Yıllar önce, lise öğrencisiyken yaz tatilini geçirdiğim Kars'taki evimizin kitaplığında, Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu'nun "Kanada Kars'ına Türkiye Kars'ı ve Atatürk Üniversitesi'nden Armağan” başlıklı kitabını bulduğum anı dün gibi hatırlıyorum. Başlığındaki Kanada Kars'ı ifadesi özellikle dikkatimi çekmişti. Günümüzde Doğu Ekspresi seferleri ile ön plana çıkan, çok sevdiğim doğduğum şehir Kars'ın tarihine kısa bir girişle başlayan, Türkçe ve İngilizce yazılmış bu güzel eseri okudukça ilgimi daha da çeken bilgilere ulaştım.
Kars'ın Ruslar tarafından kuşatılması, şehri savunan General Williams, şehri kuşatan Rus Generali Muraviev ve Kanada'da Kars isimli bir şehrin olduğu bilgisi hiçbir zaman aklımdan çıkmadı. Yıllar sonra 2000 yılında Kanada'nın başkenti Ottawa'da alışveriş yaptığım mağaza sahibinin Türk olduğumu öğrenince, birden arkasına dönüp, Philip diye seslendiğini hatırlıyorum. Hemşehrim Philip ile orada karşılaştım. Philip, hikâyeyi biliyordu. Kanada Karslısı olarak "Türkiye'deki kahraman şehir Kars'ın ismini taşımaktan onur duyduğunu” söyledi. Birçok yakınının Kars'a gittiğinden bahsetti. Kanada Kars'ının Ottawa'nın çok yakınlarında küçük bir kasaba olduğunu bu vesile ile öğrenmiştim.
Aradan yıllar geçti. Doğu Sorunu başlıklı yazılar yazan Karl Marx'ın makalelerinden bazılarının The Fall of Kars-Kars'ın Teslim Olması başlıklı olduğunu görünce, Kırzıoğlu Hoca'nın yıllar önce yazdığı kitap aklıma geldi. Orijinal bir nüshasını hocanın kuzeni değerli büyüğüm Budak Kırzıoğlu hediye ettiğinde, sanki eski bir dostla yeniden karşılaştığımı hissettim. Yıllardır düşündüğüm bir konuyu, iktisadi kuramı dışında, siyasi tarih ve diplomasi ile ilgisi olduğunu kesinlikle bilmediğim Karl Marx'ın New York Daily Tribune'de çıkan yazıları ile birlikte hemen incelemeye karar verdim.
Kars'ın 1855 yılında Ruslar tarafından kuşatılması ile ilgili olarak yıllar sonra yeniden gözden geçirdiğim bugünkü yazımın özelliği, T24'te önceki hafta sonlarında yayınlanan yazılarımın neredeyse tamamıyla ilişkili olması. Bunlardan birincisi, Kars'ı kuşatan Rus Komutanı General Muraviev'in, "Rusya: Bozkır Prensliğinden İmparatorluğa” başlıklı yazımda geçen, Khiva'yı sonunda Rusya adına teslim alan Yüzbaşı Muraviev olması. İkincisi, bir önceki yazımın konusu olan Silistre kuşatmasında ummadığı bir direnç gören Rusya'nın tepki olarak Kars'ı kuşatma kararını alması ve Kafkasya'dan güneye doğru inmeye başlaması. Bir diğeri, Kars savunmasının, Hafif Süvari Alayı'nın telef olmasına neden olan İngiliz Komutan Lord Raglan tarafından planlanarak uygulamaya konulması. Ve nihayet, Berlin-Bağdat Demiryolu başlıklı yazımda geçen ve Bosna Hersek'teki isyanı kanlı bir şekilde bastıran Ömer Paşa'nın bu defa Kırım Savaşı sırasında Osmanlı ordu komutanı olarak görev alması, ancak kuşatmayı yarma görevini vermesi gereken İngiliz karargâhının gecikmesi nedeniyle Kars'ı kurtarma operasyonunu yerine getirememesi.
1855 yılının ikinci yarısında yaşanan ve dünya tarihindeki en önemli kuşatmalar arasında yer alan Kars kuşatması, Karl Marx'ın 8 Nisan 1856 tarihinde New-York Daily Tribune gazetesinde yayınlanan makalesinin konusu olur. Karl Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı kitabının önsözünde, Londra'da bulunduğu 1850'li yıllarda ciddi bir maddi sıkıntı yaşadığını ve bu eserini tamamlamak için ek iş aradığı yazar. Bu ifadeyi onun kendi kaleminden izleyelim.
"…Neue Rheinische Zeitung'un 1848-49'da yayınlanması ve bunu izleyen olaylar, iktisat üzerine incelemelerimi kesintiye uğrattı ve ben, bu konuya, ancak 1850'de Londra'da dönebildim. British Museum'da toplanmış olan ekonomi politiğin tarihi ile ilgili malzemenin bolluğu, burjuva toplumunun gözlemi için Londra'nın elverişli mevkii ve nihayet Kaliforniya ve Avustralya altınının bulunmasından sonra burjuva toplumunun girer gözüktüğü yeni gelişme aşaması, işe baştan başlamanın ve yeni malzemeyi eleştirici bir anlayışla derinliğine incelemeye karar vermemin nedeni oldu. Bu incelemeler, beni, kısmen kendiliğinden asıl konumdan uzaklaştırır gibi görünen ama gene de üzerinde az ya da çok bir zaman süresi durmam gereken bilgi kollarına doğru yöneltti. Ama bu çalışmaya ayırmak istediğim zamanımı asıl kısaltan şey, para kazanmak amacıyla çalışmak zorunluluğu oldu. İlk İngiliz-Amerikan gazetesi olan New York Tribune'deki artık sekiz yılı bulan işim, asıl gazetecilikle ancak istisnai olarak uğraştığım için, incelemelerimin olağanüstü dağılmasının nedeni oldu. Bununla birlikte, İngiltere'de ve Kıtadaki kayda değer iktisadi olaylar üzerine makalelerim, bu gazeteye katkılarım arasında öyle önemli bir yer tutuyordu ki, asıl ekonomi politik biliminin alanına girmeyen pratik ayrıntılar hakkında bilgi edinmek zorunda kaldım…” (İlk kez "Zur Kritik der Politischen Ökonomie" kitabının ön sözünde yer almıştır-Berlin 1859)
Çok ciddi bir cilt hastalığı yaşayan ve sağlığı iyice bozulan Marx, tedavisi için gerekli parayı sağlamak ve geçimini sürdürebilmek amacıyla Ağustos 1851- Mart 1862 arasında New-York Daily Tribune dahil birkaç gazetede ve dergide yazar. Engels'in de aynı gazetede yazdığı söylenir. Gazetecilik yaptığı bu dönemde İngiliz dış politikası ve Doğu Sorunu adı altında makaleler yazan Marx, Osmanlı İmparatorluğu ile ilgili yazdığı makalelerde, Kırım Savaşı sonrası siyasi gelişmelere ve bu arada Kars'ın Ruslar tarafından kuşatılmasına geniş yer verir.
Marx, Kars'la ilgili yazılarında genelde İngiliz İmparatorluğu'nun Balkanlar, Rusya, bugünkü Avrasya ve Hindistan'daki emperyalist çıkarlarını inceleyen değerlendirmeler yapar. Bu değerlendirmeleri sırasında, dünyanın gelecekteki paylaşımında neler olabileceğine ilişkin ciddi sinyaller vermeye çalışır.
Karl Marx'ın, The Fall of Kars-Kars'ın Teslim Olması başlıklı kitapçığı, "Chartist People's Paper” adına hazırladığı ve dört yazı olarak arka arkaya tamamladığı bir çalışmadır. Nisan 1856 ayında birbirini takip edecek şekilde yayınlanmıştır. Temelde dayandığı makale New York Daily Tribune' de yayınlanan yazısıdır. Bu yazı, daha sonra Marx tarafından yeniden gözden geçirilerek kapsamı oldukça genişletilmiştir. Engels'e 16 Nisan 1856 tarihinde yazdığı mektubunda, kitapçığın hazırlanma sürecinde hafızasındaki bilgileri tekrar değerlendirdiğini ve bu nedenle kapsamı genişlettiğini ifade eder. Nisan sonu ve mayıs ayı başlarında ise kitapçığın bir özetini Türk ve özellikle Kafkasya sempatizanı İngiliz parlamenter David Urquhart ve destekçilerinin yayınladığı "The Free Press” and "The Sheffield Free Press” periyodiklerinde iki tekmil halinde yayınlar.
"The People's Paper” da yayınlanan "Kars'ın Teslim Olması” makalesi daha sonra meşhur The Eastern Question / Doğu Sorunu- başlıklı eserinde tekrar yayınlanmıştır.
Kuşatma sırasında şehrin savunmasını, daha sonra gösterdiği kahramanlıklar nedeniyle Ferik'liğe (Tümgeneral) terfi edecek olan İngiliz kıdemli Albay William Fenwick Williams üstlenir. Başarılı askeri kariyeri ve terfilerinin ardından, Sultan Abdülmecid döneminde Osmanlı donanmasında gerçekleştirilen reform sürecinde görev almak üzere İngiliz hükümeti tarafından İstanbul'a gönderilen Williams, Erzurum Konferansı'nda (1843-1847) Osmanlı-İran sınır tespitinde sorumlu İngiliz Komiseri olarak atanır. Williams, sınır hatlarının işaretlenmesi de dahil birçok konuda yıllarca Osmanlı'da hizmet verir.
Ülkesine döndüğünde, gösterdiği kahramanlık ve üstün başarı nedeniyle Kraliçe Victoria tarafından Kars Baroneti unvanı ile ödüllendirilen Williams, 1856-59 yılları arasında İngiliz Parlamentosu'nda parlamenter olarak görev yapar. 1865 tarihinde Kanada'da doğduğu bölgeye, Nova Scotia Eyaletine vali olarak atanır. Son olarak 1870 yılında Cebel-i Tarık Genel Valisi olarak görev yapar.
Williams, Kraliçe Victoria'dan kahramanlık ve fedakârlığından çok etkilendiği Kars şehrine Gazi unvanı verilmesini, bunun için Sultan'a bir mektup yazmasını ister. Sultan Abdülmecit tarafından Kars şehrine Gazi Kars unvanının Kars 1272 (1855) işaretli bir madalya ile verilmesine vesile olur.
Kraliçe Victoria gurur duyduğu bu başarının daha da taçlanması amacıyla Kanada'da bulunan bir şehre Kars isminin verilmesini Kanada Genel Valisi'nden ister. Başkent Ottawa yakınlarındaki Wellington şehrinin ismi Kars olarak değiştirilir. Burada ilginç olan, Kars ismini alan şehrin daha önce İngiliz savaş kahramanı "Wellington” ismini taşımasıdır. Kanada'da New Brunswick, Ontario ve Nova Scotia eyaletlerinde şehir, kasaba ve ırmak ismi olarak altı değişik yerde daha Kars ismi kullanılmaktadır.
Şimdi yazımızın asıl konusuna dönelim. Kudüs ve kutsal toprakları kontrol etmek ve üzerinde hamilik yapma önerisinin Osmanlı yönetimi tarafından şiddetle reddedilmesi üzerine Ruslar, Sinop açıklarındaki Osmanlı donanmasına aniden saldırarak tüm gemileri imha ederler. Bu olay, Kudüs konusundaki hassasiyetleri henüz geçmemiş olan İngiltere ve Fransa'da nefret uyandırır. İngiliz Parlamentosu'nda parlamenter David Urquhart'ın başlattığı ateşli müzakereler yapılır. Kamuoyunda Türklerin ele geçirdikleri topraklarda yaşayan toplumlara hiçbir zaman din değiştirme baskısı yapmadığı, tüm ülkede azınlıklara dini özgürlük verdiği anlatılarak, bu konuda çok marifetli olan bağnaz Rusya'ya karşı Türklerin mutlaka desteklenmesi gerektiği yüksek sesle konuşulmaya başlanır.
Bu ittifakın ilk adımında İngilizler, Fransa'yı ikna eder. İngiliz diplomatı Lord Clarendon İspanya'daki çocukluğu döneminde yakın arkadaşı olan Fransız İmparatoriçesi'ni ikna ederek, Fransa'nın İngiltere'nin yanında savaşa katılmasını sağlar. Burada Fransızların gizli bir ajandası vardır. Katolik dünyası adına Kudüs'teki Hıristiyan varlığının koruyuculuğunu ele geçirmek.
Kırım Savaşı, 1854 yılında İngiltere, Fransa, Piemonte-Sardinya Krallığı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun ortak operasyonu ile Romanya sahillerinde başlar. Sivastopol'ün düşmesi ile sonuçlanan Kırım Savaşı tam savaş bitti derken, Rusların karşı atağı ile yeniden alevlenir. Silistre'de geri çekilen, Kırım'da aldığı ağır yenilginin acısını çıkartmak isteyen Rusya, General Muraviev'in komutasındaki orduyu 16 Haziran 1855 tarihinde Kafkasya'nın güneyine doğru kaydırmaya başlar. Rus tarihinin üçüncü büyük Kars kuşatması başlamıştır. Kuşatma sırasında şehrin savunması görevi verilen Williams'ın iki İngiliz ve bir Macar yardımcısı vardır. Mühendis Albay Lake, Binbaşı Teesdale ve Avusturya'da 1848 tarihli Macar devrimine katılan kahraman Teğmen Kmety.
1848 yılında Osmanlı-İran sınırının işaretlenmesi çalışmalarını İngiliz hükümeti adına yürüten Williams bölgeye yabancı değildir. 1854 Ağustos ayında İstanbul üzerinden İngiliz üssünün olduğu Varna'ya gider. Varna'da Kırım'daki İngiliz ordularının komutanı Lord Raglan'la görüşerek son talimatlarını alır. Lord Raglan, verdiği talimat ile Hafif Süvari Alayı'nın telef olmasına neden olan komutandır. Williams gerekli talimatları aldıktan sonra ağustos ayı sonunda bir gemi ile Trabzon'a gider. Trabzon'a ulaştıktan sonra oldukça zorlu bir yolculuğu tamamlayıp, Erzurum'a gelir. Erzurum'daki hastane ve askeri tesisleri ziyaret edip, koşulları iyice öğrendikten sonra da Kars'a doğru yola koyulur. Williams'la birlikte Kars yolculuğuna çıkan askeri doktor Humphrey Sandwith, yaklaşık 170 kilometre olan yolu, çamurlu ve zorlu bir yolculuk sonrasında tamamlayarak şaşırtıcı doğal güzellikteki Kars'a ve orta çağdaki muhteşem şatoları andıran Kars Kalesi'ne ulaştıklarını anlatır.
Williams'ın Kars'taki görevine başladığı sıralarda, Rus ordusu Kafkasya'da ilerlerken Beyazıd'ı ele geçirip, Türk ordusunu Kürekdere'de yenilgiye uğratır. Ancak Dağıstanlı lider Şeyh Şamil'in devam eden saldırıları üzerine daha fazla ilerlemeye çekinir. Bazı tarihçiler Dağıstanlı lider Şamil olmasa, Rusların bir yıl önce Kars'ı alabileceklerini söyler. İşin ilginç yanı Şeyh Şamil Ruslara karşı Osmanlı'nın müttefiki İngiltere ve Fransa ile işbirliği yapmayı reddederek her iki taraf için de çok önemli bir fırsatı teper, Rusların işini adeta kolaylaştırır.
Albay Williams Kars'a geldiğinde Müşir Şükrü Paşa, Kars garnizonunun başına atanmıştır. Williams, hiçbir şekilde anlaşamadığı Şükrü Paşa'nın bu görevden ayrılmasıyla çok rahatlar. Şükrü Paşa'nın ayrılmasından sonra yerine atanan Vasıf Paşa ile ilişkileri çok iyi ilerler. Kars'a gelişinin hemen başlarında, şehir içindeki tahkimatı güçlendiren, ana ikmal yollarını düzelten Mühendis Albay Lake'in yedi haftalık çalışması Williams'ın yüreğine su serper. Kars ve kalesi savaşa hazırdır.
Bu arada 2019 Mart ayında Kars'ı ziyaret ettiğimde, Albay Lake tarafından onarılan köprünün halen işlevini yerine güvenle getirdiğini ve hemen yanındaki tabelada savunma için yapılan tahkimatı anlatan bilgiye rastladığımı belirtmeliyim.
Kars garnizonu hakkında genel durum raporları İngiliz Büyükelçiliği'ne düzenli olarak gitmeye başlamıştır. Kars'ta yaklaşık 14 bin 600 asker vardır. Baskı artınca acil asker ve erzak takviyesi istenir. Williams, Türk askerine, üniforma, teçhizat ve aylık ödemelerindeki aksaklıklara rağmen, hayran kalır. Hastaneler, binaların yetersizliğine rağmen hizmet açısından istenilen düzeyde faaliyette bulunabilmektedir. İhtiyaçların zamanında sevk edilmemesi, Clarendon-Redcliffe-Williams haberleşme üçgeninde Williams'ı oldukça zor durumda bırakır. Londra'daki diplomat Clarendon'un bilgilendirilmesine rağmen, İstanbul'daki büyükelçilik Kars'tan gelen yardım ve destek talepleri karşısında ilgisiz kalmakta, iletilen sorunları çoğunlukla ertelemektedir.
Bundan sonraki gelişmeleri Karl Marx'ın New-York Daily Tribune'de çıkan yazısından izlediğimizde, Kars'taki İngiliz askeri misyonu ile İngiliz diplomatlar arasında ciddi görüş ayrılıklarının olduğu anlaşılmaktadır. Kars'ın Ruslar tarafından kuşatılması sırasında başka bir görüş ayrılığı Osmanlı Sarayı ile İngiltere Hükümeti temsilcileri arasında belirir. Kuşatmaya karşı destek amacıyla kuzeyden, Gürcistan üzerinden yapılması planlanan askeri operasyonla ilgili ciddi bir görüş ayrılığı çıkmıştır. Marx'ın sorguladığı konulardan biri budur.
O tarihlerde Osmanlı İmparatorluğu'nda Lord Stratford de Redcliffe İngiltere Büyükelçisi olarak görev yapmaktadır. 17 yıl gibi uzun bir süreyi İstanbul'da görev yaparak sürdüren Redcliffe, 1820 ile 1824 tarihleri arasında yeni kurulan Birleşik Devletler nezdinde Birleşik Krallık yetkili temsilcisi, Minister-Plenipotentiary olarak bulunmuş, Osmanlı İmparatorluğu'nda yaptığı görev süresince Osmanlı sarayı üzerinde İngiliz politikasının etkinliğini sürdürmesi için yoğun çaba harcamıştır. Redcliffe bu görevinde İngiltere açısından oldukça başarılı olmuştur. Kars'taki İngiliz misyonu ile iletişiminde mümkün olduğunca ortada, dengeli bir rol oynayarak, Osmanlı Genelkurmayı'nı incitmemeye çalışan Büyükelçi, Williams'ın ısrarlı taleplerine ve şikâyetlerine rağmen yeterli desteği sağlamada sınıfta kalmıştır.
Kars tarafından gelen raporlarda, şehrin Ruslar tarafından oluşturulacak bir barikat ile Erzurum'dan koparılarak lojistik desteğinin kesileceği, bu durumda en fazla 3 Ekim 1855 tarihine kadar dayanabileceğinin bildirilmesine rağmen gereken desteğin yine sağlanmadığını yazan Marx, Türk ordusunun azmini de vurgulayarak esprili bir yorum yapar. " Şehrin bu tarihten sonra bir ay daha fazla dayanabilmesi, Londra Kulesi'nin saraylı koruyucuları Beefeaters'ların değil, garnizondaki Türk askerlerinin başarılı savunması sayesinde ancak mümkün olabilir.”
General Williams'ın en son raporlarının ardından Büyükelçi Redcliffe saraya bir uyarıda bulunarak Kars'a acil malzeme ve para gönderilmesi tavsiyesinde bulunur. Büyükelçi, Osmanlı Savaş Bakanı'na (Serasker) çağrıda bulunarak Çerkes ülkesinin Ruslardan arınmış olmasının büyük bir avantaj olduğunu ve bu durumun lehe çevrilerek Batum ordusunun Kars'taki orduyla birleştirilmesini önerir. Çözümsüzlüğün sürmesi endişeleri artırırken, yardım umutları da gittikçe azalmaktadır.
Marx, ciddi alternatif olarak Kırım'daki Ömer Paşa ordusunu harekete geçirme fikrinin İngiliz Elçiliği tarafından gerçekçi bir çözüm olarak görünmediğini vurgular. Batum ve Suhumkale gibi bölgelerden 11 binden daha fazla asker toparlamak neredeyse olanaksızdır. İmparatorluğun diğer bölgelerinde de asker sevkîyatı sorunu yaşanmakta, sadece Bosna'dan birkaç bin asker gönderme ihtimali olduğu konuşulmaktadır. Mevcut görünüme göre, elde General Vivian'ın komutasındaki kısmen eğitimli bir birlik ile, General Beatson ve subaylarının tedarik ettiği düzensiz süvari birliği kalmaktadır. Bulgaristan'daki garnizonlar dahil 50 bin asker toplama ihtimalini saraya ilettiğini söyleyen Büyükelçi Redcliffe, Avusturya'nın Rusların Tuna Nehri'ni geçmelerini savaş nedeni (cases belli) saymasının, Türklerin elini kuvvetlendirdiğini düşünmektedir.
Karl Marx, 30 Haziran 1855 tarihinde Başvezir'in İstanbul Boğazı'na nazır görkemli odasında İngiliz diplomat ve askeri yetkililerle bir toplantı yapıldığını yazar. Bu toplantıda Türk yetkililer daha önce yaptıkları öneriyi tekrarlayarak, Gürcistan'a yönelik bir operasyon öncesinde Kutaysi'ye doğru bir ilerleme yapılmasını ve bunun için Redatkale'de bir ordu toparlanmasını dile getirirler. Türk yetkililer bu konuda İngiliz kumandan General Vivian'a güvendiklerini, orduyu Ömer Paşa'dan sonra kendisine teslim etmeye hazır olduklarını bildirirler. General Vivian, her nedense Türk yetkililerle aynı düşüncede değildir. Konunun söylendiği kadar basit olmadığını ifade ederek, kendisine atfedilen bölüğün bile toparlanmasında güçlük yaşayabileceğine işaret eder.
13 Temmuz tarihinde Lord Clarendon İngiltere'den yeni bir mesaj gönderir. Bu mesajında kolaycı bir tavır izleyen Clarendon, General Vivian'ın tereddütlerini yineledikten sonra; İngiliz hükümetinin, Rus ordusunun hemen arkasına asker göndermek yerine, Türk ordusunun arkasına destek sağlamayı daha iyi bir çözüm olarak düşündüğünü ifade eder. İngilizlere göre destek Trabzon üzerinden Erzurum'a sağlanmalıdır. Trabzon ile Erzurum arası, Redatkale ile Tiflis arasından daha kısadır. Sevkîyat bu sayede düşman ülke toprağı yerine, ülke içinde yapılarak daha emniyetli bir şekilde sağlanacaktır. Sonuç olarak Erzurum'daki askeri birlik ile Kars garnizonu birlikte düşmana karşı daha güçlü bir savunma yapma olanağı bulacaklardır. İngilizler, savunma konusunda Williams'ın işini kolaylaştıracak bir çözüm bulma yerine, en kestirme ve ucuz yolu bulma işine girerler.
Kars savunmasının başındaki General Williams 23 Haziran tarihinde "Düşman, süvari kuvvetleri ile ciddi bir saldırıya başladı. Trabzon'a acil destek kuvvetlerinin derhal gönderilmesi gerekiyor. Hava koşulları elverirse, Redatkale'den de bir askeri güç gönderilmesinde fayda görüyorum” mesajını gönderir. Verilen mesaj Türk tezini tamamıyla desteklemektedir.
Giden diğer mesajlarda, 26 Haziran tarihinde Kars'taki Türk birliğinin Ruslar tarafından tamamen kuşatıldığı, Rusların Kars Kalesi ile Erzurum yolu arasındaki tepeyi kontrol ettikleri, bir anlamda Türk garnizonuna sevkîyatın neredeyse olanaksız hale geldiği bildirilmektedir. Williams, 27 Haziran tarihinde Rusların kuşatılan bölgenin çevresinde kontrolü ele geçirdiği bilgisini iletir. 28 Haziran'daki mesaj daha da iç karartıcıdır. Ruslar neredeyse Türk askerlerinin silahlarına erişimine engel olacak bir çizgiye ulaşmıştır. 7 Temmuz tarihli diğer bir mesajda ise, Erzurum ile tek bağlantı noktası olan Oltu yolunu tutan Rusların, her an şiddetli bir taarruza kalkışmalarının beklenildiği, bildirilmektedir.
Marx, tüm bu mesajların 26 Temmuz tarihine kadar Londra'ya ulaşmadığını, yazmaktadır. Londra'nın elinde sadece 9 Ağustos tarihli bilgi vardır. Bu bilgi de acilen ne yapılması gerektiğinden ziyade, Osmanlı sarayının neye hazırlandığının öğrenilmesine yönelik bir istihbarat talebidir.
9 Ağustos 1855 tarihinde Lord Clarendon'un, Büyükelçi Lord Redcliffe'e telgrafla geçtiği bilgiyi yine Marx'ın yazısından öğreniyoruz. Klasik İngiliz diplomasisini yansıtan bu bilgi Lord Panmure tarafından General Vivian'a iletililir. Mesajda, Osmanlı sarayının Kars savunma planı ile ilgili olarak hazırlandığı bildirilmekte ve Osmanlı Hükümeti'nce önerilen planın uygulanması konusunda General Vivian'ın askeri tecrübesine güvenilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Plan çerçevesinde Türkler tarafından önerilen askeri harekât konusunda ihtiyatlı olunması gerektiği tavsiye edilmektedir.
Marx, Lord Clarendon'un stratejisini sorgular. Clarendon'a göre, mutlaka yapılması gerekiyor ise, bir ordunun kendi topraklarında mobilize olması, düşman topraklarında yapılacak bir operasyona göre daha doğru bir stratejidir. Clarendon ilk talimatında Türk ordusunun Kars'taki konumunu bırakarak Erzurum'a çekilmesi gerektiğini savunur. Marx, bu açıdan Lord Clarendon'un Kars'ın Erzurum için bir kilit noktası olduğunu bilmediğini düşünür. Eğer Kars yeterince savunulmazsa; Erzurum zaten aynı yıl içinde Rusların eline düşecektir. Osmanlı sarayına sadece Kars'ı değil, Erzurum'u da terk ederek Trabzon'a çekilmeyi öneren Clarendon, Trabzon'a çekilerek daha kuvvetli bir tahkimatla Ruslara direnmenin daha başarılı olabileceğini savunmuştur. Marx'a göre bu tavsiye ancak şu şekilde yorumlanabilir; "Eğer askeri tahkimat sana gelemiyorsa, sen en yakın askeri tahkimatın olduğu yere çekil.”
Lord Clarendon'un Kars'ın Rusların eline düşmesinden sonra Lord Cowley'e Aralık 1855 tarihinde yazdığı mektuptaki ifadelere yazısında yer veren Karl Marx, kanaatimce, bu açıklamaları yayınlayarak 1855 tarihinde Kars'ın düşmesi gibi önemli bir kaybın ötesinde, elli yıl sonrasına da kuvvetli bir ışık tutar. Mektuptaki yaklaşım, Osmanlının çöküş dönemi, Cumhuriyet sonrası ve hatta günümüzdeki olayları aydınlatacak ifadeler taşımaktadır:
"… Yerinde ve kararlı önlemlerin alınmadığı durumda en kötü sonucun ortaya çıktığını görebiliriz. İhtişamlı büyük kaleleri eline geçiren, Erzurum'u tehdit eden ve zorlu doğa koşullarında geçtiği bütün coğrafyayı kontrol eden Ruslar, tüm Kürdistan ve Ermenistan nüfusunu Osmanlı Sultanı'na karşı harekete geçirerek, ... Osmanlı'nın yakın bir gelecekte batıdan ziyade doğuda daha büyük tehlikelerle (Ermeni ve Kürt isyanları) karşılaşacağının işaretini vermiştir...”
Alınan mesaj açıktır. Rusya, önünün açılması için Osmanlı İmparatorluğu'nda barış içinde yaşayan toplumlar arasına düşmanlık tohumları atarak, yüzyılın ikinci yarısında değişik kartlarla yeni ve çok tehlikeli bir politikayı uygulamaya başlayacaktır.
Osmanlı'nın batılı müttefikleri, Kırım'da yapılan savaşın sonucunu yeterli bularak, Sivastopol için gösterdikleri savaş gücünü Kars için göstermek istemezler. İngilizler başta olmak üzere müttefik ülkeler Ruslara karşı yapılacak savunma için Türklerin Gürcistan üzerinden yapmayı planladıkları operasyonun başarılı olacağına da inanmazlar. İngiliz Hariciyesi Osmanlı sarayına sadece kabadayıca tahkimat talimatları vererek adeta dalga geçer. Karl Marx, bunu daha sonraları "İngiliz hariciyesinin Mavi Kitabını doğru mu okudum” şeklinde eleştirerek, yazısını sonlandırır.
Savunmasında Polonyalı bir birlik, İtalyan askerleri ve 1848-49 tarihlerinde Avusturya'ya karşı Macar isyanında görev alan Macar askerlerinin yer aldığı Kars Kalesi, yapılan görüşmeler sonucunda 28 Kasım 1855 tarihinde Ruslara teslim edilir. Williams, teslim müzakerelerinde 4 bin hasta ve yaralının iyi bakılarak tedavi edilmesi, açlıktan kırılan 30 bin asker ve sivil halka yiyecek ve gıda desteği verilmesini kırmızı çizgisi olarak şart koşar. Şehri teslim alan Rus komutan Muraviev, tören sırasında General Williams'a "… Tarihte yerinizi aldınız ve gelecek nesiller, kuşatma sırasında ordudaki disiplin, dayanıklılık ve cesaretten hayranlıkla söz edecek” der.
Kars savunması sayısız tablolara konu olur. Bunlardan ikisi, İngiliz ressam Thomas Jones Barker'ın 1855'te tamamladığı, Londra Ulusal Askeri Müzesi'nde sergilenen "General Williams ve kurmayları Kars'tan ayrılırken” ve "Kars'ın teslimi” adlı tablolardır.
Kars'ın kuşatılmasının siyasi sonuçlarına bakıldığında, Kırım Savaşı sonunda imzalanan 30 Mayıs 1856 tarihli Paris Anlaşması ile Osmanlı İmparatorluğu Avrupa siyasi yapısına -Concert of Europe hukuken kabul edilmiştir. Paris Anlaşması'nın görüşmelerine başlandığı günlerde, Ruslar Kars'ı ellerinde tutmanın önemli bir koz olduğunu hep hatırda tutarlar. Ancak İngilizler ve Fransızlar, müttefikleri Türkiye'nin bütününü korumak amacıyla girdikleri bu savaş sonunda böyle bir pazarlığı kesinlikle kabul etmeyeceklerini Ruslara bildirirler. Bu direncin sonunda Türklerin elinde kalan Kars, 1877-78 savaşı (93 Harbi) sonunda Rusların eline geçmişse de tam 40 yıl sonra Türkiye'nin bir parçası olarak anavatana yeniden katılmıştır.
Paris Anlaşması ile Karadeniz tarafsız bölge ilan edilmiş, Boğazlar Türkler hariç tüm büyük devletlere kapatılarak Rusya'nın Karadeniz'de deniz filosu bulundurması yasaklanmıştır. Anlaşma sonrasında Avrupa'da oluşan Türk sevgisi kendisini çeşitli vesilelerle göstermeye başlamıştır. Fahrettin Kırzıoğlu Hoca'nın kitabında, General Willams'ın raporları esas alınarak Paris'te bir açık hava tiyatrosunda 10 bin figüranla Kars'ın Ruslar tarafından kuşatılmasının temsil edildiğinden bahsedilmektedir.
Kars kuşatması sırasında Türk askerleri olağanüstü bir gayret göstererek şehri savunmuş, ağır silahlarını en iyi şekilde kullanarak Rus kuvvetlerine büyük zarar vermiştir. Savaş sonucunda Rusların 2 bin 500 kayıp verdikleri ve 5 bin civarında yaralıları olduğu bilinmektedir. Türklerin toplam kaybı 1.000 civarındadır. Kırım'dan Ömer Paşa'nın geleceği beklentisi ile çarpışan Kars halkı, açlık karşısında çaresiz durumda kalınca çocuklarını bile çok sevdikleri General Williams'a götürüp, karargâhın önüne bırakırlar.
Savunma sırasında Kars halkına gösterdiği olağanüstü sevgi ve sağladığı güven nedeniyle adeta bir kahraman olarak bilinen Williams'a ölümünden iki yıl önce, 1881 yılında Londra Kulesi'nin Koruyucusu (Constable of the Tower of London) adı altında yeni bir şeref unvanı verilir.
Aradan neredeyse 165 yıl geçmesine rağmen Kars halkı şehri savunmakla görevli kahraman komutan General Williams Fenwick Williams'ı ve askerlerini hiçbir zaman unutmaz. 1960'lı yıllarda Karslı yaşlıların büyüklerinden duyarak söyledikleri, 1955 yılında yayınlanan anonim 1855 Zaferi Koçaklaması'nda Vilyam Paşa'nın adı şöyle geçiyor.
"Sabah namazında üç top atıldı,İki mezhep birbirine katıldı,Kars üstüne, hücum etti, atıldı,Tahmas-Tabyası'nda vuruldu Moskof.
Serasker (Vasıf) Paşa'nın bulunmaz dengi,Baba-Kerim Paşa, eyledi hengi,VİLYAM PAŞA, aldı pilana cengiGirdiği tabyada, kırıldı Moskof.”
Kaynakça