Türkiye, dünyada açık ara en çok mülteci barındıran ülke. Resmi istatistiklere göre, Türkiye'nin ardından gelen Kolombiya'da mülteci sayısı Türkiye'ninkinin neredeyse yarısı. Türkiye, sığınmacı sayısında da ikinci ülke; birinci ABD, üçüncü Almanya. Türkiye'ye ilişkin bilgiler Tablo 1'dedir.
Mülteci ve sığınmacı sayılarının derlenip sunulması önemli bir devlet görevidir. Özellikle gelişmiş ülkeler tutulan kayıtlardan kapsamlı istatistikler yayınlar. Çünkü, devletteki ve diğer kesimlerdeki karar alıcılar ancak tutarlı ve düzenli istatistik bilgilerle sağlıklı kararlar alabilirler.
Ne yazık ki, bu konuda Türkiye'deki istatistik bilgilerin derlenmesinde de, sunulmasında da sorunlar var. Anlaşılıyor ki bazı kayıtlar eksik veya yok, bazı bilgiler derlenemiyor. Kayıtlara girmeyen, kaçak, önemli sayıda mülteci ve sığınmacı var. Bazı bilgiler de yayınlanmıyor.
Gelişmiş ülkeler bile mülteci kotaları koyarken, neden Türkiye'deki iktidar bu kadar çok kayıtlı, kayıtsız mülteciyi kabul ediyor? Halkın böyle bir tercihi mi vardır? Bir devlet politikası mı söz konusudur? Bunlara hayır diyorsak, iktidar kendi tercihini empoze mi ediyor? Bu sorulara yazının sonunda yanıt vermeye çalışıyorum.
Şu soru da önemlidir; bu kadar mülteci ve sığınmacı varken, neden düzenli, kapsamlı bilgiler yok? Varlıkları biliniyor, ama neden kaçak mülteciler, sığınmacılar kayıt altına alınamıyor? Ne yazık ki, devlet bazı mülteci bölgelerine giremiyor, bir neden budur. Önce bazı kavramsal bilgiler vereyim.
İstatistik kavramı, doğrudan devletle ilgili olarak, 1700'lerin ortasında ulus devletler için bilgi toplama gereği ile ortaya çıkmıştır. (i) Almanya'da iyi devlet yönetimi için verileri ve kurumları öne çıkaran iktisatçıların çalışmaları, (ii) İngiltere'de yine iyi devlet idaresi için nüfusun ve üretimin yapısı ile ilgili bilgileri derleme çabaları, bu bağlamda etkili olmuştur.
Zaten istatistik kavramı, İtalyanca "statista" (devlet adamı) ve Almanca "staatwissenschaft" (politika bilimi, politik ekonomi) anlamına gelen kelimelerden türetilmiştir. Kavram daha sonra "statistica" ve "statistics" kelimelerine dönüşmüştür. (Uygur, 2009).
Küreselleşme ile ve Birleşmiş Milletler (BM) gibi kuruluşların doğması ile, devletlerin derlediği istatistik bilgiler uluslararası kuruluşlara da aktarılmaktadır. Bu konuda öncelik BM'nin Mülteci Yüksek Komiserliği (UNHCR: United Nations High Commissioner for Refugees) gibi birimlerine verilmiştir. Bu kuruluşların kendileri de istatistik bilgisi derlemektedir.
Sığınmacı; ülkesinde savaş, çatışma, politik baskı ve zulüm nedeniyle ülkesini terk etmek zorunda kalan ve başka bir ülkeye geçen kişidir. Bunlar doğruysa, kişi can güvenliği ve insan hakları peşindedir. Mal varlığını ve genellikle yakınlarını sığındığı ülkeye götüremez.
Mülteci ise, güvenliği kendi ülkesinde gerçekten tehlikede olduğu teyit edilen ve geçtiği diğer ülkeye resmi olarak kabul edilen kişidir. Resmi teyit ve kabul, kişinin sığındığı ülkenin resmi kurumları ve/veya UNHCR tarafından mülteci olarak belgelenmesi ile olur. UNHCR (Mart 2022)
Türkiye'deki mültecileri ve sığınmacıları UNHCR verilerinden izleyebiliyoruz. Tablo 1'in üst tarafında bu bilgiler 2021 sonu ve 2022 ortası için yer alıyor. Toplam yaklaşık 4 milyon kayıtlı mülteci ve sığınmacının yüzde 92,5'i mülteci, gerisi sığınmacı.
Tablo 1'in alt tarafında ise Göç İdaresinden elede edebildiğimiz bilgiler var. Öncelikle tanımlar değişik; mülteci yerine Geçici Koruma ve Uluslararası Koruma altındaki kişiler var. Geçici koruma altında yalnızca Suriyeliler yer alıyor. Diğerleri yok. Bir açıklama da bulamadım. Anlaşılan "iç mevzuat" ve kavramlar uluslararası tanımlardan farklı.
Uluslararası Koruma bilgisi ise, bu tür korumaya başvurmuş kişileri ifade ediyor. Bu başvurular kabul mü edilmiş, ret mi edilmiş belli değil. Uluslararası korumaya başvuranların yüzde 75'i Afganistanlı. Gerisi büyük ölçüde Iraklı ve İranlı.
Not: Uluslararası Koruma altındaki kişilerin 2022 Kasım sonu/Aralık başı bilgisi UNHCR verilerinden tahmin edilmiştir.
Göç İdaresi verileri içinde sığınmacı bilgisi de yok. "Düzensiz Göçmen" başlığı altındakiler, "Yakalanan Düzensiz Göçmenler"dir. 2022 yılının 11 ayında, yılbaşından Kasım sonu/Aralık başına kadarki dönemde, 110 000 düzensiz göçmenin sınırdışı edildiği ifade ediliyor.
Bunlar ne zaman yakalandı, ne kadar Türkiye'de kaldı, bu bilgiler yok. Yakalanan düzensiz göçmenler bir süre Türkiye'de kalıyor varsayımıyla bunları tablonun "Toplam" sütununa dahil ettim.
Türkiye'deki geçici koruma altındaki Suriyelilerin yaş dağılımı Tablo 2'de yer alıyor. Hemen belirteyim, bu bilgiler başka ülkelerden gelenler için yok, ben bulamadım.
1) Tablo 2'de ilk dikkat çeken nokta, Suriyeli nüfusunun yaklaşık yüzde 42'sinin çocuk, yani 0-14 yaş grubunda olması. 60+ yaş grubunu da eklersek, bu oran yüzde 45'e çıkıyor. Bu durumda çaşılabilecek nüfus, toplamın yaklaşık yarısıdır.
2) Suriyelilerin 2012'den bu yana Türkiye'ye girdikleri dikkate alınırsa, bu çocuk nüfusun önemli bölümünün Türkiye'de doğduğu ortaya çıkar. 0-4 yaş grubunun ağırlığı dikkate alınırsa, çok hızlı bir nüfus yükselmesi vardır ve olacaktır.
3) Kaldı ki, yetişkinler gibi yeni doğanların da kayıt altına alınamadıkları biliniyor. Dolayısıyla Türkiye'deki Suriyeli sayısının çok daha yüksek olduğu ortaya çıkıyor. Özellikle yeni doğanların ve tüm kaçak kişlerin neden kayıt altına alınamadığını bir uzmana sormuştum.
4) Yanıtı şu oldu; çünkü Suriyelilerin hakim olduğu birkaç bölgeye ve semte başkentte bile giremiyoruz. Bu çok çarpıcı ifadeyi daha sonra Kilis, Hatay, G.Antep, Ş. Urfa, Mersin, Adana, hatta Konya için de duymuştum.
Devletin giremediği, belki özellikle girmediği bu bölgeler nasıl ve neden yaratıldı? Devlet buna nasıl göz yumuyor? Örneğin Hatay'da "Hatay Suriye'nindir" ifadesini nasıl yazabiliyorlar? Bu soruların yanıtları tam belli değil. İktidardan doğru yanıtlar almak da mümkün değil.
5) Bir başka nokta, bu çocuk nüfusun eğitilme gereğidir. Kayıtlı olmayan çocuklar hiç eğitim almıyor. Kayıtlı olanların ne kadar eğitim aldığı bu aşamada belli değil. Gerçi eğitim alan Suriyeli çocuklara "pozitif ayrımcılık" yapıldığı da konuşuluyor. Bu nedenle tepkiler de var.
Tablo 3'te kayıtlı ve geçici koruma altındaki Suriyelilerin illere dağılımı ve illerin toplam nüfusu var. Burada dikkat çeken dağılımdaki çarpıklıktır. İki noktayı belirteyim.
Tablo 3 Türkiye'de Suriyeli Mültecilerin İllere Dağılımı, Bin Kişi, Kasım 2022
Not: İllerin nüfus bilgisi 2021 yılı sonu için vardır. Bu veriler, BM'nin Türkiye için 2022 yılı ortası nüfus tahmini kullanılarak 2022 ortasına getirilmiştir.
Birincisi, tabloda yer alan bir ilin nüfus verisi, yalnızca şehir merkezini değl, tüm ili kapsıyor. Halbuki Suriyelilerin yerleşimleri genellikle şehir merkezlerindedir. İkincisi, tablodaki Suriyeli bilgisi kayıtlı ve geçici koruma altındaki Suriyeli bilgisidir. Kayıtsızlar, vatandaş olanlar ve diğerleri yoktur.
Bu bakımdan tablodaki oranlar, gerçekte özellikle şehir merkezlerinde çok daha yüksektir. Bu bağamda ele alınca, Kilis'in durumu çok vahimdir. Nüfus içinde Suriyeli oranının yüzde 10'u geçtiği illerde yerliler için bir "dışlanma ve eziklik" duygusunun olması kaçınılmazdır.
Şimdi kısaca iki soruya yanıt verelim.
Birincisi; bu kadar mülteci ve sığınmacı var iken, neden düzenli ve kapsamlı bilgiler yok? Varlıkları biliniyor, ama neden kaçak mülteciler, sığınmacılar kayıt altına alınamıyor? Bunların nedeni belli: Devlet bazı bölgelere giremiyor bile, nasıl kapsamlı bilgi toplayacak?
Öyle anlaşılıyor ki, toplanan bilgilerin bazıları da, tepki çekeceği için, yayınlanmıyor bile. Başka konularda olduğu gibi, burada da devlet ve istatistik ilişkisi kopmuş, iktidar bu konuyu ideolojik ve farklı ele alıyor. Böylece devletin kırılgan hale gelmesi iktidarı ve ortağını etkilemiyor.
İkinci soruya gelelim. Gelişmiş ülkeler bile mülteci kotaları koyarken, neden Türkiye'deki iktidar bu kadar çok kayıtlı, kayıtsız mülteciyi kabul ediyor?
Örneğin, ABD 2021 mali yılında (Eylülden Eylüle) yalnızca toplam 11 411 mülteci kabul etti. Ukrayna-Rusya savaşı etkisiyle ABD'nin 2022 mali yılındaki mülteci kabulü 25 465 oldu. ABD'nin Suriye'den kabul ettiği mülteci sayısı 2021'de 1 246, 2022'de 4 556 idi. Statista (Aralık 2022)
Yapılan anketlerden anlıyoruz ki, halk mültecileri, hele bu kadar fazlasını istemiyor, böyle bir tercihi yok. Öyleyse iktidar, halk ve devlet üzerinde kendi tercihini empoze ediyor. İktidarın düşüncesinin arkasında ise, faiz konusunda olduğu gibi, bir ideolojik yaklaşım var. Bu yaklaşımda bir ekonomik mantık olduğu söylenemez.
İktidarın bu konuda bazı tarikatlardan destek ve yardım aldığı da anlaşılıyor. Şöyle ki, bazı tarikatlar Suriye ve diğer Arap ülkelerinden hem kendi medreselerine, hem devletin üniversitelerine dini eğitim için öğrenciler getiriyorlar. Türkiye'deki Suriyelilerden de bu yönde destek buluyorlar.
Bunlar biliniyor. Bazı üniversitelerdeki yöneticilerin bu konuda tepki duyduklarını biliyoruz. Ama değişen bir şey yok, iktidar da bildiğini okuyor.
Göç İdaresi Başkanlığı (Aralık 2022) Güncel Verilerhttps://www.goc.gov.tr/#
Mülteciler Derneği (Kasım 2022) Türkiye'deki Suriyeli Sayısıhttps://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/
Statista (Aralık 2022) Refugee Admissions in the US. https://www.statista.com/statistics/200061/number-of-refugees-arriving-in-the-us/
Türkiye Nüfusu (Kasım 2022) https://www.nufusu.com/
UNHCR (Kasım 2022) Data Finder.https://www.unhcr.org/refugee-statistics/download/?url=51oQiC
UNHCR (Mart 2022) The Refugee. https://www.unhcr.org/what-is-a-refugee.html
Uygur, Ercan (2009) İstatistik ve Ekonometrinin Tarihçesi.
Yayınlanmamış çalışma.
World Polulation Review (Kasım 2022) Population of Turkey.https://worldpopulationreview.com/countries/turkey-population
Ercan Uygur kimdir?Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) ‘uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı. Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl ‘ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki ‘ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı. Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te ‘doçent' unvanını aldı. 1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da ‘profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi. Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009) Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı. 2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…" |