Gelir Vergisi Kanunu'nda sanatçılar "serbest meslek erbabı" olarak kabul edilmektedir. Serbest meslek faaliyeti, "sermayeden ziyade şahsi mesaiye, ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari niteliği olmayan işlerin işverene bağlı olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması" olarak tanımlanmıştır.
Bu tanıma göre serbest meslek faaliyetinin özellikleri şunlardır:
* Serbest meslek faaliyetinde faaliyet kişisel sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılır.
* Bir işverene tabi olarak yürütülmez. (Bu noktada ücretten ayrılır.)
* Sermayeden ziyade şahsi çalışmaya, bilimsel veya mesleki bilgiye veya uzmanlığa dayanır.
* Faaliyet ticari nitelikte olmamalıdır.
Serbest meslek faaliyetinden elde edilen kazanç "serbest meslek kazancı"dır. Ancak söz konusu faaliyet bir işverene bağlı olarak yürütülürse "ücret", ticari bir organizasyon bünyesinde yürütülürse "ticari kazanç", sermaye şirketi kurularak yürütülürse "kurum kazancı" olarak vergilendirilir.
Günümüzde en büyük gücün "bilgi" olduğunu, bu nedenle bilgiyi üreten kişilerin titizlikle korunması ve teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Ülkemizde fikir ve sanat eserlerini meydana getiren eser sahiplerinin hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ile korunmaktadır. Gelir Vergisi Kanunu da "telif kazançları istisnası" olarak anılan düzenleme ile eser sahiplerinin bu eserleri ile ilgili gelirlerini gelir vergisinden istisna etmiştir. Ancak bu istisna söz konusu geliriler üzerinden yapılan (halen yüzde 17) vergi kesintisini önlemediği için yapılan vergi kesintisi nihai vergileme haline gelmektedir. Bu istisnadan yararlanan kişiler için defter tutma, belge düzenleme, beyanname verme gibi şekli yükümlülükler de aranmamaktadır.
Geçmişte 1.1.1999-31.12.2008 tarihleri arasında istisnayı belli bir tutarla (o yılın gelir vergisi tarifesinin birinci ve ikinci gelir dilimlerinin toplamı ile) sınırlandırmaya ilişkin yasal düzenleme yapılmış, ancak söz konusu düzenleme yaratacağı sorunlar ve yapılan eleştiriler karşısında hiç uygulanamadan kaldırılmıştı. 01 Ocak 2000 tarihinden itibaren ise telif istisnasının kapsamı genişletilerek, bilgisayar yazılımları istisna kapsamına alınmış ve telif eserlerinin yayınlanacağı ortamlar arasına bilgisayar ve internet ortamı ile CD ve disket de eklenmiştir.
Telif istisnası ile ilgili radikal değişiklik ise 1 Ocak 2020 tarihinden geçerli olmak üzere yapılmıştır. Yapılan düzenleme 2020 yılı için kazancın belli bir tutarı (2020 için 600 bin TL) aşması halinde istisnanın uygulanamayacağına ilişkindir. Kazanç yıl sonu itibariyle oluştuğu için istisna sınırının aşılıp aşılmadığı ilgili yılın sonu itibarıyla belirlenecek ve elde edilen kazançlar toplamının sınırı aşması halinde, kazancın tamamı yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilecektir. İstisnadan faydalanılıp faydalanılamayacağı yıl sonu itibarıyla belirleneceğinden, istisnadan faydalanamayan mükelleflerin geçici vergi beyannamesi verme yükümlülükleri olmayacaktır.
Kazancın sınırı geçmesi durumunda sadece aşan kısmın değil, tamamının vergiye tabi olacağını ve gelir vergisi beyannamesine dâhil edileceğini önemle belirtmek gerekir. Buna göre örneğin 2020 yılında kazancı 600 bin TL olan bir telif hakkı sahibi hasılatı üzerinden yüzde 17 stopaj ile vergilenirken, kazancı bundan 1 kuruş fazla olan telif hakkı sahibi, gelir vergisi tarifesine göre yüzde 35’lere varan oranda vergilenecektir. Örneğin kazancı 600 bin TL olan ve 600 bin TL’yi aşmadığı için istisna hakkını kaybetmeyen kişi (hasılatının 750 bin TL olduğunu varsayarsak) stopaj yoluyla 127 bin 500 TL vergi öderken, ondan 1 kuruş fazla gelir elde eden kişi kazancı üzerinden 195 bin 870 TL vergi ödemek zorunda kalacaktır. 600 bin TL kazancı olan kişinin vergi yükü yüzde 21,25’te kalırken, 1 kuruş fazla gelir elde eden kişinin vergi yükü yüzde 32,64 olarak gerçekleşecektir. Beyanname veren kişinin eğitim, sağlık, bağış gibi harcamalarını matrahtan indirme olanağı vardır, ancak bu indirimlerle vergi yükü artışını telafi edecek bir avantaj sağlanamaz. Bu durum açıkça eşitlik ilkesi ile mali güce göre vergilendirme ilkesi açısından sorunludur. Anayasa'ya aykırı olduğunu düşünüyorum.
Kazancın istisna sınırını aşması nedeniyle beyan edilmesi gereği sadece bu gelirlerin vergi yükünü değil, beyanı gereken başka gelirler varsa, tüm gelirler tek bir beyannamede toplandığından, o gelirlerin vergi yükünü de artıracaktır. Hatta telif gelirleri istisna sınırının altında kalsa beyan edilmeyecek bazı gelirler, 600 bin TL’yi aşan telif kazancı dolaysıyla beyan edilmek zorunda kalabilecektir. Bu duruma aşağıdaki örnekte yer verilmiştir.
Örnek: Bay (X), bir televizyon kanalında haftalık olarak yayınlanan bir dizinin senaryo yazarı olup, 2020 yılında 750 bin TL kazanç elde etmiştir. Kendisine yapılan ödemeler üzerinden yüzde 17 oranında vergi kesintisi yapılmıştır.
Bay (X)’in yazdığı senaryo karşılığı elde ettiği 750 bin TL kazanç, 2020 yılı için geçerli 600 bin TL’lik sınırı aştığından, Bay (X) gelir vergisi istisnasından yararlanamayacak ve bu kazancını yıllık gelir vergisi beyannamesi ile beyan edecektir. Kendisinden kesilen vergileri beyanname üzerinde hesaplanan vergiden mahsup edebilecektir.
Bay (X)’in ayrıca 40 bin TL işyeri kira gelirinin bulunması halinde, 40 bin TL işyeri kira geliri, 2020 yılı için geçerli genel beyan sınırı olan 49 bin TL’yi aşmamasına rağmen, beyan edilecek serbest meslek kazancı ile birlikte bu sınır aşıldığından kira geliri de beyan edilecektir.
Serbest meslek kazançlarında istisnanın bu şekilde sınırlandırılması bu işlerde kayıt dışılığı artırabilecektir. Defter tutma ve belge düzenleme zorunlulukları da bulunmadığından sağlıklı bir denetim de yapılamayacağına göre, gerçekte istisna sınırının üzerinde kazanç elde etmesine rağmen bilerek beyanname vermeyen veya gelirini düşük ya da giderini yüksek göstererek beyanname vermeyenler nasıl tespit edilecektir? Geçmişte küçük çiftçi muaflığını hatırlıyorum, bir noktadan sonra hasılat hiç artmazdı! Bu nedenle vergileme kriterleri değiştirilmek zorunda kalınmıştı. Sanırım telif kazançlarındaki yeni vergileme girişimi de uygulanamayacak…