15 Ocak’ta Ocak-Aralık bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Ayrıntılara girmeden, her türlü olumsuzluğa rağmen 2018’in bütçe ve mali disiplin için kötü olmayan bir yıl olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi, 2018 bütçesinin ayrıntılarına biraz daha yakından bakalım.
Ocak-Aralık 2018 döneminde kümülatif “bütçe gelirleri” 2017’ye kıyasla yüzde 20,2 artışla 757,8 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Belirtelim, 2018 bütçesinde öngörülen gelir rakamı 696,8 milyar TL’ydi görülen o ki bu rakam aşılmış. Gelirlerin hedefi aşmasının arkasında -ayrıntılarına birazdan gireceğimiz- ithalde alınan KDV ve Kurumlar Vergisindeki iyi performans ile vergi dışı diğer gelirler kalemindeki 107,8 milyar TL’lik sıradışı sonucun etkisi göze çarpıyor. Ayrıca, Gelir Vergisi ve Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisinin belirlenen yılbaşı hedeflerini aştığını da belirtelim.
Özetle -her türlü olumsuzluğa ve önemli vergisel teşviklere rağmen-2018’deki bütçe gelirleri performansı tatmin edici denilebilir.
2018’in genelinde “vergi gelirleri” performansının bir miktar dalgalı seyrettiğini söyleyebiliriz. Ancak bu dalgalı seyre rağmen yılbaşında tespit edilen vergi geliri hedefi aşılmış durumda. Vergi gelirleri yüzde 15,8 artışla 621,3 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Yılbaşında hedefin 599,4 milyar TL olduğunun da altını çizelim.
Vergi gelirlerinin -ekonomik şartlar bakımından nispeten zor bir yılda- hedefi tutturmuş olması memnuniyet verici. Kaldı ki 31 Ekim’de yılın son iki ayı için verilen vergisel teşvikleri de unutmamak lazım. Bu teşviklerin süresinin de 31 Mart 2019’a uzatıldığını not ederek bunları özetleyelim;
Temel olarak nispi (oransal) vergilere dayanan vergi sistemimizin, enflasyon (artan fiyatlar) ve kur yükselişleri nedeniyle de bir miktar “nominal” vergi geliri ürettiğini dikkatimizden kaçırmayalım. Yani gelir iyileşmesinin arkasında biraz da bu iki faktör var.
2018’de vergi gelirlerinde artış şampiyonu yüzde 48,7 artışla (78,7 milyar TL) Kurumlar Vergisi, ardından yüzde 37 artışla (18,2 milyar TL) BSMV geliyor. 7061 sayılı Torba Yasa ile birlikte 2018, 2019 ve 2020 yılları için Kurumlar Vergisi oranının yüzde 20’den yüzde 22’ye yükseltildiği hatırlanacak olursa; 2018’de Kurumlar Vergisinde yaşanan bu önemli artışı daha iyi anlaşılabilir. İthalde alınan KDV kaleminde de yüzde 22’lik bir artış var; ancak döviz kurlarının yükseldiği 2018’de bu kalemde daha yüksek bir artış görmek bizi şaşırtmazdı. İthalde alınan KDV’yi birazdan tekrar irdeleyeceğiz.
- 2018’de tek kalemde en yüksek vergi geliri, 139 milyar TL ile Gelir Vergisi’nden gelmiş durumda. Bu son derece olumlu bir rakam; ancak bu tutarın 129 milyar TL’sinin tevkifat (kesinti) yoluyla toplanmış olduğu gerçeği de düşündürücü. Gelir Vergisi gibi “doğrudan” bir vergi kaleminde, beyana dayanan gelir vergisi tutarının çok daha yüksek olmasının beklenen bir durum olduğunu vurgulamamız gerekli. 2018 Aralık sonu itibariyle toplam faal gelir vergisi mükellef sayımızın sadece 1.920.586 kişi olması da yukarıdaki çarpıklığı biraz daha izah ediyor. Özetle, kayıtdışı ekonomi ile mücadele ve vergi adaletini sağlamak bağlamında istisnasız herkesin beyanname verdiği bir model kurmamız elzem görünüyor. Aksi halde, gelir vergisi de “yarı dolaylı bir vergi” karakteri ile hayatiyetini sürdürmeye devam edecek gibi görünüyor.
- Yılın son iki ayında verilen vergisel teşvikler ve akaryakıtta uygulanan eşelmobil vergileme modeli (akaryakıttaki fiyat artışlarının, vergi gelirlerinden karşılanması yoluyla akaryakıt fiyatlarını sabit tutan model) nedeniyle ağır hasar alan ÖTV hala bütçenin amiral gelirlerinden birisi. 2018 vergi gelirlerimizin yüzde 21,6’sı tek başına 133,9 milyar TL ile ÖTV’den kaynaklanmış durumda. Bu payın, 2017 bütçesinde yüzde 26’lar civarında gerçekleştiğini de not edelim. ÖTV’nin içerisinde her zaman olduğu gibi “petrol ve doğalgaz ürünleri ile tütün mamulleri başı çekiyor. ÖTV kalemlerinden gelen vergilere ayrı ayrı bakalım;
- Dâhilde alınan KDV 2018’de yüzde 1,4’lük son derece düşük bir artış performansıyla 56,3 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Dâhilde alınan KDV’de, yılbaşında belirlenen 66 milyar TL’lik gelir hedefinin oldukça gerisinde kalındığını da vurgulayalım. Bunun temel sebeplerinden birisinin iç ekonomik dinamizmdeki önemli yavaşlama olduğunu söylememiz yanlış olmaz.
- 2017 bütçe gerçekleşmeleri içerisinde en dikkat çeken kalemlerden birisinin ithalde alınan KDV olduğunu yukarıda da belirtmiştik. “ithalde alınan KDV” yüzde 22 artış ve 122,1 milyar TL ile 2018’i tamamlamış. İthalde alınan KDV’nin yılbaşında belirlenen 107,8 milyar TL’lik hedefin ciddi bir şekilde üstünde olduğu dikkat çekiyor. Üretim ve ihracatımızın ithalata olan bağımlılığının yüksek olduğu düşünülünce, ithalde alınan KDV bizim için oldukça dikkate değer bir parametre. İthalde alınan KDV’deki yüksek performans ekonomik dinamizm ve büyüme rakamları bağlamında olumlu bir işaret olarak değerlendirilebilir; ancak kurlardaki dalgalanmayı da dikkatten uzak tutmamak gerekiyor. Özetle, ithalde alınan KDV rakamındaki mevcut durum -ithalatta artışa işaret ettiği için- dış ticaret dengesi ve cari açık bakımından “olumsuz”; iç ekonomik dinamizm ve ihracat performansımız açısından da “olumlu” bir işaret olabilir. Ancak belirtmeden geçmeyelim, yılın son aylarında ithalatta yaşanan önemli daralma, kümülatif tablodaki olumlu durumun hızla bozulduğuna da işaret ediyor. Şöyle ki; 2018 Aralık ayında ithalde alınan KDV tutarı, 2017’nin aynı ayına kıyasla yüzde 6,7 daralmış durumda. Bu durum, önümüzdeki dönemde “üretim ve ihracatın gidişatına dikkat!” mesajı veriyor.
- 2018’de KDV sayesinde -dâhilde ve ithalde- toplam 178,4 milyar TL Hazine’nin kasasına girmiş durumda. Özetle, bütçe vergi gelirlerinin yüzde 28,8’i KDV’den geliyor. Buraya ÖTV’yi de dâhil edersek, vergi gelirlerinin yarısından fazlasının (yüzde 50,4) sadece bu iki vergiden geldiğini ortaya çıkıyor. Vergi gelirleri içindeki “dolaylı vergiler payının” bu derece yüksek olması elbette vergi adaleti bağlamında olumsuz bir parametre.
- Damga Vergisi’ne değinmeden olmaz. Damga Vergisi 2018’i yüzde 8,7 artışla 16,9 milyar TL ile kapatmış. Damga vergisinin, ulusal ve uluslararası yatırımcı için oldukça büyük ve gereksiz bir maliyet olmayı sürdürdüğünü ve ülkemizi iş yapma kolaylığı endekslerinde alt sıralara ittiğini de not edelim.
Yukarıdaki analizlerimize bakınca, vergi gelirlerimizin genel olarak “dolaylı vergilere” dayanmakta olduğu dikkati çekiyor. Vergi gelirlerimiz içerisinde, gelir ve kurumlar vergisinin payının tatmin edici düzeyde olduğunu söylememiz oldukça zor. Bu durumun çaresi, gelir ve kurumlar vergisi oranlarını arttırmaktan ve/veya bu vergilere ilişkin istisna ve muafiyetleri kaldırmaktan değil; GSYH’nın yüzde 20 ila 25’i civarında olan kayıtdışı ekonomiyi azaltmaktan ve bu kaynaklardan etkin şekilde gelir ve kurumlar vergisi alabilmekten geçiyor. Dolayısıyla, bütçenin vergi gelirleri kompozisyonu içinde zayıf bir şekilde yer alan (beyana dayanan) gelir ve kurumlar vergisi rakamları bu şekilde okunmalı.
Yılbaşında 762,7 milyar TL olarak öngörülen “bütçe giderleri” yılsonunda yüzde 22,4 artışla 830,4 milyar TL’ye ulaşmış. Bu ciddi hedef aşımının, mali disiplin anlamında henüz bir olumsuzluğa işaret etmediğini belirtelim.
Faiz giderlerinde yüzde 30’luk bir artış ve bu artış kamunun faiz giderlerine ilişkin ciddi bir alarm veriyor. Ayrıca faiz dışı fazla rakamı da yılbaşında öngörülen 5,8 milyar TL’nin ciddi şekilde altında kalarak 1,3 milyar TL olarak gerçekleşmiş. Fazla rakamının 2017’de 8,9; 2016’da ise 20,3 milyar TL olduğunu da buraya not düşelim.
2017 sonunda 47,8 milyar TL açık veren bütçe, 2018’i 72,6 milyar TL açıkla kapatmış. Mevcut açık Yeni Ekonomi Programı ile 65,9 milyar TL’den 72,1 milyar TL’ye revize edilen hedefle de uyumlu.
Ocak itibariyle uygulamaya başladığımız 2019 Bütçe Kanunu, bu yıl kamunun daha çok ekonomi içinde olması gerektiğine dair işaretler taşıyor. Ekonomik dinamizmin de düşmekte olduğu dikkate alınırsa, 2019’da daha büyük kamu harcamaları, teşvikleri ve çok daha büyük bir bütçe açığı göreceğiz diyebiliriz. Mali disiplin çıpasının, 2019’da da terkedilmemesini umalım.
Bu makale www.KPMGvergi.com adresinde yayımlanmıştır.