımına açtı.
Etna'dan Santorini'ye, İzlanda'dan Maldivlere kadar tam kırk gezi rotası 3D olarak kullanıma açıldı. Milano-Bicocca Üniversitesi, Yerbilimleri Sanal Gerçeklik Laboratuvarı -GeoVires, koronavirüs lockdown sürecinde öğrencilere destek amaçlı Virtual Outcrop modellerini kullanıma açtı. Böylece öğrenciler ve meraklılar akıllı telefon ve bilgisayarları aracılığıyla drone'larla çekilmiş yüksek çözünürlüklü fotoğraflar kullanılarak yaratılmış mekan modellemelerine ulaşabilecek ve üç boyutlu siteleri keşfedebilecek.
"Özellikle sanal gerçeklik tekniklerini kullanarak elde edilmiş bilgiyi yaymak, faydalı materyalleri paylaşmak, mümkün olduğunca çok kişinin kullanımına sunmak ve bu bilgilerin kullanılmasını sağlamak bu süreçte olduğu gibi hiç bu kadar önemli olmamıştı."- Fabio Bonali, Yapısal Jeoloji Araştırma Görevlisi
Listede Etna'dan Valle del Bove volkanlarına, İzlanda'nın buzullarından Maldivler'deki su altı mercan resiflerine, Avrupa tarihindeki en büyük volkanik patlamaya sahne olan Yunan Adası Santorini'ye kadar ilgi çekici pek çok yer keşfedilmeyi bekliyor.
Böylesi bir global salgına hazırlıksız yakalandığımız konusunu tartışmanın ötesinde bu pandemi, evlerimizin dört duvarı içinde dünyanın bir anda önümüze serilmesiyle, bilgiye bu kadar kolay ve ücretsiz ulaşabilmekle insanın kör cehaletini acımasızca gözler önüne seriyor. İtalya'da her gün yüzlerce, dünyada binlerce insanın bir salgın yüzünden ölmesi, evrenin en zeki canlısı safsatasıyla büyüyen insanoğlunun kendi kara cahilliğini keşfetme fırsatı yaratıyor. Bu trajik gerçekliğin yarattığı katharsis çemberinde dönüp duran hayatlarımıza dair tüm budalılıkları terk etmenin zamanı gelmişse şayet, arınmak kaçınılmaz olacaktır.
Açıklamalar
*Yazıya eşlik eden müzik listesi
**Opera dünyasının en unutulmaz korosu olarak anılan İtalyan besteci Giuseppe Verdi'nin Nabucco eserine ait "Va Pensiero" isimli üçüncü bölümden bir küçük bölüm:
"Oh, mia patria sì bella e perduta!Oh, membranza sì cara e fatal!"
***Giuseppe Verdi'nin unutulmaz sözü.
****Ruhun arınması, insanın parçalanmış bütünlüğünün yeniden kurulması.
Kaynaklar