Vergi incelemesi deyince…
Vergi incelemesine ilişkin temel hükümler Vergi Usul Kanunu’nda yer alıyor. Bu noktada biraz hafıza tazelemekte yarar var;
- Vergi incelemesinin amacı, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak.
- Defter ve hesap tutmak, evrak ve vesikaları muhafaza ve ibraz etmek mecburiyetinde olan gerçek ve tüzelkişiler vergi incelemelerine tabi tutulabiliyorlar.
- Vergi incelemesi, sonucu henüz alınmamış hesap dönemi de dâhil olmak üzere, “tarh zamanaşımı” süresi sonuna kadar her zaman ve haber de verilmeksizin yapılabiliyor.
Mükellefin hukukunu ve piyasa itibarını ciddi biçimde etkileyebilen vergi incelemesinin kimler tarafından yapılacağı da önem kazanıyor. Bu kadar hassas bir konu için Vergi Usul Kanunu tarafından tanımlanmış özel vergi inceleme yetkisi gerekiyor.
Vergi incelemesi ancak “vergi müfettişleri, vergi müfettiş yardımcıları, ilin en büyük mal memuru (vergi dairesi başkanı veya defterdar) veya vergi dairesi müdürleri ile Gelir İdaresi Başkanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatında müdür kadrolarında görev yapanlar” tarafından yapılabiliyor. Buradan da anlaşılabileceği üzere vergi incelemeleri bakımından temel yetkili birim Vergi Denetim Kurulu (VDK); ancak Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) da bazı görevlileri eliyle vergi incelemesi yaptırabiliyor.
Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, hem VDK hem de GİB vergi incelemesi yapabiliyor; dolayısıyla bir yıla ilişkin vergi incelemelerine ilişkin fotoğrafı görebilmek için iki kurumun da faaliyet raporlarının yayımlanmasını beklemek gerekiyor. Geçtiğimiz günlerde bu iki faaliyet raporu kamuoyu ile paylaşıldı. İsterseniz, ayrıntısına girmeden, bazı çarpıcı rakamlara bakalım;
- 2014’te 55.284’ü VDK tarafından olmak üzere 65.063 mükellef vergi incelemesi ile karşı karşıya kalmış ve toplam 181.561 rapor yazılmış. 2013’te sadece VDK’nın 71.352 mükellef incelediğini ve 2014’te bu rakamın bir miktar düştüğünü de bir not olarak belirtelim.
- 2014’te VDK ve GİB tarafından yürütülen incelemelerde toplam bulunan matrah farkı 40 milyar TL’yi aşmış.
- İnceleme ile karşı karşıya kalan bu mükellefler hakkında 2014’te 7.990.160.299 TL vergi tarhı; 6.692.996.032 TL de ceza kesilmesi istenmiş. Bu rakamlarda da büyük pay elbette yine VDK’ya ait (7.939.389.423 TL ve 16.582.633.968 TL). 2014’te bütçe içindeki vergi gelirlerinin 352,4 milyar TL olarak gerçekleştiği düşünülünce; bu tutarın yaklaşık yüzde 2,2’si kadar bir verginin de vergi incelemeleri sonucunda tarh edildiği anlaşılıyor.
- VDK tarafından yapılan incelemeleri dikkate alırsak 2014’te mükellef başına ortalama yaklaşık 143 bin TL’lik vergi tarh edildiğini; 299 bin TL de ceza kesildiğini görüyoruz. Dolayısıyla 2014’te VDK tarafından yapılan incelemeler neticesinde, mükellef başına toplam 443 bin TL civarında bir vergi ve ceza maliyeti ortaya çıkmış.
- GİB verilerine göre 2014’te faal mükellef sayısının 2.472.658 olduğunu dikkate alırsak; faal mükelleflerin VDK tarafından incelenme oranının 2014’te yüzde 2,24 olduğu ortaya çıkıyor. Büyük ölçekli mükelleflerde ise bu oran yüzde 11,62’ye çıkıyor. Bu konuda en güncel veri Amerikan Gelir İdaresi IRS tarafından yayımlanandı. Buna göre, 2014’te Amerika’da vergi inceleme oranı yüzde 0,93 olarak gerçekleşmiş. Amerika’nın kurucu babalarından (Founding Fathers) Benjamin Franklin’in meşhur “dünyada sadece ölüm ve vergiler kesindir” sözünü söylediği toprakların IRS’inin inceleme oranı, VDK’nın rakamları yanında oldukça mütevazı kalıyor.
- Vergi türleri açısından bakınca 2014’te en büyük “matrah farkının” 14.811.966.155 TL ile maalesef Damga Vergisi incelemeleri sonucunda çıktığını görüyoruz. Maalesef diyoruz; çünkü ülkemizi “iş yapma kolaylığı” endekslerinde sürekli alt sıralara iten Damga Vergisi, vergi incelemelerinde de mükellefleri 2014’te çok yormuşa benziyor. Damga vergisi uygulamasının artık ciddi olarak elden geçirilmesi gerektiğinin altını çizmekle yetinelim.
- “Tarhı istenen vergiler” bakımından ise KDV (yaklaşık 3,5 milyar TL) ve ÖTV’nin (yaklaşık 2,3 milyar TL) ilk iki sırada yer aldığını söylemek mümkün.
Kayıt dışı ekonominin önlenmesi, piyasadaki rekabet eşitliğinin vergisel kanaldan bozulmaması ve mükellef uyumunun tam olarak sağlanması bağlamında, vergi incelemelerinin üstlendikleri fonksiyon yadsınamaz. Kayıt dışı ekonominin istisnai oranlarda olduğu, vergisel ihtilafların minimuma indiği ve güçlü/özerk vergisel otoritelere sahip ülkelerde, mükelleflerin vergiye uyum isteğinin daha yüksek ve dolayısıyla vergi incelemelerinin de istisnai olacağını öngörebiliriz; ancak vergi incelemeleri her zaman olacaktır.
Özellikle büyük mükellefleri dikkate alırsak, ülkemizdeki vergi inceleme oranlarının tatminkâr olmadığını söylemek güçleşecektir. Bu noktada, vergi incelemelerinin “niceliğinden” çok “nitelik ve kompozisyonuna” eğilmek önem kazanmaktadır. Uluslararası doğrudan yatırımlar için bir çekim merkezi olmak isteyen Türkiye’nin “şeffaf, öngörülebilir, risk kriterleri belirlenmiş ve mükellefler ile önceden paylaşılmış, objektif ve diyaloğa açık” bir vergi incelemesi sistemi kurması; vergi inceleme sayılarının ve bulunan matrah farklarının arttırmasından çok daha kıymetlidir.