1980'lerde ve 1990'larda hızlı sanayileşen ve ihracatını da arttıran Anadolu kentleri için Anadolu Kaplanları deyimi sıkça kullanılırdı. Bu kentler, sanayi üretimini ve ihracatını hızla büyüten Asya Kaplanlarına benzetilmişti.
Asya Kaplanları içinde daha çok Güney Kore, Singapur, Tayvan ve Hong Kong belirtilirdi. Anadolu Kaplanları için farklı listeler olabiliyordu ama önde gelenleri Denizli, Gaziantep (G. Antep), Kayseri, Kahramanmaraş (K. Maraş), Konya, Malatya, Çorum idi.
1998 Kasım ayı başlarında bir grup öğretim üyesi bir konferans için bu kaplanlardan birinden, G.Antep'ten geçerek bir diğerine, K. Maraş'a gittik. Konferans bu kentin Sütçü İmam Üniversitesi'nde olacaktı.
Kahramanmaraş'ın havalimanı 1996'da hizmete girmişti. (Tarihi özellikle belirttim. Havalimanını 2002 sonrasında biz yaptık diyebilirler.) Ancak biz önce Gaziantep'e uçakla gittik, sonra karayoluyla K. Maraş'a ulaştık. Nedeni, sanırım, Ankara'dan K. Maraş'a uçuşların haftanın yalnızca bir veya iki günüyle sınırlı olmasıydı.
İyi ki de bu yolu izlemiştik. Çevreyi ve Gaziantep ile K. Maraş arasındaki verimli toprakları gördük. Bu alanlarda yetişen pamuk ve biber yeni hasat edilmişti.
Ne yazık ki, geçtiğimiz topraklar yaklaşık 25 yıl sonra, 6 Şubat 2023'teki büyük deprem felaketinin merkezinde olacaklardı. Üç Anadolu Kaplanı; G. Antep, K. Maraş ve Malatya bu büyük deprem felaketi ile büyük yıkıma uğrayacaklardı.
Kaplanlar nasıl ortaya çıktı, nasıl gelişti? Kısaca şöyle bir birikim modeli geçerli. Kaplanların hemen tümünün kendisinde veya yakınında alüvyonlu verimli topraklar yer alıyor. Bu verimli ve getirisi yüksek topraklar tarımda bir sermaye birikimi sağlıyor. Bu birikim, bazen küçük ölçekli imalatla da birleşerek, tarıma dayalı sanayileşmeyi getiriyor.
Bu sanayileşme, eğer bölgede pamuk varsa, çırçırlama, pamuk ipliği, pamuklu dokuma aşamalarından geçiyor. Bölgede pamuk yoksa gıda temelli sanayileşme de olabiliyor. Bu sanayiler de, teşviklerin ve yol göstermelerin de yardımıyla, özellikle 1980 sonrasında ihracata başlıyor
Kahramanmaraş'taki gelişme de bu sürece aynen uyuyor. Bölgede pamuk ekilen geniş alanlar bulunuyor ve bu alanlardan sağlanan bir sermaye birikimi var. K. Maraş, Çukurova ve G. Antepteki sanayi gelişmelerini de örnek alarak, giderek kendi sanayisini oluşturuyor.
Bölgede yetiştirilen kaliteli pamuklar K. Maraş'ta daha çok 1980'lerde ve 1990'larda kurulan tekstil sanayiinde değerlendiriliyor. (Bu bilgiler, 1998'de K. Maraş ziyaretimizde ve katıldığımız konferansta tuttuğum özel notlardan alınmıştır.)
Kahramanmaraş pamuk ipliğinde ve denim üretiminde yoğunlaşıyor. Tekstil sanayisinin bu ürünleri önceleri daha çok iç pazara yönelse de, 1980'ler sonundan başlayarak 1990'larda ihracat artıyor. Bu konuda bakınız örneğin Çetin ve Ecevit (2008).
1998 Kasım başında K. Maraş'ta Sütçü İmam Üniversitesinde yapılan konferansın konusu AB ile yapılan Gümrük Birliği anlaşması, makroekonomik istikrar ve AB'ye yapılan/yapılması planlanan ihracatta belirsizlikler idi. Biraz ayrıntı vereyim.
6 Mart 1995'te AB ile Türkiye 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girecek bir Gümrük Birliği kararı aldılar. "Böylece, Katma Protokol'de öngörülen 22 yıllık Geçiş Dönemi, 1 Ocak 1996'da son bulmuş ve Türkiye'nin AB'ye katılımı yolunda "Son Dönem"e girilmiştir." T. C. Dışişleri Bakanlığı AB İlişkileri Başkanlığı (Kasım 2022).
Gümrük Birliği kararı ile Türkiye AB'ye gümrük ve/veya kısıtlama olmadan ihracat yapabilecek deniyordu ama K. Maraştaki sanayiciler için belirsizlikler de vardı. Bu birlik uzun süreli olacak mıydı ve Türkiye'yi AB'ye alacaklar mıydı? AB'den gümrüksüz ithalat yapılacağına göre yeni kurulmuş veya kurulacak sanayiler rakabet edebilecek miydi?
Üstelik Türkiye'de makroekonomik riskler vardı, enflasyon yüksekti. İstikrarı sağlamak için bir istikrar programı açıklanacak ve döviz kurları sabitlenecek söylentileri vardı. Bu durumda ihracat nasıl olacaktı? Konferansta böyle bir sürü soru ve kaygı vardı.
Bu soruları ve kaygıları dile getirenler yalnızca tekstilciler değildi. K. Maraş'ta bazı büyük bakır eşya üreticileri çelik eşya üretimine geçmişler ve bir imalat sanayisi oluşturmuşlardı. Bu sektör de ihracat amaçlıyordu, ancak belirsizlikler karşısında karar vermeleri zordu.
Gıda sektöründen de söz etmek gerekir. İhracata da başlayan ve ihracatı arttırmak isteyen bir dondurma sektörü vardı örneğin. Başını Mado'nun çektiği bu sektör, "Maraş Dondurması"nı tüm dünyaya satmak istiyordu. Geçmişte Almanaya'ya bir ihracat girişimi başarısız olan Mado'nun yöneticisi/sahibi Mehmet Kanbur, Almanya'ya sonunda dondurma ihraç etmeyi başarmıştı.
Anadolu Kaplanları geliştikçe, sanayicileri ve ihracatçıları ile etki alanlarını genişlettikçe, kimlikleri ve özellikle siyasi görüşleri de tartışılmaya başlandı. Türkiye'de ve yurt dışında basına ve araştırmalara konu oldular.
Örneğin ABD'nin kamu televizyon kanalı PBS, 2006 yılında bu kaplanları bir belgesel film içinde inceledi. Bu incelemede Anadolu Kaplanlarında öne çıkan girişimcilerin ve sanayicilerin "İslamcı iş insanları" oldukları açıklandı. Bakınız The Washington Post (23 Ağustos 2006). Bu kaplanlar uluslararası medyadaki çeşitli yazılarda da yer aldılar.
Türkiye'de yayınlanan kitap ve makalelerde bu kentlerdeki yeni sanayicilere "İslami burjuvazi", "İslamcı kapitalistler", "Yeşil sermayedarlar" gibi isimler verildi. Bakınız Değer (2020). Bu kesimin başlarda ve sağlığında siyasi olarak Necmettin Erbakan çevresinde toplandıkları belirtildi.
2010'da yapılan bir toplantıda, zamanın Başbakanı Erdoğan, "Anadolu Kaplanlarını MÜSİAD yetiştirdi" dedi. Bakınız Yeni Şafak (4 Nisan 2010). MÜSİAD'ın AKP destekçisi olduğu biliniyor.
Anadolu Kaplanları sermayesi siyasi olarak muhafazakar kesimde yer alıyor olabilir. Ancak soru şu; bu kesim girişimci ve sanayici olarak şimdi nerede duruyor? Teknolojik gelişmelere ayak uyduruyor, hatta öncülük edebiliyor mu?
Bu soruya yanıtım şudur; Anadolu Kaplanları sermayesi dünyadaki teknolojik gelişmelere ayak uydurabilmiş değil, öncülük etmiş hiç değil. Örneğin G. Kore, Tayvan, Singapur gibi Asya kaplanlarında girişimciler elektronik gelişmelerin ön safında yer alırken, iletken ve "chip" üretiminde büyük öneme sahip iken, Türkiye'de böyle bir gelişme olamadı.
Son bir nokta belirtelim; Anadolu Kaplanları sermaye birikiminin ilk aşamalarında alüvyonlu topraklarda yapılan tarımdan önemli gelir sağladılar. Ancak ne yazık ki aynı alüvyonlu topraklara veya yakınlarına sanayi de kurdular. Kendilerini deprem konusunda uyaran olmadı anlaşılan.
Halbuki o topraklar sürekli deprem riski ile karşı karşıya idi. Hükümetler bunu hatırlatmadı ama, yaşanan son afet ve getirdiği acılar bu riskin sürekli hatırlatıcısı olmalıdır. Kahramanmaraş bu konuda Hatay ile birlikte en büyük acıyı yaşadı.
Kaynakça
Çetin, Murat ve Eyyup Ecevit (2008) "İhracatın Sürükleyici Gücü Olarak Tekstil Sektörü: Kahramanmaraş İli Örneği" Yönetim ve Ekonomi, 15(2), ss. 115-132.https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/145998
Değer, Hamide (2020) "Kitap Eleştirisi: Dilek Yankaya, Yeni İslami Burjuvazi Türk Modeli, İstanbul: İletişim Yayınları, 2014, 270 sayfa." İnsan ve Toplum, ss. 596-601.https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2510928
T. C. Dışişleri Bakanlığı AB İlişkileri Başkanlığı (Kasım 2022) Gümrük Birliği.https://www.ab.gov.tr/gumruk-birligi_46234.html
The Washington Post (23 Ağustos 2006) "PBS Wide Angle: 'Turkey's Tigers'" https://www.washingtonpost.com/wp-dyn/content/discussion/2006/08/15/DI2006081500692.html?nav=rss_business/international
Yenişafak ( 4 Nisan 2010) "Recep Tayyip Erdoğan: Anadolu Kaplanlarını MÜSİAD Yetiştirdi"https://www.yenisafak.com/gundem/anadolu-kaplanini-musiad-yetistirdi-250294
Ercan Uygur kimdir?Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı. Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı. Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı. 1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi. Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009) Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı. 2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…" |