Vergi kanunlarında önemli değişiklikler öngören yeni bir vergi kanunu teklifi gündemimizde. Teklif geçen hafta çarşamba günü Plan ve Bütçe Komisyonunda çok küçük değişikliklerle kabul edildi. Esaslı bir değişiklik yapılmadı. Bu hafta Genel Kurulda onaylanarak kanunlaşması bekleniyor.
Teklifle birçok sektöre mavi boncuk dağıtılıyor. Esasen Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan, sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın internet sitesinde kamuoyu ile paylaşılan Ekonomi Reformları Eylem Planı ile kamuoyuna duyurulan düzenlemelerin bir kısmının gerçekleştirilmesi öngörülüyor. Yeni ve sürpriz düzenlemeler de var.
Vergi Reformu Paketi olarak sunulan teklifin içerdiği düzenlemeler bende “beyan esası”na dair umutsuzluk yarattı.
Hazine ve Maliye Bakanlığı sanırım kapsamlı bir gelir vergisi reformundan ve bugüne kadar savunduğu ana ilkelerden vazgeçmiş görünüyor.
Recep Bıyık Üstadın Dünya gazetesinde çok güzel bir şekilde özetlediği gelir vergisi reform girişimlerinde gelinen noktada, hem gelir ve kurumlar vergilerinin tek kanunda birleştirilmesi hem de Vergi Usul Kanunu’nun yeniden yazılması planının tamamen rafa kaldırıldığı anlaşılıyor. Yeni yayımlanan Orta Vadeli Program’da da bu konulara ilişkin bir eylem planı yok.
Eylül başında yayımlanan 2022-2024 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program’da genel vergi politikasıyla ilgili olarak yer alan, vergilemede adalet, eşitlik, öngörülebilirlik ve şeffaflık ilkeleri temelinde verginin tabana yayılması ve gönüllü uyumun artırılmasına yönelik çalışmaların sürdürüleceğine yönelik hedefler de bu açılardan pek umut verici değil. (Verginin tabana yayılması ile ilgili Dr. Ozan Bingöl’ün güzel bir yazısını öneriyorum.)
Çok değil iki yıl önce Hazine ve Maliye Bakanlığı 2019-2023 Stratejik Planında, yapılacak olan vergi reformu ile mükellef haklarının daha etkin bir şekilde korunacağı, beyanname sisteminin yaygınlaştırılacağı, vergi tahsilinde etkinliğinin artırılacağı, kurumlar vergisinin kademeli olarak azaltılacağı, halka yeni açılan şirketlere kurumlar vergisi indirimi sağlanacağı, vergi oranlarında ve vergi politikalarında yapılacak diğer bazı düzenlemeler ile vergi gelirlerinin artırılacağı ve vergi adaletinin sağlanacağı söyleniyordu.
Bu söylenenlerden, halka ilk defa açılacak kurumlara vergi oranında indirim sözü yerine getirildi. Ayrıca 7194 sayılı Kanunla, beyanname veren mükellef sayısını artırmaya yönelik değişiklikler yapıldı. Belirli bir tutarı aşan serbest meslek (telif) kazançlarında istisna kaldırılarak, beyanname verilmesi uygulamasına geçildi. Yine belirli bir tutarı aşan ücret gelirlerinin (sporcu ücretleri dahil) yıllık beyannameyle beyan edilmesi sağlandı. Spor hakemlerine tanınan istisna kaldırıldı.
Bu düzenlemeler, son yayımlanan Orta Vadeli Programda da ifade edilen, vergisel teşvikler ile istisna ve muafiyetlerin etkinlik prensibi gözetilerek gözden geçirilmesi çalışmalarının sürdürüleceği hedefi ile uyumluydu.
Ancak son teklifle bu iki hedeften vazgeçildiği anlaşılıyor.
Basit usulde vergilendirilen berber, kuaför, tesisatçı, tuhafiyeci, marangoz, kaportacı, lastikçi, tornacı, çay ocağı işletmecisi, terzi, tamirci, taksici, dolmuşçu gibi yaklaşık 835 bin küçük esnafın ticari kazançları gelir vergisinden istisna ediliyor. Bu düzenleme ile 235 milyon TL vergiden vazgeçilmiş olacak. Kimlerin basit usule tabi olduğunu, Doç. Dr. Murat Batı’nın T24’te yayınlanan yazısından öğrenebilirsiniz.
Her ne kadar bu düzenlemeden sonra da bu mükellefler belge düzenleyecek ve defter-beyan sistemi üzerinden kayıt tutulmaya devam edilecek olsa da, kazançlarının tamamı vergiden istisna edilen ve yılık beyanname vermeyecek olan bu kişilerin söz konusu yükümlüklerini ne ölçüde yerine getireceklerini varın siz tahmin edin.
Sosyal medya üzerinden elde edilen kazançlar da belli bir tutarı aşmadığı taktirde (2021 yılı için bu tutar 650 bin TL) 2022 yılından itibaren gelir vergisinden istisna olacak. Bu kazançlar bankaların yapacağı yüzde 15 oranında vergi kesintisi/stopaj yoluyla sabit oranda vergilendirilecek. İstisnadan yararlanan kişiler yıllık beyanname vermeyecekler. Bu konuyu 4 Ekim 2021 tarihli yazımda irdelemiştim.
Maliye bu kişilerin kazançlarının “ticari kazanç” kapsamında vergilendirilmesi ve beyan edilmesi gerektiğini düşünüyor. Dolayısıyla Maliyenin görüşüne göre, belge düzenleme ve defter tutma yükümlülükleri var. Bu konuda bankalar üzerinden yaygın vergi incelemeleri yapıldı/yapılıyor. Devam eden davalar söz konusu.
Tartışmalı olan bu konuda sorun istisna getirilerek çözüldüğünden, geçmiş dönemler için risk arttı. Çünkü bu kişilerin faaliyetlerinin “ticari faaliyet” kapsamında olduğu kanunla kabul edilmiş oldu. Gerekçede yapılan açıklamalarla da önceden bu kazançların ticari kazanç kapsamında olduğu desteklendi. Bu durum, devam eden davalarda da mükellef lehine karar çıkmasını zorlaştıracak.
2020 yılında 20 bin kişinin sosyal medya platformları üzerinden gelir elde ettiğini, 100 bin TL’yi aşan tutarda gelir elde eden 975 kişi hakkında başlatılan vergi incelemelerinden 837’sinin tamamlandığını ve bu incelemelerde yaklaşık 405 milyon TL matrah farkı tespit edilerek 72 milyon TL vergi tarhiyatı yapıldığını Maliye açıkladı.
2018 ve 2019 yıllarında da Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından toplam 582 mükellef kontrol edilmiş ve gönüllü uyum çerçevesinde 42,1 milyon TL gelir vergisi ile 40 milyon TL katma değer matrahının beyan edilmesi sağlanmış.
2018, 2019 ve 2020 yıllarında yapılan bu çalışmalarda sadece bir sosyal medya platformu üzerinden ortalama 14 bin kişinin 4 milyar TL hasılat elde ettiği belirtiliyor.
Stopaj yoluyla bu gelirler üzerinden vergi alınacak olmasını olumlu karşılıyorum. Beyanname veren mükellefler yüzde 15-40 arasında artan oranlarda gelir vergisi öderken, bu istisnadan yararlanacak olanların hasılat üzerinden ödeyecekleri yüzde 15 vergiyi düşük bulanlar olabilir. Nitekim konu bu yönüyle Plan ve Bütçe Komisyonunda hararetli bir şekilde tartışıldı. Bu tür gelir elde edenlerin fazla bir gideri olmayacağından istisna kapsamına giren bu kazançların, kazanç üzerinden yüzde 15 oranında vergilendirildiği söylenebilir. Bence bu aşamada söz konusu vergi oranı makul, eğer oran artırılırsa bu faaliyetlerin yurt dışına kaçma olasılığı yüksek.
Eğer Maliye bu istisnadan yararlanacak kişilerin belge düzenleme ve kayıt tutma zorunluluğunu kaldırmazsa, basit usulde olduğu gibi istisnadan yararlandığı için beyanname vermeyecek olan bu kişilerin de belge düzenleme ve kayıt tutma yükümlülüğü devam edecek.
Geldiğimiz noktada gelir vergisi sistemimizde beyan esası çok sınırlı bir uygulama alanı bulacak. Yapılacak düzenlemeden sonraki tabloyu aşağıdaki gibi özetleyebilirim:
Geçici 67 kapsamına girmeyen az sayıdaki menkul sermaye iradı (belli bir sınırı aşan kâr payı ve eurobond faiz geliri gibi) ile diğer kazanç ve iratlar (iktisaptan itibaren 5 yıl içinde satılan gayrimenkullerden elde edilen kazançlar, eurobond satış kazançları vs.) için ise beyanname verilmesi şart.
Görüldüğü gibi, vergi sistemimizde beyan esası çok az sayıda gelir için geçerli hale gelmiş durumda. Bence vergilendirme açısından adaletsiz olduğu tartışmasız olan dolaylı vergilere dayalı vergilendirmenin doğal sonucu bu. Çünkü vergi hasılatı esas itibariyle dolaylı vergilere dayandığı için beyana tabi olmasına rağmen kavranması zor olan (kayıt dışılığın yaygın olduğu) basit usul ve sosyal medya gelirlerinde olduğu gibi popülist davranarak bu gelirlerden vazgeçmek çok kolay oluyor. Bu da sistemi bozuyor.
Bir de stopaj yoluyla vergilendirmenin pratik olması gibi tahrik edici bir tarafı var. Önceden defter tutmayan mükellefler stopaj yoluyla vergilendirilirdi, şimdi defter tutanların bir kısmı da stopaj yoluyla vergilendirilmeye başlandı. Bu gidişle yakında hasılat paylaşımlı kat karşılığı inşaat işlerini de stopaj yoluyla vergilendiririz. (İyi fikir, diyenleri duymaya başladım!) Eğer beyan bir külfet olarak görülüyorsa konut kira gelirleri için de banka kanalıyla tahsil ve stopaj yoluyla nihai vergileme düşünülemez mi?
Gelinen noktada, belli bir tutarı aşan ücretler ve kâr payları gibi gelirlerin neden beyan yoluyla vergilendirildiği tartışması da başlamaz mı?