Katma değer vergisinde (KDV) istisna veya düşük oran nedeniyle tahsil edilen KDV, yüklenilen KDV’den düşük olduğunda mükellefe indirim yoluyla gideremediği KDV iade edilir. KDV iadesi almak uzun, meşakkatli ve maliyetli bir süreçtir.
En hızlı, pratik ve ucuz iade yöntemi "mahsuben iade"dir. Bu yöntemde iade edilmesi gereken KDV, mükellefin talebi üzerine vergi ve sigorta borçlarına mahsup edilir. Böylece mükellef bir taraftan KDV iadesini tahsil ederken, diğer taraftan borcunu öder.
Mahsuben iade talebi, gerekli belgelerin ibraz edilmiş olması halinde çoğu işlemde miktarına bakılmaksızın vergi inceleme raporu, Yeminli Mali Müşavir raporu ve teminat aranmadan yerine getirilir.
Mahsuben KDV iadesi için iade talep dilekçesinin sistem üzerinden verilmesi şarttır. Dilekçe verilmeden, gerekli belgelerin ibraz edilmiş olması yeterli değildir. İlgili dönem KDV beyannamesinde iade beyanında bulunulmuş olması da iade sürecini başlatmaz, yani dilekçe vermeden iade talep edilmiş sayılmaz.
Mahsuben iade yöntemi birçok işlem türünde uygulanabilir. Hangi işlemlerde mahsuben iadenin mümkün olduğuna ve sınırlarına ilişkin bilgiler için tıklayınız. (İlgili tablo metnin sonunda.)
KDV iade alacağı mükellefin kendisinin veya ortaklık payı ile orantılı olmak üzere adi, kollektif ve adi komandit şirketlerde ortakların (komandit şirketlerde sadece komandite ortakların) şu borçlarına mahsup ettirilebilir:
- Vergi dairelerince takip edilen kamu alacakları,
- İthalat sırasında uygulanan vergiler,
- Sosyal Güvenlik Kurumu prim borçları.
Mahsup talebi, iade hakkı doğuran işleme ilişkin gerekli belgelerin tamamlanıp, KDVİRA sistemi tarafından üretilen "KDV İadesi Kontrol Raporu"nun geldiği tarihte olumsuzluk tespit edilmeyen tutarlar itibarıyla yerine getirilir. Olumsuzluk tespit edilen alımlara ilişkin KDV tutarlarının mahsuben iadesi ise olumsuzlukların giderilmesi kaydıyla yapılır.
Normal koşullarda mahsuben iade, iade talep dilekçesinin verildiği tarih itibariyle yapılır.
Mahsuben iade talebi, iade talep dilekçesinin verildiği tarih itibariyle yerine getirildiği için prensip olarak gecikme zammı uygulanmaz.
KDV Genel Uygulama Tebliğine göre, vergi dairesine olan borçlara mahsup taleplerinde vergi daireleri, belge ya da belgelerdeki muhteviyat eksikliklerini veya KDVİRA sisteminin tespit ettiği olumsuzlukları mükellefe yazı ile bildirirler. Yazının tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içerisinde eksiklikleri/olumsuzlukları gideren mükelleflerin mahsup talepleri, mahsup dilekçesinin vergi dairesine verildiği tarih itibarıyla yerine getirilir ve bunlara gecikme zammı uygulanmaz.
30 günlük ek süreden sonra eksiklikleri/olumsuzlukları gideren mükelleflerin mahsup talepleri ise eksikliklerin/olumsuzlukların giderildiği tarih itibarıyla yerine getirilir ve borcun vadesinden mahsup tarihine kadar geçen süre için gecikme zammı uygulanır.
İşte bu işlemde, 30 günlük süreden sonra eksiklikler tamamlandı diye gecikme zammı uygulanmasına itirazım var. Basit bir gecikmenin böylesine ağır sonuçları olamaz/olmamalıdır. Gecikme zammı amme borcunun vadesinde ödenmemesi halinde uygulanan bir müeyyidedir. Mahsuben iadede süreç tamamlanıp mahsuben iade yoluyla ödenen borcu karşılayacak miktarda bir KDV iade alacağı olmadığı tespit edilmediği sürece Hazinenin kaybı yoktur. Çünkü mahsup talebinde bulunulduğunda borç ödenmiş sayılır, Maliye bu borcu ödenmemiş bir borç olarak değerlendirmez. Mahsup talepli borçlara rağmen "borcu yoktur" yazısı verilir, bu borçlara takipli borç muamelesi yapılmaz.
İdare mahsup işlemini inceleyip mahsup işlemini gerçekleştirdiğinde mahsup yoluyla ödenen borcu karşılayacak miktarda bir KDV iadesi hakkı varsa gecikme zammı uygulanmamalı, yoksa eksik kalan kısım için gecikme zammı uygulanmalıdır.
Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın KDV iadesi ile ilgili usul ve esasları belirleme yetkisi vardır. Ancak bu yetki haksız gecikme zammı uygulanmasına neden olacak şekilde kullanılamaz.
Önceden çok önemli eksiklikler dışında gecikme zammı uygulanmıyordu. Tebliğlerde böyle bir düzenleme yoktu.
Önce 95 seri no.lu KDV Genel Tebliği ile bu yolda bir düzenleme yapıldı. Sonra bu yaklaşım tüm KDV tebliğlerini tek tebliğde toplayan KDV Genel Uygulama Tebliğine aktarıldı.
KDV Genel Uygulama Tebliğinde ve mülga 95 Seri No'lu KDV Genel Tebliğinde (ufak değişikliklerle) yer alan "30 günlük ek süreden sonra eksiklikleri/olumsuzlukları gideren mükelleflerin mahsup talepleri ise eksikliklerin/olumsuzlukların giderildiği tarih itibarıyla yerine getirilir ve borcun vadesinden mahsup tarihine kadar geçen süre için gecikme zammı uygulanır" şeklindeki idari düzenlemenin iptali istemiyle açılan davaya bakan Danıştay 4. Dairesi davanın reddine karar vermiş ve düzenlemeyi iptal etmemiştir. (25/04/2019 tarih ve E:2016/7036, K:2019/3111 sayılı Karar)
Uyuşmazlığı temyizen inceleyen Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu (VDDK) ise, iade için idareye müracaat tarihinden idarenin eksiklik bildirimine kadar geçen süre tamamen idarenin tasarrufunda kaldığından ve müracaatı değerlendirme süresi belirlilik arz etmediğinden bu süreyi kapsayacak şekilde gecikme zammı hesaplanmasını öngören idari düzenlemenin hukuka uygun olmadığı sonucuna ulaşarak temyiz talebini kabul etmiş ve 4. Dairenin ret kararını oy çokluğuyla bozmuştur. (02/10/2019 tarih ve E:2019/1078 Esas No, K:2019/666 sayılı Karar)
Danıştay 4. Dairesinin bu bozma kararına karşı direnmesi mümkün bulunmadığından, bozma kararına uyma zorunluluğu vardır. Yani ilgili idari düzenlemeyi iptal edecektir. Bu iptal kararı verilinceye kadar iptal edilmesi kesin olan idari düzenleme gereğince uygulanacak gecikme zamlarının Danıştay VDDK kararı gerekçe gösterilerek dava edilmesini öneririm.
Danıştay VDDK’nun bozma kararının gerekçesi aynen şöyledir:
"…Gecikme zammının hesaplanmasında idareye müracaat tarihine kadar geçen süre ile eksikliğin/olumsuzluğun giderilmesi için yapılan bildirim tarihinden sonraki süre mükellefin tasarruf ve inisiyatifinde kaldığından bu süre için gecikme zammı hesaplanması hukuka uygun görülebilir. Ancak, iade için idareye müracaat tarihinden eksiklik bildirimine kadar geçen süre tamamen idarenin tasarrufunda kaldığından ve müracaatı değerlendirme süresi belirlilik arz etmediğinden bu süreyi kapsayacak şekilde gecikme zammı hesaplanmasını öngören idari düzenlemenin hukuka uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır."
Bozma kararının oy çokluğuyla verilmiş olmasına bakarak, karara katılmayanların tümünün olayda gecikme zammı uygulanması gerektiği görüşünde olduğunu düşünmeyin. İki karşı oydan biri, bozma nedenine katılmadığı için karşı oy kullanmış, ancak olayda gecikme zammı uygulanmaması gerektiğini farklı bir yorumla ortaya koymuştur.
Bu görüşe göre, iade talebine konu belgelerin incelenmesi aşamasında tereddüt edilen belge veya belgeler hakkında mükelleften izahat istenebilir. Verilen izahat üzerine mahsup talebi yerine getirilmez ise iade alacağından mahsubu talep edilen borca gecikme zammı uygulanabilir. Ancak, izahat sonrası mükellefin iade talebi yerinde görülüp mahsup işleminin gerçekleştirilmesi halinde mahsubun ilk başvuru tarihi itibariyle yapılmış olduğu kabul edilmeli ve gecikme zammı hesaplanmamalıdır.
Yazının başında belirttiğim gibi ben de bu görüşteyim. Ancak pratikte vergi daireleri mahsup taleplerini çok geç yerine getirdikleri için idarenin gecikmesinden kaynaklanan nedenlerle gecikme zammı uygulanacak süre uzamaktadır. Bu haksız durumun da giderilmesi gerekir. Aynı haksızlık gecikme faizinde de yaşanmaktadır. Vergi inceleme ve tarhiyat/takdir süreçlerinin uzamasından kaynaklanan nedenlerle hesaplanan gecikme faizi miktarları mükelleflerin kusuru olmaksızın artabilmektedir. Yapılacak yasal düzenlemelerle gecikme zammı ve gecikme faizi uygulamalarında mükelleften kaynaklanmayan gecikmeler sebebiyle faiz ve zam aranmaması isabetli olacaktır.