Enflasyonun ölçümüyle ilgilenen kurumlar ve iktisatçılar, TÜİK’in enflasyonunu bir türlü doğru tahmin edemiyorlar. TÜİK hep altta kalıyor, hep alttan alıyor. 2022 Ağustos ayı TÜFE enflasyonu için de böyle oldu; TÜİK’in TÜFE enflasyonu tahminlerin ve beklentilerin altında kaldı.
Ancak, enflasyon doğru ölçülmese de yaşanıyor. Yaşanınca da sonunda, gecikmeli de olsa, hem daha doğru olarak ölçülüyor, hem de bazı ilişkileri ortaya çıkarıyor. Birincisi şu; enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde hükümet icraatlarında, kısaca kamu kesiminde, çok yolsuzluk oluyor.
Bu bir iktisat ve siyaset bilimi yasası gibidir. Geçen hafta ortaya dökülen, köklü bir kamu kurumu olan SPK’yı da içine alan rüşvet ve yolsuzluk bilgileri bilinen bu ilişkiyi/yasayı bir kez daha doğruladı. Bu yazıda bu ilişkiye Türkiye’ye ilişkin verilerle, diğer bazı ülkelerle karşılaştırarak, bakmak istiyoruz.
İkinci bir yüksek enflasyon yasası şudur; enflasyon fakiri daha fakir, zengini daha zengin yapıyor. Bu sonuç da Türkiye’de ve diğer yüksek enflasyon ülkelerinde çok net gözlenebiliyor.
Enflasyonun böyle sosyal ve toplumsal sonuçları var, ama sonunda siyasete yansıyor mu? Gelişmiş ülkelerde evet, gelişmekte olan ülkelerde ise duruma bağlı. Uygun bilgilendirme ve ortam olursa, siyasete yansıması elbette var.
Önce TÜİK’in ve diğer kurumların TÜFE enflasyonu ölçümlerine ve beklentilere kısaca bakalım.
Konuyu TÜFE enflasyonu ile sınırlayalım. TÜFE enflasyonu için ENAG, İTO (ücretliler geçinme endeksi enflasyonu) ve TÜİK ölçümleri Tablo 1’in sol yarısında yer alıyor. TÜİK’in ölçümü çok daha düşük aylık ve yıllık enflasyon gösteriyor. Bu durum neredeyse son bir yıldır var.
Tablo 1: 2022 Ağustos Enflasyonu Ölçümleri ve Beklentiler/Tahminler
Notlar: (#) Bloomberg HT (*) TCMBA; TCMB piyasa katılımcıları anketi (+) TCMB R; TCMB Enflasyon Raporu 2022-III
Bu kadar yüksek farkların bir açıklaması olabilmeli, bu konu tartışılabilmeli. Ne yazık ki, TÜİK başka ölçümlerin yasaklanmasını istiyor.
Bu noktada daha önce birkaç kez ele aldığım kira enflasyonu konusuna değinmek istiyorum. Kira enflasyonu, iki ay önceye kadar yasal sınır olan “geçmiş 12 ayın ortalama TÜFE enflasyonu”nun oldukça altında kalıyordu. Yüksek enflasyon ortamında bu olmaz.
Bu yazılarımdan sonra Temmuz başında kira artışına yüzde 25 sınırı getirildi. Buna karşılık TÜİK’in kira enflasyonu son iki aydır (Temmuz, Ağustos), özellikle Ağustos’ta, yüzde 25 yasal sınırı aşıyor. Denebilir ki, yeni kira sözleşmelerinde sınır yok. Evet ama daha önce de yoktu. TÜİK acaba bir düzeltme mi yaptı? Bu konu da, kurumun sağlığı için, bir açıklama istiyor.
Tablo 1’in sağ yarısında TÜFE enflasyon beklentileri yer alıyor. Bunlar ekonomiyi ve enflasyonu yakından izleyen kişilerin beklentileri. Ayrıca, bu beklentiler birçok yerli ve yabancı kurumsal tahmin ve beklenti ile uyumlu. Özellikle son aylarda bunlar da TÜİK enflasyonuna göre hep yukarıda kalıyor.
Bu bağlamda TCMB’nin piyasa katılımcıları anketinde bir nokta dikkat çekiyor; bu ankete göre enflasyon beklentisi Eylül için yüzde 3,28, Ekim için ise yüzde 3,67. Yani Ağustos’ta doğru olarak bir ölçüde düşeceği beklenmiş olan enflasyonun, Eylül ve Ekimde tekrar yükselmesi bekleniyor.
Bu beklentileri temel alırsak, yıllık enflasyonun artık tepe noktasına vardığı görüşü doğru değildir; yıllık TÜFE enflasyonu önümüzdeki aylarda da artmaya devam edecektir.
Bu noktada söylemek gerekir ki, enflasyonda yükseliş, şimdiye kadar yeterince tepki vermemiş olan sektörlerin katkısıyla da olacaktır. Bunların başında giyim ve ayakkabı, haberleşme ve bir ölçüde eğitim sektörleri geliyor.
TCMB’nin reel sektör İktisadi Yönelim anketinden elde edilen beklentiyi de belirtmek gerek. Bu ankete göre 2023 Ağustos ayı ÜFE beklentisi yüzde 87,7’dir. ÜFE bir yıl sonra bu kadar yüksek bekleniyorsa, enflasyonda hızlı bir düşme beklemek de anlamlı olmayabilir.
Bir ülkede kronik yüksek enflasyon varsa, o ülkede yolsuzluk da vardır. Yüksek enflasyon iki haneli enflasyondur. Kronik enflasyon orta vadede, birkaç yıldan uzun bir süre, devam eden enflasyondur. Tablo 2’de Türkiye’nin 2010’dan bu yana TÜFE enflasyonu ve iki farklı kurumun yolsuzluk sıralamasında Türkiye’nin yerini gösteriyor.
Tablo 2: Türkiye’nin Enflasyonu ve Yolsuzluk Endeksi Sıralaması
Kaynak: Yolsuzluk Algılama; https://www.transparency.org/en/cpi/2021Yolsuzluk Kontrol; https://www.theglobaleconomy.com/rankings/wb_corruptionNotlar: (*) “Yolsuzluk Algılama” sıralamasına göredir. “Yolsuzluk Kontrol” sıralamasına göre de birinci ülke çoğunlukla Danimarka’dır. Finlandiya ve Norveç de zaman zaman ilk sırada yer alıyor.(**) Ocak 2023’de açıklanacaktır. (***) 23 Eylül 2022’de açıklanacaktır.
Tablonun ikinci sütununda yer alan sıralama (Yolsuzluk Sıra, Tran), Transparency International (Uluslararası Şeffaflık) kurumunun yaptığı Yolsuzluk Algılaması sıralamasıdır. Bu sıralamada toplam 180 ile 190 arasında ülke yer alıyor. Bu sıralamaya göre, Türkiye’de enflasyon tek haneli iken, yolsuzluk görece daha azdır ve Türkiye ilk yüzde 30 ülke içinde yer almıştır.
Enflasyon arttıkça yolsuzluk da artmış ve 2021 yılında Türkiye yüzde 50 sınırını da aşmıştır. 2020’lerde artık ülkelerin çoğunluğu Türkiye’nin önündedir, yolsuzlukları daha azdır.
Tablonun üçüncü sütunundaki sıralama (Yolsuzluk Sıra, DB), Dünya Bankasının yaptığı “Yolsuzluk Kontrol” sıralamasıdır. Bu sıralamada toplam 190 ile 200 ülke yer alıyor. Bu sıralamaya göre de, Türkiye’de enflasyon düşük iken, yolsuzluk görece daha azdır. Son yıllarda Türkiye’nin önünde yolsuzluğu daha az 105 ülke vardır.
Türkiye için geçerli olan “yüksek enflasyon, yüksek yolsuzluk” ilişkisi, enflasyonun yüksek olduğu tüm ülkeler için geçerlidir. Bu nedenle yolsuzluk endekslerini hazırlayan kurumlar, aradaki bağı da kurmuşlardır. Aradaki bağ, demokrasi eksikliği ve otoriterleşme olarak belirtiliyor.
Dünya Bankası'na göre yolsuzluğun arkasında hükümet ve devlet gücünü kişisel çıkarlar için kullanmak vardır. Bu durum devletin özel çıkarlar için ele geçirilmesi olarak da ifade edilebilir.
Birlikte, insan hakları, demokrasi ve yönetenlerin hesap vermesi de kısıtlamaktadır. The Global Economy (Eylül 2021).
Transparency International kurumuna göre yolsuzluklar, toplumsal özgürlükleri, insan haklarını ve demokrasiyi sınırlamakla koşut gitmektedir. Otoriter yönetimlerde bu sınırlamalar arttıkça yolsuzluklar da artmaktadır. Çünkü yönetimlerin hesap vermesi ilkesi işlemez hale gelmektedir. Transparency International (Ocak 2022).
Yüksek enflasyonda “fakirler daha fakir, zenginler daha zengin oluyor” ifadesi, 1990’lar ortalarında yapılan birçok araştırmaya konu olmuştur. Easterly ve Fischer (2000), bu konuda bir anketin sonuçlarını da kullanıyorlar. Bu anket, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 38 ülkede 31 869 hane halkına uygulanmış.
Ankette, “Ülkenizde en önemli ulusal sorun nedir?” sorusu da var. Bu soruya yanıt olarak, enflasyonun yüksek olduğu Türkiye gibi ülkelerde en önemli ulusal sorun olarak enflasyon belirtiliyor. Aynı ankette, “Bizim toplumda fakirler giderek fakirleşir, zenginler giderek zenginleşir” ifadesine katılıp katılmadıkları da soruluyor.
Yüksek enflasyon ülkelerinde ankete katılanların çok büyük bir bölümü bu ifadeye katılıyor. Bu ifadeyi “kuvvetle destekleyenlerin” oranı Türkiye’de %70’e yaklaşıyor. Anketten çıkan bir başka sonuç da şu; gelir düzeyi düştükçe, enflasyonu en önemli sorun olarak görenlerin oranı giderek artıyor.
TÜİK’in yayımladığı GSYH’nın gelir yönüyle hesaplaması da bu sonucu doğruluyor. Ücret gelirlerinin GSYH içindeki payı 2020 ilk çeyreğinde yüzde 35’tir. Enflasyonun hızla yükseldiği 2022 ikinci çeyreğinde ise yüzde 22,7’ye düşüyor.
Kaynakça
Easterly, William ve Stanley Fischer (2000) “Inflation and the Poor” Worldbank Working Paper No. 2335. Washington D. C.: The Worldbank.
Transparency International (Ocak 2022) https://www.transparency.org/en/press/2021-corruption-perceptions-index-press-release
The Global Economy (Eylül 2021) (https://www.theglobaleconomy.com/rankings/wb_corruption/
Ercan Uygur kimdir?Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1960'ların ikinci yarısında ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan dört kişi göreve başlatılmadı. Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı. Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı. 1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi. Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009) Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı. 2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…" |