Okul yıllarında bazı hocalar pek severdi; öğrencilere bilimsel olguları...
Okul yıllarında bazı hocalar pek severdi; öğrencilere bilimsel olguları, matematiksel bulguları “küçük bir çocuğa anlatır gibi” anlattırmayı. Başka bir deyişle, fazla detay vermeden, konuyu basit ve net olarak açıklatmayı. Bu anlatım biçemi, kavramların temelini sağlam kurmak adına bir öğretim prensibi olarak değerlendirince nezdimde biraz olsun anlam kazanır. Ancak aynı biçemin, hiç esnetilmeden her yaşta ve her ortamda kullanılması durumunda son derece abesle iştigal, hatta karşıdakine apaçık saygısızlık olacağını düşünürüm. Bundan dolayıdır ki, gündemin kendisinden, açıklamaların içeriğinden bile önce, milletin iradesini temsilen açıklamalar yapan hükümet yetkililerinin, söz konusu gündem maddesi ne olursa olsun kullanmakta ısrarcı oldukları “küçük çocuğa anlatır gibi” biçeme delirerek başlıyor çoğu günüm... *** Farklı bakanlarca, farklı platformlarda yapılan türlü açıklamaların; “Ödevini bitirmeden sokağa çıkamaz ablası” vari bir üslupla, “milletin canı deprem için acırken, Cumhuriyet Bayramı kutlaması olmaz, biz onların iradesi yerine aramızda değerlendirdik, iptal ettik” diyebilmenin; 88 yıllık Cumhuriyet kutlamasını, süslenip püslenip düğün dernek gerdan gıvırmak düzeyine indirgeyebilmenin, üstelik sadece havai fişek gösterilerini ya da resmi törenleri değil, okul törenlerini de iptal etmenin; Çadırlar dağıtıldı, tüm ihtiyaçlar giderildi diye, milletçe canımızı çok yakan depremin ardından aceleci açıklamalar yapıp, perişanlık nidaları gelmeye başlayınca ortalıktan toz olmanın; Irkçı ve ayrımcı nefret söylemine en güzel tokatın toplumsal kardeşlikle atılabileceği bugünlerde, afet yönetiminde bile BDP’li belediyeleri zinhar muhatap almamanın; Kardeşlik kara günde belli olur dedikten sonra, BDP’li vekilleri, tek kalemde terör örgütüyle bir tutan, ötekileştiren açıklamalar yapmanın; Dış yardımlara “bana ne bana ne istemem, sen çekil ben yaparım” diye omuz silkip, tam da geç olduğu zaman “e peki madem” kuru minnetçiliği oynamanın; Deprem adına toplanan özel vergilerle duble yol yaptık deyip, peki yol için toplanan vergilerle ne yaptınız, sağlık ve eğitim vergileri nereye gitti vb sorularla hiçbir şekilde muhatap olmamanın; Tütün ürünleri zammını “hem kaçak sigara içerseniz, geliri teröre gider” diye, detaysız kaynaksız bir “yaramazlık yaparsan, seni öcüye veririm” düz mantığıyla açıklamanın; Çocuk gelinler sorununun tartışıldığı bir platformda, 3 çocuk politikası sorgulandığı zaman “3 çocuk politikası bilimsel verilere dayanıyor” diye kesip atıp, neden-nasıl-ne yapılabilir’den alabildiğine uzak kalmanın; Sene olmuş 2011, “Kendi uçağımızı, gemimizi yapma çalışmamız var, Türkiye'nin her ne ihtiyacı varsa onların hepsini Türkiye'de yapacağız'' gibi, çok laf az iş birer parmak ballar çalmanın; İletişimden sorumlu bakanın, günün en geçerli iletişim platformu olan Twitter’da neden hesabı yok diye sorulduğunda, “İnternette vakit öldürürsem, yollara uçaklara bakamam” benzeri, akıllara seza şekilde cevaplamanın; KCK, Ergenekon, tutuklu gazeteciler, düşünce özgürlüğü, protestolarda dövülen öğrenciler gibi herhangi bir konuda, herhangi bir soru sorulduğunda, olayı ilk dönemeçten “bağımsız yargı”ya atfetmenin ve hiçbir sorgulanan aksiyon için açıkça sorumluluk almamanın; Bir defa olsun; “Çocuğa anlatır gibi” değil de; “Bilinçli, bilgili, sorgulayıcı, bellek kaybına uğramamış, irade sahibi vatandaşa anlatır gibi” açıklanmasının bir yolu var ise eğer, rica ederim, uygulayınız lütfen, çünkü cidden çok bunaldım! Yok anlatamayacaksanız, o zaman bırakalım bu oyun parkı taktiklerini, önümüze bakalım. Aynı anda hem acılara saygı duyabilecek, hem kardeşlerinin ocağına düşen ateşle kavrulabilecek, hem de varoluş biçimini kutlayabilecek denli geniş yüreklere sahip olan milyonlarca Türkiye’li için bugün bayram. Saygı ve şükranla kutlayalım.