İsimlerini ilk duyduğumda, hangi gazete veya dergide yazdığını hatırlamadığım, ‘iki kötü peruklu üç iyi müzisyen’ nitelendirmesini eğlenceli bulup, kulak kabarttığım Khruangbin, ben bu satırları yazarken, cumadan pazara, duvardan duvara, Salon IKSV’de konser veriyor olacak.
Müzikte, bu yaşlı gezegenin sakinlerine yeni bir şeyler sunmak ve beğendirmek kolay değil; o yüzden, üç gün üst üste Salon gibi şahane bir mekanı kapasitesinin üstünde doldurmak ve biletlerinin yok satması takdire şayan.
Konserden önce yazı yazmayı pek sevmesem de, yazımın deadline’ı cuma olduğu için ve müziklerini bulduğum her kanaldan ilgi ve şefkatle dinlemiş olduğum için korkulacak bir şey yok. Seviyor ve dinliyorsanız, sizin için de sorun yok. İsmini ilk kez duyanlara şunu söylemek istiyorum; derhal internete girin ve müziklerinizi nereden dinliyorsanız oradan Khruangbin’i bulun ve “Con Todo El Mundo” albümlerini dinlemeye koyulun. Hem ruhunuza iyi gelecek, hem de ilk tınıda 70’lerin Türkiye’sine, çocukluk anılarınıza yolculuk yapacağınızın garantisini verebilirim. Çocukluğunuz 80’lerde veya 90’larda geçtiyse eğer, mühim değil, herkesin 70’ler Türkiye’sine ait müzikal bir anısı vardır muhakkak.
Teksas’ın bağrından çıkan üçlü Khruangbin, ne kadar Türkiyeli de olabildiğini, bizim müziklerimizden etkilendiğini, geçen sene bu vakitler yine Salon’da verdikleri konserde, Sezen Aksu’nun “Geri Dön” parçasını enstrümental olarak çalarak yeri göğü inletmiş, ölümüne indie pop sevenlerin içinden bile Sezen Aksu’yu çıkartmıştı. Hatta o konser öncesi en sevdikleri Türkçe şarkılardan oluşan playlist'lerini “Flight 609 to Istanbul” ismiyle Spotify’da paylaşmışlardı. Listede Esmeray’dan Orhan Gencebay’a, Erkin Koray’dan Esin Afşar’a kadar, daha ziyade 70'lere ait, saykodelik Anadolu Rock’a yakın duran Türk müziğinden seçme parçalara yer vermişlerdi.
Khruagbin, müziğimizden etkilenen ya da esinlenen ilk müzik topluluğu değil. Antony Hegarty, Selda Bağcan aşkını yıllardır dile getiriyor. Hatta Selda Bağcan’ın bizdeki yeniden yükselişinin Hegarty gibi müzisyenlerin radarına girmesine bağlamıyor da değilim. Ancak o takdirde ve elbette etnik elektronik dans müziğinin yükselişiyle de salonlara layık olabiliyor bizim biricik ozanlarımız, türkücülerimiz. O da ayrı bir konu…
İki milyondan fazla nüfuslu, ABD’nin dördüncü büyük şehri Houston’dan çıkma, isimleri Tayca uçak anlamına gelen Khruangbin üçlüsünün müzik yelpazesinin, 60’lı ve 70’li yılların Thairock’ından, Cem Karaca, Erkin Koray ya da Moğollar gibi, bizim toprakların Anadolu rock ustalarının sound’una kadar uzandığını hemen duyabilirsiniz. Grubun tükenmiş olan EP’si “History of Flight”da (2015) Thairock’ın öne çıkan isimlerinden Teun-Jai Boon Praraksa’nın “Ha Fang Kheng Kan” parçası gibi dört cover parça yer almıştı. Bu şarkının orijinalini internette bile bulmak zor şu an. Grup, Batılı kulaklara pek de uygun olmayan bu baskın ve gövdeli şarkının hızını ve sözünü kısıp, kendi karakteristik ve güçlü gitar sounduyla enstrümental bir parçaya çevirerek dikkat çekmişti.
Üçlü, daha sonra çıkardığı “The Universe Smiles Upon You”da da (2015) aynı enstrümental çizgide devam etti. O zamanlar verdikleri bir röportajda grup üyesi Laura Lee, müziklerinin Quentin Tarantino filmlerinin soundtrack’ine benzediği ifadesini kullanmıştı. Topluluk, ikinci ve son albümleri “Con Todo El Mundo”da (2018), Thai ilhamlı surf-rock müziklerini Hint ve Ortadoğu müziğine has elementlerle zenginleştirerek, geçen sene tekrar karşımıza çıktı.
2018 başında çıkardıkları bu son albüm sadece ismiyle değil, basçı Laura Lee’nin büyükbabasının köklerine, Meksika’ya da saygı duruşu niteliği taşıyor. 1979 devrimindeki İranlı kadınlara adadıkları “Maria También” gibi müthiş parçaların yer aldığı albüm, önceki albümde olduğu gibi büyük ölçüde enstrümental. Mark Speer’in benzersiz gitar çalımları, Laura Lee’nin groove yüklü bası, Donald Ray “DJ” Johnson Jr’ın davulu bir araya gelince, kayıtsız kalamayacağımız ferahlıkta bir müzik ortaya çıkmış. “Evan Finds the Third Room” parçasında Laura Lee “Yes!” diye seslenerek bizi silkelese de, albüm yine de büyük sürprizler hazırlamıyor. Ancak baştan sona rahatlatıcı, gevşetici ve teskin edici akıcılıkta seyrediyor. Ve nasıl başarıyorsa, sıkmadan, boğmadan müthiş bir dinleme/dinlenme zevki yaşatıyor...
Bu kadar farklı türlere ait müzikal elementlerin içe içe geçmesi, Khruangbin’i sıra dışı yapsa da, enteresan bir biçimde uzak kılmıyor. Laura Lee’nin bir başka röportajında söylediği gibi, insanlar onları yemek yaparken, ders çalışırken, bahçeyle uğraşırken ya da banyo yaparken dinliyor. Lee’nin acil serviste karşılaştığı bir görevli, ameliyathanelerde, hatta doğumhanelerde bile onların müziğinin çaldığını söylüyor...
Benim onlarda sevdiğim, en başından beri, ister Funk, Soul ve R´n´B, isterse Thairock veya saykodelik Anadolu Funk’ı olsun, bütün bu türleri harikulade bir şekilde harmanlamaları ve coğrafyalarüstü tarzlarıyla kendilerine has groove’u tutarlılıkla sürdürmeleri...
Dipnot: Aynı zamanda kendi radyo programı olan grubun değişik sound arama/bulma düşkünlerine şifa niyetine hazırladıkları playlist’leri var. Dünyanın her yerinden topladıkları saykodelik müzik listelerine, uçak bulma sitesi gibi çalışan www.airkhruang.com üzerinden Spotify’a yönlendirilerek ulaşabiliyorsunuz. Çok eğlenceli ve yaratıcı!