KDV esas itibarıyla “vergi indirimi” mekanizmasına dayanan bir vergilendirme şekli olduğu için, satışlar nedeniyle hesaplanan KDV’den alımlar nedeniyle yüklenilen KDV’nin, nihai tüketicilere yapılan teslimlere kadar olan aşamalarda indirilmesi esastır.
Genel ilke böyle olmakla birlikte, bazı işlemlerde yüklenilen KDV’ler için çeşitli sebeplerle indirim yasağı vardır. Bu yasakları şöyle listeleyebiliriz:
· Vergiye tabi olmayan veya vergiden istisna edilmiş [1] malların teslimi ve hizmetlerin ifası [2] ile ilgili alış vesikalarında gösterilen veya bu mal ve hizmetlerin maliyetleri içinde yer alan KDV (Md.30/a) [3]· Faaliyetleri kısmen veya tamamen binek otomobillerinin kiralanması veya çeşitli şekillerde işletilmesi olanların bu amaçla kullandıkları hariç olmak üzere, işletmelere ait binek otomobillerinin alış vesikalarında gösterilen KDV (Md.30/b)· Deprem, sel felaketi ve Maliye Bakanlığının yangın sebebiyle mücbir sebep ilân ettiği yerlerdeki yangın sonucu zayi olanlar hariç olmak üzere, zayi olan mallara ait KDV (Md.30/c)[4]· Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre kazancın tespitinde indirimi kabul edilmeyen (kanunen kabul edilmeyen) giderler dolayısıyla ödenen [5] KDV (Md.30/d) |
İndirilemeyen bu KDV’ler prensip olarak gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya maliyet olarak dikkate alınır, bazı işlemlerde ise kanunen kabul edilmeyen gider olarak değerlendirilir.
Listedeki son yasak (30/d), faaliyetin yürütülmesi için gerekli olan giderler dışında kalan, işle ilgili bulunmayan veya işletme sahibinin özel tüketimine yönelik harcamalar niteliğinde bulunan KDV’ler ile sınırlı uygulanması gereken bir yasak olmasına rağmen, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nca uygulamanın kapsamı genişletilmiş durumda. Bu yasağın gerekçesi ticari faaliyetle ilgili bulunmayan KDV’lerin indirimine izin vermeyerek, bu yükü tüketici durumunda bulunan işletme veya işletme sahipleri üzerinde bırakmak.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, gelir/kurumlar vergisi matrahından çeşitli nedenlerle (çoğunlukla da vergi güvenlik müesseseleri kapsamında) gider olarak indirilmesi kabul edilmeyen giderler için yüklenilen KDV’lerin de bu kapsamda indirimine izin vermiyor.
Normal bir kanunen kabul edilmeyen gider niteliğinde olmadığı, yani ticari faaliyetle ilgisi açık olduğu halde KDV indirimi yasaklanan işlemlere şunları örnek vermek mümkün:
- Transfer fiyatlandırması (TF) yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlara ilişkin yüklenilen KDV (Aşağıda belirteceğim son dönemlerde getirilen istisnalar hariç),
- Örtülü sermaye sayılan borçlanmalara ilişkin yüklenilen KDV,
- Gelir/kurumlar vergisinden indirimi kısıtlanan binek otomobillere ilişkin kira ve kullanım giderleri nedeniyle yüklenilen KDV.
TF yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlara ilişkin yüklenilen KDV ile örtülü sermaye sayılan borçlanmalara ilişkin yüklenilen KDV’nin indirim yasağına tabi olup olmadığı hararetli bir şekilde tartışılmakta iken birkaç önemli gelişme yaşandı.
Önce 6728 sayılı Kanunla KDV Kanununun 30/d maddesine eklenen parantez içi hükümle, TF yoluyla örtülü olarak dağıtılan kazançlara ilişkin ithalde veya sorumlu sıfatıyla ödenen KDV, indirim yasağının dışına çıkarıldı.
Sonra 7104 sayılı Kanunla bu parantez içi hükümde değişiklik yapılarak, TF kapsamındaki yurt içi işlemlerde mal teslimi veya hizmet ifasında bulunan mükellefler tarafından ilgili vergilendirme döneminde beyan edilerek ödenen KDV’nin de indirim yasağına konu olmayacağı hükme bağlandı.
Böylece TF kapsamındaki işlemlerde KDV’nin hazineye intikal ettiğinin kesin olduğu durumlarda indirim yasağının uygulanmayacağı kanunla düzenlenmiş oldu. Tabii ki bu değişikliklerin, yürürlük tarihinden sonraki işlemlere uygulanacağı öngörüldü. TF kapsamındaki yurt içi işlemlerde ise satıcının KDV’yi ödemediği durumlarda yasak devam ediyor.
Yasal değişikliklerle sadece TF kapsamındaki işlemler için KDV indirim yasağına istisna getirildiğinden, örtülü sermaye nedeniyle yüklenilen KDV’deki indirim yasağı da devam ediyor.
Üstelik bu yasal değişiklikler, düzenleme kapsamına girmeyen örtülü sermaye ve KDV’si devlete ödenmeyen yurt içi TF işlemlerinde indirim yasağı uygulanmaması gerektiği yolundaki görüşleri zayıflattı.[6] Bu parantez içi hüküm yokken, ticari faaliyetle ilgili olduğu tartışmasız bulunan bu işlemlerde indirim yasağı uygulanmaması gerektiği yolundaki görüş daha güçlü bir şekilde savunulabilmekteydi.
Benzer nitelikteki işlemlere benzer uygulamalar yapılması gerektiğini tartışmaya gerek yok sanırım. Bunu herkes kabul edecektir. Bu nedenle, TF kapsamındaki işlemler için geniş kapsamlı bir istisna getirilirken, örtülü sermayeye ilişkin yasağın devam ettirilmesini çelişki/haksızlık olarak değerlendiriyorum.
TF yoluyla örtülü kazanç dağıtımı ile örtülü sermaye uygulamaları, kazanç üzerinden alınan vergi düzenlemeleri olduğu için sadece kurumlar (ve TF yönünden gelir) vergisi bakımından sonuç doğurur, KDV’yi etkilememelidir. Kaldı ki bu kapsamda KDV yasağına konu işlemlerin ticari faaliyetle ilgili olduğu açıktır.
İndirim yasağı kapsamındaki son gelişme bir hayli ilginç. 2021 başı itibariyle uygulamaya konulan finansman gider kısıtlaması kapsamında gelir/kurumlar vergisinden indirimi kabul edilmeyen (yani kısıtlanan) finansman giderlerine isabet eden KDV’nin de indirim konusu yapılabileceği kabul edildi. Daha doğrusu düzenlendi.
Bu düzenleme yasal değişiklikle yapılmadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı yayımladığı bir tebliğle, doğrudan işletmenin faaliyetiyle ilgili olan finansman giderleri için yüklenilen KDV’nin indirim konusu yapılamamasının, KDV’nin temel prensibi olan işle ilgili giderler için yüklenilen vergilerin mükellef üzerinde kalmaması prensibi ile çeliştiğini söyledikten sonra, KDV Kanununun kendisine verdiği yetkiyi (Md.29/5) kullanarak, kısıtlama kapsamındaki gider ve maliyet unsurlarından indirimi kabul edilmeyen kısma ilişkin KDV’ler için KDV Kanununun 30/d maddesi hükmünün uygulanmamasını uygun gördü. Böylece bu işlemler için de indirim yasağı kaldırıldı.
Ancak benzer nitelikteki binek otomobil kira ve kullanım giderlerindeki KDV indirim yasağı devam ediyor. İşletmenin faaliyetiyle ilgisi açık olan bu giderler için de yasağın devam ettirilmesi açık bir çelişkidir.
Normal kanunen kabul edilmeyen giderler dışındaki vergi güvenlik müesseseleri kapsamındaki işlemlerde (TF yoluyla örtülü kazanç dağıtımı, örtülü sermaye, binek otomobil gider kısıtlamaları, finansman gider kısıtlaması) KDV indirim yasağını; bazı işlemler için yasal değişiklik yaparak, bazı işlemlerde ise idari yetki kullanmak suretiyle kaldırmak tabii ki olumlu olmakla birlikte, aynı nitelikteki başka işlemlerde devam ettirmek açık bir çelişkidir ve haksızlıktır. Bu nitelikteki işlemleri ayırmanın hiçbir haklı tarafı yoktur.
KDV indirim yasağı uygulamasını tümüyle gözden geçirmek ve standart bir uygulamaya geçmenin acil bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
________________________________________________________________________________________________
[1] İstisna edilmiş işlemlerde KDV indirimi esas itibariyle yasak olmakla birlikte, KDV Kanununun 32’nci maddesi ile 11, 13, 14 ve 15 inci maddeler ile 17/4-s maddesi uyarınca vergiden istisna edilmiş bulunan işlemler için yüklenilen KDV’lerin indirimine izin veriliyor, hatta bu işlemlerde vergiye tabi işlemlerin mevcut olmaması veya hesaplanan verginin indirilecek vergiden az olması hallerinde indirilemeyen KDV’nin iadesi mümkün. Sayılan bu istisnalar dışındaki istisnalarda ise indirim yasağı uygulanıyor.
[2] Kanunun 17’nci maddesinin (2) numaralı fıkrasının (b), (c) ve (d) bentleri ile (4) numaralı fıkrasının (ı) ve (ö) bentleri uyarınca katma değer vergisinden istisna edilen işlemler hariç.
[3] Vergi indirimi yapabilmek için bu indirimle ilgili vergiye tabi bir işlemin yapılmış olması şarttır.
[4] Faydalı ömürlerini tamamladıktan sonra zayi olan veya istisna kapsamında teslim edilen amortismana tabi iktisadi kıymetlere ilişkin yüklenilen KDV ile faydalı ömrünü tamamlamadan zayi olan veya istisna kapsamında teslim edilen amortismana tabi iktisadi kıymetlere ilişkin yüklenilen KDV’nin kullanılan süreye isabet eden kısmı indirilebilir.
[5] Kanunda “ödenen” ifadesi yer alıyor, bunun “yüklenilen” olarak kabulü gerekir. Çünkü KDV indirimi veya indirim yasağı uygulaması için KDV’nin ödenmiş olup olmasının önemi yoktur.
[6] Hazine ve Maliye Bakanlığı son yıllarda bunu hep yapıyor. Tartışmalı konularda taviz verdiği bazı durumlar için kanuna özel hükümler eklenmesini sağlayarak, hem bu tür mükellef lehine düzenlemelerin yeni işlemlere uygulanmasını sağlayarak geçmişe dönük iade taleplerini engelliyor, hem de bu düzenleme kapsamına girmeyen diğer işlemlere ilişkin aksi yöndeki görüşlerin yargıda savunulmasını zorlaştırıyor.