Nirvana’nın eski davulcusu Dave Grohl onun çıkışını Kurt Cobain’inkine benzetiyor. Apple Music, 29 Mart’ta çıkan albümünün satış rekoru kırdığını açıklıyor. Markalar ortaklık için deli gibi peşinde. Konserden konsere, bir TV şovundan diğerine koşuyor… Şarkılarını kendisi yazan ve söyleyen Billie Eilish, görünüşe bakılırsa, sadece ergenlerin değil, yetişkinlerin de aradığı taze kan.
Pop çarkının bir yıl içinde genç bir kızla neler yaptığına bakar mısınız! 13 yaşındayken ağbisiyle bestelediği bir şarkıyı internete yükledikten sonra bir anda ünlenen Billie Eilish, neresinden bakılırsa bakılsın daha 17’sinde bir ergen.
Onun video kayıtlarını izlediğimde tavşan kulaklı beresi ya da bütün parmaklarını saran kuru kafalı yüzükleri, kılık kıyafeti ve yüzündeki sivilceleri görmezsek geride ergenlikten pek bir şey kalmıyor. Ne konuşması, ne şarkı söyleyişi, ne çeşitli TV kanallarında yaptığı açıklamalar onun gerçek yaşına işaret etmiyor. O yüzden de kimse onun 17 yaşında olduğuna inanmak istemiyor.
Billie Eilish’in çenesindeki sivilcesini kaşıyarak kamera karşısına geçtiği bir kayıt, ABD’li Vanity Fair dergisinde gösterilmişti. Bir yıl arayla aynı soruların sorulduğu iki farklı video var orada. Genç yıldız ilkinde 15, diğerinde 16 yaşında. Aradaki bir yıla sığdırdıkları inanılır gibi değil. Internete yüklediği parçanın bu denli yayılması ve beğenilmesi sonucu dev plak şirketi Interscope’la yaptığı plak anlaşması, çıktığı konserler, Ellen DeGeneres ve Jimmy Fallon gibi TV şovlarında arz-ı endam etmesi, Instagram’da 10 milyondan fazla takipçisinin olması ve elbette uluslararası şöhret. Hem de ne şöhret.
ABD’li müzisyen, Nirvana grubunun eski davulcusu ve Foo Fighters grubunun vokalisti David Eric Grohl onu göklere çıkartıyor. Ona göre Eilish’in yükselişi tıpkı Nirvana ve Kurt Cobain’inkine benziyor. Röportajlarda, ‘1991’de Nirvana’ya ne olduysa, şu an ona oluyor’ diyor. Variety dergisine anlattıklarına şunu ekliyor: “Kızlarım Billie’ye tapıyor. İnsanlar son zamanlarda rock öldü mü diye soruyor ya, Billie Eilish’e baktığımda Rock’n Roll’un ölmediğini görüyorum”. Grohl daha sonra kızıyla birlikte Billie Eilish’in bir parçasını cover’lıyor… Hollywood yıldızı ve “30 Seconds To Mars”ın solisti Jared Leto, bir konserinde onu sahneye davet ediyor ve Billie’nin en sevdiği parçasını birlikte seslendiriyor. Billie dünyayı dolaşıyor; Tokyo’ya uçuyor ve orada ikonik sanatçı Takashi Murakami’nin davetine katılıyor…
Bütün bu çılgınlığı gerçek ismiyle Billie Eilish Pirate Baird O’Connell olan ve 2015’de, o zamanlar 13 yaşındayken kendisinden 6 yaş büyük olan ağbisi Finneas ile bir dans gösterisi için kaydettiği “Ocean Eyes” parçası başlatıyor. Eilish’in yumuşacık sesiyle söylediği, basit beat’leri olan minimal bir aşk şarkısı onu bugünlere getirmeye fazlasıyla yetiyor...
Billie, kulağa Banks, Florence Welch ve Lana Del Rey’in sesi gibi gelen ama bir yandan da tamamen kendine has sesiyle, dinler dinlemez bağımlısı olduğumuz müziğinde ve şarkılarında, ergenlik üzüntülerini ve “Weltschmerz”ini anlatıyor. Şimdiki zaman popunun 17 yaşındaki bir numarası Billie, ergenlerin yaptığı müziğin aptal bir müzik olduğu kanısını da yerle bir ediyor.
O yeni pop süper yıldızımız ve kısacık sürede Lady Gaga’yı ve FKA Twigs gibi yıldız olma arzusundakleri de sollamış birisi. Etiketlemeyi ve sansasyonu seven NME’in dediği gibi, gezegenin en çok konuşulan ergeni.
Billie Eilish 2001 gibi bir tarihte doğduğu için popun daha önceki zamanlarda doğan yıldızlarının karşılaştığı sorularla da uğraşmak zorunda değil. Çünkü internet onun için yeni bir kavram değil. “Streaming” hadisesi onun için tehlike değil; CD’lerin ömrünün bitmiş olması da dert değil. Albüm formatının yok olmasına da tasalanmıyor. Çünkü bütün bunlar onun zamanına ait olmayan tartışmalar ve mevzular.
17 yaşındaki Los Angeles’lı bu genç kız için hepsi normal. Müzik zaten “streaming” yoluyla dinlenir, müzik tüketimi demek, playlist demek. Üstelik dipsiz kuyu olan genre karmaşasını da hizaya sokan bir format. Büyük ihtimalle şarkılarının kalıcılık değeriyle ilgili de kafa yormuyor. Ama popdan retromanik süslemeler ve kendini tekrar eden kalıplarla değil de, bugüne ait bir şeyler söylemesini bekliyorsak, o zaman Billie Eilish güçlü bir argüman olarak duruyor karşımızda.
Eilish’in ilk albümü “When We All Fall Asleep, Where We Do Go” (“Uykuya daldığımızda nere gidiyoruz?) tıpkı “streaming” plaformlarındaki playlist’ler gibi kurgulanmış. Eilish’in zevkine göre hazırladığı bir playlist gibi akıyor. Popun yazılı olmayan kurallarına göre, bir araya gelmeyecek unsurlar yan yana gelebiliyor: Minimalistik Elektro-Pop, baladlar ve orada kulağa çarpan trap beat’ler, Hip-Hop, Lo-Fi-Folk, caz tınılı piyano baladı… Her şey var albümde.
Ancak günümüzde, özellikle de ergenlerin dünyasında her şeyin Instagram renkliliğinde ve yapaylığında olduğu tezini çürütüyor. Eilish’in müziği koyu ve karanlık ve bir kadar da “groove” yüklü. Justin Bieber’dan sonra bu kadar kısa bir süre içinde kendi müziklerini herkese dinletebilen Eilish’in müziği de kendisi de tuhaf, uyumsuz ve huysuz. Bu yüzden de şahane, bu yüzden seviyoruz onu. Şekil yapmıyor, kasmıyor, bildiğini okuyor. Depresif bir korku perisi gibi şahane müzik yapıyor.
Tabii ki 2000’lerde doğanların da kendi içlerinden çıkan idolleri olmalıydı. 2019’da ergen olmanın ne anlama geldiğini iyi bilen ve oradan seslenen birileri olsa daha da şahane olurdu. Billie Eilish kısa bir sürede hepsini yaptı; hem kuşağının süper starı oldu, hem de ‘pop’dan artık bir cacık olmaz’ diyen ağbi ve ablalarının da.
Eilish ister televizyon şovlarında, ister burnuna sokulan mikrofonlara konuşsun, istifini hiç bozmuyor. Kameraların önünde ağzını yüzünü de buruşturuyor, Kliplerinde de öyle. Bütün o paspal umursamazlığında ne kadar alımlı ve çekici olduğunun farkında değil. Sanki en başta yetişkin olmuş ama oraları pek beğenmeyip geri dönmüş gibi bir izlenim veriyor. Nasıl göründüğünü umursamıyor. Sorulan soruları hazırcevaplılıkla yanıtlıyor. Kendi kuşağının bütün evlatları gibi çocukluğunu ezberden yaşamış, yetişkin olmayı çocukken öğrenmiş biri. Sevişmeyi bilmeden cinselliği öğrenmiş bir neslin, yetişkinliğin bütün anahtarlarını ortalık yerde bırakan ebeveynlerin çocuklarından biri o.
O yüzden şarkıları yaşından büyük ve karanlık. Sürekli canavarların ve tuhaf yaratıkların olduğu resimler çiziyor defterlerine. Orada çizdikleri hem şarkılarına hem de kliplerine ilham veriyor. Kliplerinde dublör kullandırtmıyor. Sırtına şırıngalar batırılıyor, burnundan siyah kanlar boşalıyor ama terk edilmeyi anlatırken bedenine söz geçirdiği gibi sesine geçiremiyor. O hüzünlü ses bu cüsseden, bu tuhaf bedenden mi çıkıyor diye düşündürtüyor.
Analog zamanlardan dijital zamanlara geçişte gençlikteki bütün hevesleri çekirdek aile kurarak kursağında kalan ebeveynlerin yarattığı “canavar”lardan biri Billie Eilish. İçindeki çocuk için oyun parkı bulamamış, yerine rüyalarına ve hayallerine sarılarak, “Uykuya daldığımızda nereye gidiyoruz?” dediği ilk albümle boyumuzun ölçüsünü veriyor.