Varlık barışından yararlanma süresinin Haziran sonunda bitmesinin ardından kısa bir süre sonra yeni bir yasal düzenleme ile getirilen yeni varlık barışına ilişkin uygulama usul ve esasları belli oldu. Maliye 9 Ağustos'ta tebliği yayımladı.
Yeni varlık barışına ilişkin yasal düzenlemeyi 4 Temmuz 2022 tarihindeki yazımda açıklamıştım. Bu nedenle uygulama detaylarına girmeyeceğim. Bugün tebliğde yer alan ve uygulamada tereddüt yaratan bazı konulara dair görüşlerimi açıklayacağım.
Varlık barışı kapsamında yurt dışı ve yurt içindeki varlıklarını bildiren veya beyan edenler hakkında bu varlıklara isabet eden tutarlara ilişkin olarak hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacağı taahhüt edildi. Bu düzenleme eskilerinden biraz farklı, çünkü eski düzenlemelerde bildirilen/beyan varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacağı taahhüt edilmekteydi.
Yeni düzenlemede vergi korumasının öncekilere nazaran daha iyi ifade edilmeye çalışıldığını anlıyoruz. Çünkü, yeni düzenlemede, bildirilen veya beyan edilen varlıklara isabet eden tutarlara ilişkin hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacağı belirtildikten sonra, diğer nedenlerle başlayan vergi incelemeleri ile takdir komisyonu kararları sonucu bulunan matrah farkının bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle ortaya çıktığının tespiti ve bildirilen veya beyan edilen varlık tutarının, bulunan matrah farkına eşit ya da fazla olması durumunda matrah farkına ilişkin tarhiyat yapılmayacağı hükme bağlanıyor. Önceki düzenlemede böyle bir hüküm yer almıyordu.
Bulunan matrah farkının, bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle ortaya çıktığının tespitine rağmen söz konusu varlık tutarlarından büyük olması durumunda ise sadece aradaki fark tutar üzerinden vergi tarhiyatı yapılacağı öngörülüyor.
Vergi incelemesi veya takdir komisyonu kararları sonucunda bildirim veya beyana konu edilen varlıklar dışındaki nedenlerle matrah farkı tespit edilmesi durumunda ise bildirilen veya beyan edilen tutarların, bulunan matrah farkından mahsup edilmeksizin tarhiyat yapılacağı belirtiliyor.
Tabii ki bu hükümler vergi korumasını daha güvenilir bir şekilde düzenlemeye yönelik olsa da sahada vergi inceleme elemanlarına yine de önemli bir inisiyatif verildiği söylenebilir. Vergi inceleme elemanlarının geçmiş uygulamalarda olduğu gibi, “Bildirilen/beyan edilen tutarların geçmişte beyan edilmeyen matrahlarla ilgili olduğunu nereden bileyim?” şeklindeki bir yaklaşımı benimsemeleri halinde mükellefi kesin olarak koruyacak bir düzenlemenin varlığından söz edemeyiz. İşte burada Vergi Denetim Kuruluna önemli bir görev düşüyor. Mensuplarını, aksini net bir şekilde ortaya koyamadıkları sürece mükellef beyanına itibar etmeleri (yani bildirilen/beyan edilen varlıkların matrah farklarından oluştuğunun kabulü) yönünde yönlendirmeleri isabetli olacaktır. Yoksa yine gereksiz ihtilaflarla karşılaşmamız sürpriz olmaz.
Yeni düzenleme bildirilen tutarlara isabet eden kısma odaklandığı için eski bir tartışmayı da sona erdirmiş gözüküyor. Örneğin yurt dışında elde edilen ve Türkiye’de ilgili dönemlerde gelir vergisi beyannamesi ile beyan edilmemiş faiz gelirleri dolayısıyla vergi korumasından yararlanabilmek için, faiz gelirleri (getiri) dahil tüm anaparanın beyan edilerek Türkiye’ye getirilmesi gerektiği şeklindeki yaklaşımların da yeni düzenlemede tartışılmasına bile artık gerek olmadığını söylemek mümkün. Çünkü yeni düzenleme uyarınca sadece Türkiye’de beyan edilmemiş gelire/matrah farkına isabet eden tutarın bildirimi ve yurda getirilmesi yeterli görülüyor.
Vergi korumasından yararlanmanın tabii ki şartları var.
Yeni yasal düzenlemeye göre, varlık barışı kapsamında bildirime konu edilen yurt dışındaki varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmemesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmemesi ile bildirilen veya beyan edilen tutarlara ilişkin tarh edilen vergilerin süresinde ödenmemesi ve bu maddede yer alan diğer şartların yerine getirilmemesi hallerinde dokuzuncu fıkra hükmünden yararlanılamıyor.
Yani yurt dışındaki varlıklar için vergi korumasından yararlanmanın üç şartı var:
İlk iki şart çok açık, ancak “diğer şartların yerine getirilmesinden” ne anlamamız gerekiyor? İşte bunu da tebliğde görüyoruz.
Türkiye’de bulunan ve beyana konu edilen varlıklar için vergi korumasından yararlanabilmek için de,
- Beyan edilen varlıkların 213 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK) uyarınca defter tutan mükelleflerce kanuni defterlere kaydedilmesi, yasal defterlerine kaydettikleri bu kıymetler için pasifte özel fon hesabı açılması (veya kanuni defterlerin ilgili sayfalarında gösterilmesi), bu fon hesabının ve varlıkların iki yıl geçmedikçe işletmeden çekilmemesi ve fon hesabının sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılmaması,
- Gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmayanlar tarafından banka veya aracı kurumlardaki hesaplara yatırıldığını (taşınmazlar hariç) gösterir belgelerle tevsik edilmesi,
- Beyan edilen varlıklara ilişkin tarh edilen verginin süresinde ödenmesi gerekiyor.
gerekiyor.
Tebliğe göre, bildirilen veya beyan varlıkların defter tutan mükelleflerce kanuni defterlere kaydedilmesi, yasal defterlerine kaydettikleri bu kıymetler için pasifte özel fon hesabı açılması (veya kanuni defterlerin ilgili sayfalarında gösterilmesi), bu fon hesabının ve varlıkların iki yıl geçmedikçe işletmeden çekilmemesi ve fon hesabının sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılmaması anlamına geliyor.
Ayrıca yasal düzenleme uyarınca, vergi incelemesine başlanılan veya takdir komisyonuna sevk edilen tarihten sonra varlık barışı kapsamında bildirimde veya beyanda bulunulması durumunda da vergi incelemesi ve takdir komisyonu kararına istinaden bulunan matrah farkları üzerinden vergi tarhiyatı yapılmasına engel yok, yani bulunan matrah farklarından bildirime veya beyana konu edilen tutarlar mahsuba konu edilemiyor. Yani vergi incelemesi ve taksir komisyonuna sevk tarihinden sonraki bildirim veya beyanlar vergi koruması sağlamıyor.
Varlıkların varlık barışı kapsamında kayıtlara alınmasından kasıt, bir taraftan aktife kaydedilirken diğer taraftan pasifte özel bir fon hesabına alınması anlamına geliyor.
Yasal düzenlemede; hem fon hesabının bildirim veya beyan tarihinden itibaren iki yıl geçmedikçe işletmeden çekilemeyeceği, sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılamayacağı ve işletmenin tasfiye edilmesi halinde ise vergilendirilmeyeceği belirtiliyor, hem de bildirilen/beyan edilen varlıkların dönem kazancının tespitinde dikkate alınmayacağı ve bildirim veya beyan tarihinden itibaren iki yıl geçmesi koşuluyla vergiye tabi kazancın ve kurumlar için dağıtılabilir kazancın tespitinde dikkate alınmaksızın işletmeden çekilebileceği ifade ediliyor.
Yani hem bilançonun aktif tarafında izlenen varlıkların hem de pasif tarafından kayda alınan fonların iki yıl içinde işletmeden vergisiz çekilemeyeceği öngörülüyor.
Tebliğde bu husus, varlık barışı nedeniyle “inceleme ve tarhiyat yapılmayacak haller” sayılırken, bildirime veya beyan konu edilen varlıkların 213 sayılı VUK defter tutan mükelleflerce kanuni defterlere kaydedilmesi, yasal defterlerine kaydettikleri bu kıymetler için pasifte özel fon hesabı açılması (veya kanuni defterlerin ilgili sayfalarında gösterilmesi), bu fon hesabının ve varlıkların iki yıl geçmedikçe işletmeden çekilmemesi ve fon hesabının sermayeye ilave dışında başka bir amaçla kullanılmaması gerektiği belirtilerek net bir şekilde açıklığa kavuşturuluyor.
İşletmeden çekişten kasıt, işletme sahiplerinin varlıkları ve fonları işletmeden çekmeleri, yani işletme dışına çıkararak şahsileştirmeleri. Yoksa bildirilen/beyan edilen varlıkların işletme faaliyetlerinde serbestçe tasarruf edilmelerinin önünde herhangi bir engel bulunmuyor. Yani bu varlıklara tasarruf için iki yıl beklemeye gerek yok. Örneğin bildirilen ve kayda alınan dövizler hemen ertesi gün personel ücret ödemesinde kullanılabilir.
Erdoğan Sağlam kimdir? Erdoğan Sağlam Ankara’da doğdu, ancak nüfusta doğum yeri olarak Çorum görünüyor. Liseyi İstanbul Maliye Okulu’nda yatılı okudu. Böylece mesleğe çok erken bir giriş yaptı. Ardından Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nü bitirdi. Üzerinde lise ve fakülteyi ikincilikle bitirmek gibi bir lanet vardır. En birinci ikincidir. Üniversiteyi bitirmesinin ardından Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanlığı Kurulu sınavını kazandı. Yedi yıl Hesap Uzmanı olarak çalıştıktan sonra 1994 yılında ayrılarak özel sektöre geçti. Bir yıl süreyle bir şirketler grubunun mali işler direktörlüğünü yaptı. İzleyen dönemde uluslararası danışmanlık ve denetim şirketlerinden BDO Türkiye’ye (Denet) katıldı. Halen ortak ve yönetim kurulu üyesi olarak faaliyetine devam ediyor. Eşini ve işini çok seviyor. Başta Vergi Konseyi ve TÜSİAD olmak üzere pek çok mesleki sivil toplum kuruluşunun vergi çalışmalarına katkıda bulunuyor. 2003 -2010 yılları arasında ve 2020 yılında Milliyet gazetesinde, çalışma hayatı boyunca mesleki dergilerde vergisel konularda çok sayıda makalesi yayımlandı. Mayıs 2020’den itibaren T24’te yazmaya başladı. Teknik bir kitap yazmak istemediği için henüz bir kitabı yok. İleride en azından bir şiir kitabı, bir de polisiye roman yazmak istiyor. Yeminli mali müşavirlik ve bağımsız denetçilik lisanslarına sahiptir. |