Son bir haftadır yaşananların ismini koymak gerekiyor:
1. Saray, paralel devlettir. 2. Saray, Meclis’e karşı bir darbe gerçekleştirmiştir.
İlkiyle başlayalım: Recep Tayyip Erdoğan, devletin üst düzey bürokrasisinde, orduda, danışmanlıklarda, yargıda gerçekleştirdiği örgütlenmeler ile, hükümetin ve meclisin yürütme gücüne paralel, hatta buna karşı, bir yürütme erki oluşturmuştur. Uzun süredir Cemaat’e ve KCK’ye yönelik paralel devlet iddiasını dile getiren Erdoğan’ın asıl kendisi, yürüttüğü titiz örgütlenme faaliyetleri neticesinde, devleti içerisinde kendisine biat etmiş bir kadro yaratmıştır.
İkinci olarak: Bu paralel devlet bir hafta önce bir darbe süreci başlatmıştır. 7 Haziran itibariyle başkanlık projesi rafa kalkan Erdoğan, ortaya çıkabilecek bir koalisyon hükümeti ile siyaseten izole olma ve açığa çıkma riski ile karşı karşıya kaldığı için, bütün bu süreci sone erdirecek bir darbe sürecini başlatmıştır.
Bu paralel devleti oluşturan çoğunlukla bürokratik kadro, hem Erdoğan’ın liderliğindeki siyasi projeye inanç, ama asıl olarak da Erdoğan’ın yokluğunda kendilerini bekleyen cezai sürecin önünü kesmek için, meclisi ve hükümeti by-pass eden bir müdahale ile, IŞİD’e müdahale kisvesi altında Kürtlerle çatışma sürecini başlatmış, ortaya çıkacak siyasi kaos ortamından bir kaç türlü fayda elde amacını ortaya koymuşlardır.
Prusyalı General Carl Von Clausewitz, savaş siyasetin başka yöntemlerle devamından ibarettir, demiştir. Erdoğan’ın paralel devleti, darbe sürecinin siyasetini savaşın enstrümanları ile sürdürmeye karar vermiştir. İktidarını sürdürmesinin başka yolu kalmamıştır, zira başkanlık dayatması ile büyük bir risk almış, ve kaybetmiştir. Aynı 1987 referandumunda Turgut Özal’ın risk alıp kaybettiği gibi.
Erdoğan, 2011’deki süreci tekrar başlatmış, Öcalan’a tecrit ile başlayan operasyon, Suruç katliamı, Kandil’e, Rojava’ya, HDP’lilere ve sola operasyonlar, ve HDP’lileri yargılama çağrısı ile darbe formatına girmiştir: Erdoğan, Çin’e giderken şunları söylemiştir: “Süreç şu anda başlamıştır ve bu süreç herhangi bir rehavete fırsat vermeden de devam edecektir. Türkiye Cumhuriyeti devleti, terör örgütüyle, sözde siyasetçi sözde aydın sözde STK temsilcisi herkesten de şehitlerin kanlarının hesabına sorma gücüne sahiptir”. Bugün yaşanan savaş veya savaş öncesi durumu, çatışmaları, çatışan her taraftan yaşanan kayıpları bu çerçevede düşünmek gerekmektedir. Yıllardır süren barış sürecinin tam bu gün, başka zaman değil tam bugün bitmesinin sebebini tüm halkımızın sorması gerekmektedir. Barışı tekrar tesis edebilmemizin için paralel devletin gerçekleştirdiği darbenin görülmesi gerekmektedir.
Erdoğan, 2011’deki süreci dayatmaktadır. Ancak unutmayalım ki, 2011’deki en güçlü zamanında bile istediğini yapamayan Erdoğan’ın bugün bunu yapmasına imkan yoktur. O zaman Cemaat, ABD ve ana akım medya tarafından coşkuyla desteklenen Erdoğan, bugün düşüşten kendini kurtarmaya çalışan eski bir siyasi liderdir. Bu darbe başarıya ulaşamayacak, bir darbe girişimi olarak, paralel devletin de sonunu getirecektir. Dün açıklanan anketlere göre HDP oyları yüzde 2 oranında artış göstermiştir. Darbe girişimi, aynı 2007 darbe girişiminin AKP’yi güçlendirmesi gibi, bu sefer HDP’yi güçlendirecektir. Karanlıktan aydınlığa çıkış yakındır, hiç öyle gözükmese de.