"Kırılgan beşli" sözü sıkça duyulur, çoklukla en kırılgan, bunalıma en yakın beş ekonomi anlamında kullanılır. Sözün aslı "en kırılgan beş para"dır. Bunlar, "ABD doları karşısında en zayıf, dış sermaye girişine en bağımlı beş ülkenin paralarıdır".
Bu tanımı Eylül 2013'te ilk olarak Morgan Stanley uzmanları yaptı. Alfabetik sıraya göre Brezilya reali, Endonezya rupisi, Güney Afrika randı, Hindistan rupisi ve Türk lirası en kırılgan paralardı. Bu "yüksek riskli paralar", belli büyüklüğe ulaşmış ekomomilerin paraları arasından seçilmişti.
"Kırılgan beşli" sözü "en kırılgan beş devlet" anlamında da kullanılıyor ve bir kavram kargaşası ortaya çıkabiliyor. Aşağıda açıkladığımız gibi, "kırılgan devletler", "kırılgan paralar"dan daha eskidir; bunlar birbirlerini etkileseler de, oldukça farklı kavramlardır.
"Kırılgan devletler", Dünya Ekonomi Forumu WEF, OECD, IMF gibi kuruluşların yayınlarında ve sermeye riski toplantılarında sıkça görülür / duyulur. Muggah (2018), Broom (2019) ve IMF (Mart 2022) birkaç yayın örneğidir. "Devlet kırılganlığı"na ilişkin 2022 verileri birkaç hafta önce yayımlandı.
Son dönemdeki veriler, ekonomik kırılganlık yanında, Türkiye'de devletin de kırılganlığının arttığını gösteriyor. Aşağıda açıklamaya çalışıyorum; bu sonuç ekonomik, jeopolitik ve sosyal bir kötüye gidiş uyarısıdır, endişe vericidir.
Kırılganlık sonuçlarına iktidardan zaman zaman "bunları kabul etmiyoruz, bunları hak etmiyoruz", gibi tepkiler veriliyor. Örneğin TCMB Başkanı son basın toplantısında çok yüksek CDS oranları için böyle dedi.
Buna karşılık; dünyanın en yüksek enflasyonlarından biri bizde, dünyanın en hızlı eriyen parası bizde, dünyanın en anlaşılmaz ve belirsiz politikaları bizde, hızla eriyen devlet kurumları bizde. Bunları kabul ediyor muyuz? Bunları hak ediyor muyuz?
2017'de Hindistan, 2018'de Endonezya Morgan Stanley'in 2013'te açıkladığı kırılgan para / ekonomi listesinden çıktılar, geri dönmediler. Brezilya listeye bazen giriyor, bazen çıkıyor. Türkiye bu gibi listelerde hep yer alıyor. G. Afrika bazı listelerde var.
2017'de Standard & Poors kendi "kırılgan beşli" listesini yaptı. Listede Türkiye, Arjantin, Pakistan, Mısır ve Katar vardı. Bu, "ABD'nin 2017'deki faiz artışından en çok etkilenecek ülkeler" listesi idi. The Balance (Temmuz 2022).
2022 başında Bloomberg Economics, bir araştırmada şu soruyu sordu: ABD Merkez Bankası FED'in 2022'de yapacağı faiz artışlarından en olumsuz hangi paralar / ülkeler etkilenir?
Bloomberg araştırmasına göre FED faiz artışından en olumsuz etkilenecek ülke Arjantin. Ardından ikinci sırada dış borcu çok Türkiye var. G. Afrika, Kolombiya, Mısır diğer ülkeler. Brezilya da altıncı ülke olarak listede yer alıyor. Hanlire (Ocak 2022).
Türkiye en kırılgan ekonomiler listesinde neden sürekli var? Çünkü kırılganlık tanımında yer alan; enflasyon, cari açık, döviz rezervi/dış borç, reel faiz farkı, dış borç/GSYİH gibi unsurların tümünde Türkiye olumsuz görünüyor.
Bu olumsuzlukların yansımasını, temerrüde düşme riskini gösteren CDS (Credit Default Swap) oranının ve dış borçlanma faizinin yüksekliğinde de izliyoruz. Şekil 1'de sözünü ettiğimiz 5 ülke için CDS oranları yer alıyor.
Not: Şekildeki CDS oranları ay sonu değerleridir, ay içinde görülen bazı yüksek veya düşük değerler şekilde yansımıyor olabilir. Örneğin, Türkiye'nin CDS değeri 18 Temmuz 2022'de 908,4'e ulaşmıştır, ancak 31 Temmuz 2022'de bu değer 860,2'dir.
Görüldüğü gibi, Türkiye'nin CDS oranı (kırmızı çizgi) 2017 sonrasında diğerlerinden hep yüksek, son üç yıldır aradaki fark iyice açılmış durumda. Türkiye'nin yüksek CDS oranları doğru ve haklı mıdır?
Bu soru çok anlamlı değil. Çünkü dış açık veriyoruz borç alıyoruz, iç tasarruf yetmiyor dış borç alıyoruz. Borç verenler de kendilerini temerrüd riskine karşı sigorta ettiriyor. Çok yüksek faizle riskli gördüğü ülkeye borç veriyor, ama yüksek primle kendisini sigorta ettiriyor. Bundan doğal ne var?
CDS denilen bu. Borçlanma yoksa CDS gerekli olmaz ki. Borçlanmazsan dövizini veya döviz getiren varlıklarını satarsın. Son dönemde bu da oluyor zaten.
Risk nereden geliyor? Borç verenler cari açığa (akım), dış borca (stok) ve bir de politikalara bakıyor. Görüyor ki, dış açık ve dış borç çok, döviz rezervi azıcık, ama ekonomi yönetimi harcamayı özendirip tasarrufu caydırıyor. Enflasyonu da, kur artışını da körüklüyor.
Bir başka soru; TL'nin sürekli kırılgan paralar içinde olması doğru ve haklı mıdır? 2013'te, 2017'de, 2022'de TL'yi sürekli kırılganlar listesinde gösterenler haklı ve doğru çıktı mı? Sorunun yanıtı Şekil 2'de.
Bu şekilde 2013'te parası kırılgan denilen beş ülkenin dolara göre nominal kur gelişmeleri görülüyor. Eğer bu ülkelerin paraları dolara göre önemli ölçüde zayıflamış ise, dolar kurunda önemli yükseliş olmuşsa, kırılgan para tanımı doğrudur. Aksi durumda bu tanım doğru ve haklı değildir.
Şekildeki dolar kurları ay sonu değerleridir ve her ülke için Aralık 2014'te 100 olacak şekilde endeks olarak tanımlanmıştır. Haliyle, ay içinde görülen bazı yüksek veya düşük değerler şekilde yansımıyor olabilir.
2015 yılında parası en fazla değer kaybeden ülke Brezilya (kur artışı yüzde 49,3), ve G. Afrika (kur artışı yüzde 34,7). Türkiye (yüzde 25,1 ile) üçüncü sırada. Sonraki yıllarda kur artışı en yüksek ülke hep Türkiye. 2022 Haziran sonunda Türkiye'nin dolar kuru endeksi 714,9 iken Brezilya'nın 196,8; G. Afrikanın 141,7; Hindistan'ın 125,1; Endonezyanın 120,6.
Türkiye, parası en çok değer kaybeden, sürekli kırılgan olan ülkedir. Kırılganlık tanımı yapanlar Türkiye konusunda doğrudur. Hindistan ve Endonezya ise, doğru ve haklı olarak, 2017 ve 2018'de kırılganlık listesinden çıkmışlardır.
CDS'i ve dış borçlanma faizini devlet kırılganlığı da etkiliyor. ABD'de bir sivil toplum kuruluşu olan Barış İçin Fon (FFP, Fund for Peace), 1990'larda devlet kırılganlığı kavramını getiriyor. FFP, 2006 yılından bu yana aşağıda kısa özeti yer alan 12 maddeye göre devletler için kırılganlık endeksi belirliyor.
1) Devlet güvenlik sağlamada zayıfsa; resmi devlet güçleri yeterli olmuyorsa, organize suç örgütleri, paralel silahlı güçler, özel korumalar varsa
2) Yönetici elit gruplar kamplara ayrılıyor ve birbirlerine ayrımcılık, partizanlık ve ötekileştirme yapıyorlarsa
3) Belli ve/veya muhalif gruplara karşı haksızlık, kindarlık varsa; siyasi liderlik tüm toplumu temsil etmiyorsa; uzlaşma yok, gerginlik varsa
4) Ekonomik gerileme varsa; daha çok büyüme, istihdam, cari açık dikkate alınıyor
5) Ekonomik bölgesel eşitsizlik belirgin ise; kişisel gelir dağılımı çok dikkate alınmıyor
6) Dış göç ve özellikle dış beyin göçü oluyorsa; özellikle beyin göçü bir yandan devlete ve ekonomiye güvensizlik ve küskünlük demektir, diğer yandan devletin işleyiş kapasitesini kısıtlar; girişimciler, eğitimciler, doktorlar önemlidir
7) Devletin meşruluğu azalıyorsa; seçimlerle halkın önemli bölümleri temsil edilmiyorsa, yolsuzluk yaygınsa, devlet kurumlarına güven azalmış ise
8) Kamu hizmetleri aksıyorsa; eğitim, sağlık, elektrik, su, internet, çevre temizliği gibi hizmetler zayıflamışsa
9) İnsan hakları ihlali ve adaletsizlik varsa; bağımsız medya ve demokratik haklar kısıtlanıyor ve baskılar görülüyorsa, adalete güven azalmışsa
10) Nüfus artışının getirdiği baskılar ve yetersizlikler varsa
11) Sığınmacılar ve iç göç çoksa; sığınmacı yoğunluğu etkin devlet işleyişini ve devletin vatandaşlarına kaynak ayırmasını sınırlıyorsa, sosyal sorunlar yaratıyorsa
12) Dış baskılar çoksa; başka devletlerin ve uluslararası kuruluşların baskıları varsa; devlet kırılganlığı artıyor demektir.
FFP yaklaşımında bu maddelerin her birisine 0 ile 10 arasında değer veriliyor. 10, en yüksek kırılganlığı, 0 ise en az kırılganlığı temsil ediyor. 12 maddeye verilen değerler toplamından ülkenin kırılganlık endeksi belirleniyor.
Tablo 1'in üst bölümünde, 2013 için "parası kırılgan" beş ülkenin devlet kırılganlık endeksi değerleri ve kırılganlık sıralaması yer alıyor. Tablonun alt bölümünde aynı endeks ve sıralama bu kez 2022 için veriliyor.
Üç nokta belirtelim.
1) 2013'te yayınlanan veriler aslında 2012 bilgilerini içeriyor. Aynı şekilde 2022'de yayınlanan veriler 2021 bilgilerini içeriyor.
2) Bu değerler ve belirlenen sıralama 2013'te 178, 2022'de 179 ülke için yapılmıştır.
3) Endeks değeri düşük ise devletin kırılganlığı azdır, endeks yüksek ise kırılganlığı çoktur. Düşük endeks değeri olan devlet, kırılganlık sıralamasında aşağılardadır.
2013'te en az kırılgan devlet Brezilya'dır, endeks değeri 62,1 ile en düşüktür, 178 ülke içinde aşağılarda 126'ıncı sıradadır. Aynı yıl Endonezya'nın endeks değeri 78,2 ile tablonun en yükseğidir, kırılganlıkta da en yüksekte, 76'cı sıradadır. Türkiye ortalarda, 86'ıncı sıradadır.
2022'ye geldiğimizde Türkiye tabloda kırılganlığı en yüksek devlettir ve 62'ci sıradadır. Türkiye'nin endeks değeri 78,1 ile tablodaki en yüksek değerdir. Bu yılda en az kırılgan devlet Endonezya'dır; endeks değeri 66,6 ile en düşüktür, 179 ülke içinde 100'üncü sıradadır. 2013'teki sıralama tersine dönmüştür.
Son yıllarda Türkiye'nin devlet kırılganlığının sıralamada yukarılara çıkması Şekil 3'te açıkça görülüyor. Türkiye, 2007-2014 dönemindeki 8 yılda sıralamada ortalama 90'ıncıdır, 178 ülke içinde tam ortadadır. 2018-2022 dönemindeki 5 yılda ise sıralamada 179 ülke içinde ortalama 59'uncudur, kırılganlıkta 30 sıra birden yükselmiştir.
Sanırım dikkatlerden kaçmamıştır ama tekrarlayalım. Türkiye, ele aldığımız beş ülke içinde, son yıllarda parası en kırılgan ve en çok değer kaybeden ülkedir. Aynı Türkiye bu beş ülke içinde bu kez en kırılgan devlete sahip ülkedir.
Bu iki kırılganlık arasında nasıl bir ilişki vardır? Türkiye parasıyla, ekonomisiyle ve devletiyle neden belli büyüklükteki ülkeler içinde özellikle son yıllarda en kırılgan ülkedir? Bu sorunun yanıtını daha sonraki bir yazıda ele alıyorum.
Elbette en kolay yanıt "bu kırılganlıkları kabul etmiyoruz", "bu kırılganlıkları hak etmiyoruz" demek olur. Ama bu yanıt Türkiye'nin hangi sorununu çözer? Şimdiye kadar bu tavır hangi sorunu çözmüştür?