Hollanda’da faaliyet gösteren Türk Bankaları arasında Akbank NV, Anadolubank Nederland...
Bugünlerde huzur içinde çalışmak olanaksız. Hollanda’da faaliyet gösteren Türk Bankaları arasında Akbank NV, Anadolubank Nederland BV, TEB NV, Garantibank International NV, Demir-Halk Bank Nederland NV ve Yapı Kredi Bank Nederland NV gibi birçok kuruluş var. Yıllardır, birçok Avrupa ülkesine göre çok daha “yumuşak” ve çalışılabilir olan kurallarıyla Hollanda, çok sayıda yabancı banka için cazip bir ülke olmuş. Türk sermayeli kurumlar, 1990’ların ikinci yarısından beri, ticaret finansmanı işlemleri ağırlıklı olmak üzere, bireysel ve özel bankacılık hizmetleri ve kurumlara yönelik doğrudan ve yapılandırılmış finansal ürünler sunuyorlar. “Sunuyoruz” da diyebilirim aslında, çünkü ben de 2.5 yılı aşkındır Amsterdam’da, bu bankaların bir tanesinde görev yapıyorum. Ne var ki, son dönemlerde, rüzgarın yönü aniden değişti. Hollanda Merkez Bankası DNB (De Nederlandsche Bank), ülkede faaliyet gösteren bankalar içinde yalnızca Türk ve Rus bankalarını hedef alan bir “sermaye yeterlilik rasyosu modeli” geliştirdi. DNB, “Konsantrasyon riski politikası” adı altında bir düzenlemeyi geçtiğimiz Temmuz ayında uygulamaya koydu. Düzenleme öyle sert, öyle haksız bir tavır sergiliyor ki, en sonunda konuya Devlet Bakanı Ali Babacan, Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz ve BDDK Başkanı Tevfik Bilgin bile dahil oldu; Hollanda otoriteleriyle görüşmeler sürüyor. Bu yeni gelişme, aslında, global krizin Hollanda’ya yansımasına dayanıyor. Türkiye’de ve bazı Avrupa ülkelerinde bulunan Mevduat Sigorta Fonu benzeri bir uygulama Hollanda’da mevcut değil. Piyasadaki bankaların, mevduatları oranında bir havuza katkıda bulunduğu, herhangi bir batık banka olması halinde bu havuzdan gerekli yardımın sağlanacağı türden bir korunma sistemi, burada kurulmamış. Hollanda’nın, nüfusuna oranla oldukça yüksek olan, 300 milyar EUR’luk bir mevduat büyüklüğü var. Batık bankalar olması durumunda, sistemdeki bankalar mevduat pazar payları oranında, bu zararı paylaşmakla yükümlü. Son kriz sırasında yaşanan zararların bölüşülmesinin ardından, büyük Hollanda bankaları, “egzotik” tabir ettikleri, başını Türk ve Rus Bankalarının çektiği bankaların, yüksek mevduat oranlarıyla haksız rekabet yarattığını ileri sürdüler. Aynı zamanda, bu bankaların aktif yapılarının ilgili ülkelerin riskleriyle fazlaca konsantre olduğunu bahane ederek, bu bankalara ve sermaye yapılarına düzenleme getirilmesini talep ettiler. Yani bir anlamda, krizin faturası kesildi, payımıza da sermaye yeterliliği baskısı düştü...! Bu durum Türk bankalarının operasyonlarına direkt yansıyor. Türk bankalarının verebilecekleri krediler, dolayısıyla bir anlamda Türkiye’ye para girişi de kısıtlanmış oluyor. Orta ve uzun vadede, sermaye yapıları yeterli olmayan bankalar, operasyonlarını küçültmek ya da farklı ülkelere taşımak yoluna gidebilirler. Durum böyle olunca, finans sektöründe çalışmakta olan hiç kimsede huzur muzur kalmadı!.. *** Bari boş zamanlarımızda bol bol okuyalım, keyfimizle yazıp çizelim, sanal ortamda paylaşımlarda bulunalım diyoruz, bu kez de sansür-sever otoriteler engel oluyor! Bilindiği gibi, Digitürk’ün, korsan maç yayını yapan bazı bloglara açmış olduğu dava nedeniyle, Google’a ait olan ücretsiz blog servisi Blogspot erişime kapatıldı. Digitürk Google’ı suçlarken, Ulaştırma Bakanlığı da, yalnızca ihlalde bulunan siteler yerine Blogspot’u tümden kapatma kararını veren, - belli ki bilgi teknolojileri konusunda pek bir uzman(!) olan - yüce Türk mahkemesini suçluyor. Sonuçta olan milyonlarca blog yazarına ve takipçilerine oluyor. Farklı örneklerini defalarca gördük. Fizy Müyap’ın kuyruğuna bastı; Youtube’daki birkaç müptezel video yüzünden iki parça kurunun yanında kaç tane yaş orman yandı. Sonuçta sansürcü zihniyet binlerce siteye erişimi yıllarca yasakladı. Çok yakın geçmişte bunlar yaşanmışken, insan, Digiturk ve Google gibi kuruluşlardan çok daha duyarlı davranmalarını bekliyor! *** Çalışırken huzur yok, blogda sansür var, hadi Türk gazetelerine takılayım desen, ee malum, onların çoğunun da pek keyif verdiği söylenemez!.. Ortalıkta, isminden başka hiçbir köşesinde sabah ışığına rastlanmayan, alacakaranlık kuşağı gibi karanlığıyla boğan bir gazetenin, “kaknem devrimci bacıları öperek ossaat liberalleştireceğine” inanan yazarı gibi; al takke ver külah, ayrımcı, ilkel ve düzeysiz gazeteciler ve onları okuyan yığınlar olduğu sürece, üç- beş tanesi dışında, gazete okumanın da keyfi kalmadı. Offf... Bi huzur verin yahu!