“İki bayram arası düğün olmaz” derler ya... Aslında olan bütün düğünler neresinden bakarsan bak, gene iki bayram arasındadır.
Bunun futbol literatüründeki karşılığı “Şampiyonlar Ligi maçının önü ve arkasındaki her maç zordur.” Ama futbol denen oyun artık o kadar fizik güce dayalı oynanmaya başladı ki; Şampiyonlar Ligi maçının kendisi de, önü ve arkası da eskiye göre çok daha zorlaşmaya başladı.
* * *
Deniliyor ki; Galatasaray’ın Kazakistan deplasmanında karşılaştığı Astana takımı Şampiyonlar Ligi takımları sıralamasında sonuncu.
Doğrudur; ama bunun karşılığı “sahaya çıkacaksın ve çok rahat bir galibiyet alacaksın” değil. Sen son 23 yıl içinde Manchesterları, Barcelonaları ve Liverpoolları devirirken Astana’dan farksız mıydın? Onları birer ikişer devirdin ki; bugünkü Galatasaray oldun. Arkasını getirirse Astana da “Kazakistan’ın Galatasaray’ı” olur. Olmazsa da saman alevi olur.
* * *
İşte o maçı kazanamamış olmak Galatasaray’ı epey karıştırdı. Sanki kendi üzerlerine düşeni kusursuz yapmış gibi yönetim Hamza Hamzaoğlu’ndan rapor istedi. Oysaki Hamza Hoca daha sezon başında diyeceğini demişti:
“Şayet bir gün benden memnun olmayacak duruma gelirseniz yüksek meblağlı tazminatım sizin elinizi tutmasın. O yüzden kovulma durumumda tazminat istemem.”
Daha ne diyebilirdi ki?
Kendi yaptığını kusursuz buluyorsan Hamza hocayla yollarını ayırırsın. Ama yok; “Bu tabloda asıl suçlu benim” diyorsan üstüne düşeni yaparsın.
Galatasaray yönetimi işte öyle bir adımı atmış.
Bu maç başlamadan önce takımın en değerli oyuncusu Sneijder’le anlaştığını; yarın da imza töreni yapacağını açıklamış.
Bu iş Galatasaray yönetiminin işe ciddi sarıldığına işaret. Farkındalar mı bilmem; şayet Sneijder azıcık “oynar başlıklı fırıldak biri” olsaydı Galatasaray yöneticisiyle “top gibi” oynardı. Siz ona bugün 5 mi verdiniz; sizi en az 10’luk ederdi!
* * *
Astana beraberliği Hamza Hamzaoğlu’nu da biraz silkelemiş!
Sadece Astana beraberliği değil, takımın diğer ağır topu Podolski’nin “Neden kötü olduğumu hocaya, hatta başkana sorun. Bir sağdayım, bir solda. Bu yüzden de oyuna konsantre olamıyorum” çıkışı epey etkili olmuş!
4-2-3-1’in 1’ine Podolski’yi iterek krize son veren Hamzaoğlu, 3’e de taraftarın genel isteği üzerine Sinan Gümüş’ü koymuş.
Sahaya sürülen 11 açısından Galatasaraylının tek endişesi Astana maçında 2. yarıda tükendiği çok net ortaya çıkan “yaşlı kurt” Bilal’in bu zor deplasmanda da kendine yer bulmasıydı. Oysa ki son oynanan lig maçında Rodriguez sahada basmadık yer bırakmamış; yüzde 91 gibi inanılmaz bir pas yüzdesiyle oynamıştı. O kadar koşan bir oyuncunun bazen yanındaki adama pas vermekte bile zorlanması beklenir. Ama o zorlanmıyordu. Antep maçının en iyilerinden biri olmasına rağmen hem Astana hem de Başakşehir maçında “sonradan bile” oyuna girememesi Hamza hocanın takımını okuması açısından tek soru işaretiydi.
Gene Astana maçında son bölümde inanılmaz hatalar yapan Semih Kaya da Chedjou’nun takıma dönmesiyle kulübeyi boylamıştı.
* * *
Galatasaray bu maçı da kazanıp (şu kötü döneme rağmen) 3 maçta 9 puan yaptıysa bundaki en önemli faktör Muslera idi.
Özellikle ilk yarının sonlarında Mehmet Batdal’ın yakın mesafeden vuruşunu mükemmel bir refleksle kurtaran Muslera hem eski günlerine dönüş sinyali verdi; hem de Hamzaoğlu ve Dursun Özbek’in milli maç arasına huzurlu girmesini sağladı.
Oyun anlamında çok da etkili görünmeyen Galatasaray Başakşehir gibi sert ve ters bir takım önünde soyunma odasına 1-0 yenik gitseydi bu geri dönüşü çok zor olurdu. Başakşehir’in geçen seneki Galatasaray’ı 4’leyen ekipten daha iyi bir takım olduğunun altını çizelim.
* * *
Geçtiğimiz haftanın en önemli tartışması ligimizin “kaşar hakemlerle” yürümeyeceği idi. Fenerbahçe ve TFF o malum basın toplantısından sonra birbirlerine karşı kibarlıktan kırıldı; o ona, o ona teşekkür yağdırdı.
Neden?
Bu haftaki maçlara Serkan Tokat ve Serkan Çınar gibi “genç hakem”lerin atanmasıydı. Podolski’nin attığı golde topu elle düzelttiği kanısı var.
Olabilir; ele temas var gibi... Ama hakemin bunu kasti elle oynama mı, yoksa topun ele çarpması olarak mı değerlendirildiği önemli.
Ve hepsinden önemlisi; madem ki TFF Fenerbahçe’nin paşa günlüne göre “kaşar” ya da “genç” hakem atıyor... O zaman bu genç hakemlerin yaptıkları hatalara da direnme gücü gösterecekler, (varsa) hatasını görmezden gelecekler!
Bizde bu mümkün mü?
Daha gol olur olmaz Twitter yıkıldı! Galatasaray’ın koruma altına alındığı iddia edildi!
Bizde artık maçlar böyle izleniyor; Galatasaraylı Galatasaray gözlüğüyle, Fenerbahçeli de Fenerbahçeli gözlüğüyle.
O zaman bende o koroya katılarak diyorum ki;
Bu ülkede 90 artı Fener atana kadar söylemi bir günde gelişmedi!
Biliyorum ki bu gece Başakşehirlilerden çok (!) Fenerbahçeliler ağlıyor.
Daha lafının dumanı tütüyor. Satırlarıma Beşiktaşlı Olcay Şahan’ın sözüyle son vereyim:
“Bundan önce hakemlerden hep biz (Beşiktaşlılar) ağlıyorduk. Bir kere de Fenerliler ağlasın; çok mu?”