Ekonomi Bakanımızın son açıklamalarından öğrendiğimiz kadarıyla, yakın zamanda cep telefonu, bilgisayar, tablet gibi elektronik ürünlerin ithalatında ek bir vergi (yükümlülük) getirilecek. Bu açıklamanın sektör için sürpriz olduğunu söylemek oldukça zor. Hem ithalatta uygulanması muhtemel bu yükümlülük hem de Türkiye’nin cep telefonu üretimine ilişkin teşvik imkanlarına kısaca bakalım.
5 Aralık 2014’te yayımlanan 2014/10 numaralı İthalatta Korunma Önlemlerine İlişkin Tebliğ, “Yerli üretici tarafından … ‘alıcısı bulunan verici portatif (cellular) telsiz telefon cihazları’ tanımı altında sınıflandırılan eşyanın ithalatında son yıllarda artış olduğu ve yerli üretimin bu ithalattan ciddi zarar gördüğü ve ciddi zarar tehdidine maruz kaldığı belirtilerek, ithalatta korunma önlemlerine ilişkin mevzuat çerçevesinde, söz konusu eşyanın ithalatında korunma önlemi alınması için … başvuruda bulunulmuştur” diyerek sayın Zeybekçi tarafından açıklanan ek verginin işaretini aylar öncesinden vermişti. Yayımlanan Tebliğ ile konuya ilişkin 9 aylık bir soruşturma süreci de başlatılmıştı. Anlaşılan süreçte hızla sona yaklaşılıyor.
Burada sözü edilen ek verginin, Dünya Ticaret Örgütü’nün (WTO) kuralları çerçevesinde bir “Koruma Tedbiri (Safe Guard)” olacağının da altını çizelim. Soruşturma ile güdülen temel amaç “yerli üretimi koruma” gibi görünse de “cari açık” kaygısı da göze çarpıyor.
Alınacak tedbirin ithal edilen her telefon bedeli (büyük ihtimalle CIF) üzerinden belli bir oranda (%5-10 vb.) veya maktu bir tutar şeklinde (10-20 USD ya da EUR) alınması sözkonusu olabilir, ancak bu konu yazımızın dışında.
Gelmesi muhtemel bu yükümlüğün WTO’de soruşturmaya konu edilmesinin mümkün olduğunu, ancak bu soruşturmanın uzun zaman alacağını ve sonuçlarının geçmişte tahsil edilen yükümlülüklere etkisi olmayacağını da belirtelim.
Yukarıda da vurguladığımız üzere; konulacak ek yükümlülüğün temel amacı “yerli üretimin korunması” olarak vurgulanıyor. Halihazırda yapılmakta olan ithalatın, içeride mevcut sanayiye nasıl bir etkisinin olduğu Ekonomi Bakanlığı tarafından etraflı bir şekilde inceleniyor olmalı. Bu analiz yapılırken, günümüz dünyasında büyük bir hızla gelişen/değişen ekonomik ilişkiler ve “iletişim teknolojisi”nin bu ilişkiler üzerindeki önemli etkisinin de göz önünde tutmak elzem görünüyor. Şöyle ki; atılacak muhtemel adımla, iletişim teknolojisinin vazgeçilmez bir parçası olan cep telefonların ithalatı kısıtlanmış olacak. Eğer içeride bu ithalat kısıtlamasına karşılayacak yeterli teknik ve teknolojik üretim alt yapımız mevcut değilse, bu adımın ekonomik dinamizmimiz üzerinde orta vadede olumsuz etkileri olması beklenebilir.
Getirilmesi düşünülen ek mali yükümlülüğün, sektör dengelerini (disrtrübütör, bayi vb.) bozacağını ve operatör gelirlerini düşürebileceğini öngörmek de mümkün.
"Cari açık ve bütçe gelirleri” bağlamında, atılacak adımın olumlu etkileri olacağı iddia edilebilir; ancak eğer önlemle birlikte talep düzeyinde dramatik bir düşüş olmayacaksa sadece bütçe tarafının yüzünün gülmesi beklenebilir. Bu noktada ayrıntısına girmeden, alınacak önlemin yasadışı ticareti de yeniden motive edebileceğini vurgulamakla yetinelim.
İthal etmekte olduğumuz telefonların artık Türkiye’de üretilmesini sağlamak da bu adımın bir doğal sonucu olarak öngörülebilir. Bu etki yatırımcılara sağladığınız teşvikler ve sağladığınız altyapı ile doğrudan bağlantılı olarak ortaya çıkabilecektir. Biraz da bu konuya bakalım.
8 Nisan’da 2015/7496 sayılı BKK ile yatırım teşvik sisteminde yine oldukça kapsamlı diyebileceğimiz değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerin en dikkat çekici kısmı elektronik sektörüyle ilgili ve özellikle “yüksek teknolojili” yatırımların daha yoğun teşvik edilmesinin amaçlandığı görülüyor. Uzun yıllardır Türkiye’nin en önemli hedeflerinden birisi olan “katma değerli üretim ve ihracat” bu adımda temel motivasyon unsuru olmuş gibi görünüyor.
Bu bağlamda “radyo, televizyon, haberleşme teçhizatı ve cihazları imalatı ile büro, muhasebe ve bilgi işlem makineleri imalatı” yatırımları “Öncelikli Yatırımlar” kapsamına alınmış ve bu sayede bu yatırımlar -nerede yapılırlarsa yapılsınlar- 5. Bölge desteklerinden yararlandırılmış. Özetleyelim, şartları sağlayan bir cep telefonu üreticisi; KDV İstisnası, Gümrük Vergisi Muafiyeti, 7 yıl süreyle sigorta primi işveren hissesi desteği, %40 yatırıma katkı oranı, %80 vergi indirim oranı 700 Bin TL’ye kadar faiz desteğinden yararlanma imkanına da sahip olacak.
Teşvikler oldukça cazip görünüyor; ancak Türkiye’nin “katma değrli üretim ve ihracat” hamlesini yapabilmesi bakımından ne kadar yeterli olduklarını tartışmak da elzem. Gerekli teknoloji, Ar-Ge ve inovasyon altyapısını kurmadan, yüksek teknolojili üretim ve ihracat hamlesi hedefi, “montaj (assembly) sanayii” boyutuyla sınırlı kalabilir; ki bu da arzulanan bir netice olmayacaktır. İthalatını kısmaya çalıştığınız bir ürünün; artık parçalarını ithal ediyor hale gelmenizin yarattığı bir katma değer de elbette olamayacaktır. Teknoloji, Ar-Ge ve inovasyon altyapısına yapılacak yatımlar, sonuçları zaman içerisinde alınabilecek uzun soluklu yatırımlar olacaktır. Vakit geçirilmeden bu adımların atılması ve en azından 3-5 yıla yayılan bir “stratejik sektör planının” hayata geçirilmesi ulusal yatırımcıların sektörde önemli aktörlere dönüşmesi bağlamında çok kıymetli. Aksi halde ithalatı kısıtlayıcı önlemlerden, yerli sanayinin geliştirilmesi fonksiyonunu beklemek iyimserlikten öteye gidemeyecektir.
Eğer kısa yoldan Türkiye’nin elektronik sektöründe bir cazibe merkezi olması arzu ediliyorsa, sektörün dünyadaki devleri ile bir an önce masaya oturarak Türkiye’ye -tek başlarına veya ortaklaşa- yatırım yapma kararlarını etkileyecek unsurları konuşmak da başlangıç için yararlı bir adım olabilir.
Belirtmeden geçmeyelim, uluslararası yatırımcıyı cezbetmek için “hukuk güvenliği ile ekonomik öngörülebilirlik ve stabilitenin” de hayati önemde sahip olduğu hiç akıldan çıkarılmamalı ve tek başına teşviklerden mucize beklenmemeli.
(*) Bu makale www.KPMGvergi.com adresinde yayımlanmıştır.